30 AĞUSTOS 2020 PAZAR  –  MİLLİYET  –  ALİCE

Turkcell’in “Büyük Taarruz”un 98’inci yıl dönümü için hazırladığı “İsimsiz Mehmetçik” filmi tüylerimi diken diken etti.

Turkcell’den bayrak ve şehitlere saygı filmi
“Büyük Taarruz”da savaşan bir Mehmetçik’in gerçek hikâyesini, son nefesini verene kadar ay yıldızlı bayrağa sahip çıkışını anlatan askerin sözleri şöyle:

“Ben başka hiçbir sansı olmayanım. Ya istiklal, ya ölüm… Bir adım yok. Zaten önemi de yok.

Ben son nefesime kadar ay yıldızı hiç bırakmadım, gururla taşıdım. Sen de her anında ellerden düşmeyen şanlı bayrağı hatırla.”

İsimsiz Mehmetçik’in bu sözlerinden sonra Turkcell reklamlarını seslendiren Ali Poyrazoğlu giriyor devreye:

“Sancaktar Mehmetçik, şehit düşse de bayrağı hiç düşürmedi. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, tüm şehitleri, onun anıtıyla (Büyük Taarruz Savaş Meydanı’ndaki ‘Şehit Mehmetçik Anıtı’) ölümsüzleştirdi. Şimdi sen de bayragidevral.com’a gir, ay yıldızımızı gururla taşı.”

Filmde söyleneni yaptım ve bayragidevral.com’a girip, bulunduğum şehre bir bayrak da ben diktim. Edirne’den Kars’a, Sinop’tan Mersin’e Türkiye’nin her yanının ay yıldızlı bayraklarla donatılması müthiş bir görüntü.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğundan bugüne ülkemizi yönetenler, yeri geldiğinde yedi düvele meydan okuyor, Yunanlılara, “Tarihten ders almadıysanız Türklerin gücünü bir daha test edin” resti çekebiliyorsa, Atatürk’le silah arkadaşları ve Turkcell’in filmini yaptığı binlerce isimsiz Mehmetçik’ten alıyorlar bu gücü.

30 Ağustos Zafer Bayramı’mızı kutluyor, bu ülke, bu millet ve ay yıldız uğruna şehit olanlara rahmet diliyorum.

MASKE CEZALARINI İPTAL EDEN YARGIÇLAR

31 ildeki sokağa çıkma yasaklarının ardından azalan koronavirüs vakaları, “yeni normal”de maske takmayan ve sosyal mesafeye uymayanlar yüzünden yeniden artışa geçti.

Emniyet kemeri ve can yeleği takmayanlar bunun bedelini kendi öder. Koronavirüs salgınında maske takmayan ve sosyal mesafeye uymayanların zararı karşılaştıkları her insana…

Buna rağmen maske takmayan, maskeyi çenesinin altında ya da kolunda aksesuar gibi taşıyanların yaptığı “insanlık ayıbı”. Peki, onlara kesilen cezaları iptal eden mahkemelerin yaptığı ne?

Birkaç ayda dünyada yüz binlerce insanın ölümüne sebep olan bir salgın hastalıktan insanları koruma adına alınan tedbirleri “adalet terazisi”nde tartarken, toplum sağlığını yok sayıp, Kovid-19 bulaştırma ihtimali olan bir kişinin “maddi çıkarını” kollayanlar da bu vaka artışı ve ölümlerden sorumlu tutulmalı.

DIANA BELGESELİNDE TANIDIK GAZETECİLER!

Galler Prensesi Diana’nın hayatını anlattığı teyp kayıtlarından hazırlanan belgeselde gazetecilik adına iki ibretlik vaka da var.
Charles ve Diana’nın boşanacakları iddiaları İngiltere’yi salladığı günlerde The Star muhabiri Andrew Morton, “Ne sorun yaşarlarsa yaşasınlar, bu çiftin boşanmasına imkân yok. Onların boşanma ihtimali, benim hamile kalma ihtimalimle aynı. Asla, ama asla boşanmayacaklarına, hayatım üzerine bahse girerim” dedi.

Diana ve Charles boşandı, Morton gazetecilik yapmaya devam etti; Diana, Angelina Jolie, Tom Cruise, Madonna ve Monica Lewinsky gibi ünlüler hakkında tartışmalı biyografı kitapları yazıp, para kazandı.

“Diana: Gerçek Hikâyesi” kitabı Buckingham Sarayı’nı sarsınca Prens Charles’ın imajını kurtarma ve “dengeyi sağlama” görevini Kraliyet mensuplarının biyografi kitaplarını yazan gazeteci Penny Junor üstlendi:

“Bence Diana’nın ızdırabı, yalnızlığı ve hikâyenin Diana tarafı dışında bir şey duymadık. Charles’ın kötü bir baba ve koca olduğu, onu intihara ittiğini duyduk. Bence olayı dengelemenin zamanı geldi. Prens Charles duygusuz bir adam değil, ilgisiz bir adam değil. Diana’nın hastalığı zihninde birçok şeyin birikmesine yol açmış, aklında farklı durumlar yaratmış ve hayal etmiş.”

İki gazeteci türü de bana çok tanıdık geldi.

GÜNÜN SÖZÜ

“Ya tam açacaksın yüreğini, ya da hiç yeltenmeyeceksin! Grisi yoktur aşkın, ya siyahı, ya beyazı seçeceksin.” (Şems-i Tebrîzî)