MİLLİYET – 29 TEMMUZ 2016 CUMA  –  ALİCE

Terör örgütü lideri Abdullah Öcalan,  Kenya güvenlik birimlerince Nairobi’de yakalanıp(!) Türk güvenlik güçlerine teslim edildiğinde takvim yapraklarında tarih neydi?
15 Şubat 1999…
93 yıllık tarihinde Türkiye Cumhuriyeti’nin karşılaştığı en büyük ihanetin elebaşı Fetullah Gülen, sözüm ona “sağlık kontrolü” için Amerika’ya ne zaman gitti?
21 Mart 1999’da…
Misyonunu yerine getiren Apo’yu Kenya’dan paketleyip Türkiye’ye gönderen ve 33 gün sonra üstelik Nevruz Bayramı’nda bir diğer “Türk düşmanı”nını Pensilvanya’da koruma altına alan Amerika, FETO’yu iade eder mi?
Hem de Gülen’in Nev York Times’da yayımlanan, “Beni Türkiye’ye iade etmeyin, Batı’nın hizmetindeyim” yakarışından sonra!
Amerika; en fazla Türkiye ile suçluların iadesi için ikili anlaşması olmayan bir ülkeye yollar, ama bize vermez FETÖ’nün elebaşını… Çünkü Amerika, sadece Türkiye’de değil, okul açtırdığı dünyanın pek çok ülkesindeki operasyonlar için kullanıyor bu terör örgütü liderini…

15 TEMMUZ’DAN ALINACAK DERS! 

Buna ister “gerçeğin itirafı” ya da “özeleştiri” deyin, fark etmez, ama sonuçta İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın, şu sözleri çok önemli:
“17-25 Aralık’tan beri ne söylüyorum? Bazı şeyleri değiştirmek için anayasal çoğunluğa sahip değiliz. MİT saldırısına kadar biz muhalefeti dinlemedik. 17-25 Aralık’tan sonra muhalefet bizi dinlemedi. 17 Nisan Muhtırası da darbedir.  
17-25 Aralık’a kadar iktidar, muhalefeti dinlemedi.”
Toplumdaki kutuplaşma, “günün sonu”nda bizi atalarımızın dediği yere getirdi.
15 Temmuz’daki “darbe girişimi”nden sonra iktidarı muhalefetiyle herkes, kerhen de olsa birbirini dinlemeye ve anlamaya başladı…
Boşuna dememiş atalarımız, “Bir musibet, bin nasihatten iyidir” diye…
Türkiye, yıllar sonra yakaladığı özlenen bu siyasi “siyasi iklimi” kaybetmemeli. Bunun için de herkes üstüne düşeni yapmalı.

HAK YİYENLERİN  MALLARINA TEDBİR  

FETÖ’cü çete yüzünden subaylık hayallerine veda eden askeri öğrencilerin, o yıllarda kimseye inandıramadıkları dramları, bugün tokat gibi vuruyor yüzümüze… FETÖ’cü çetenin düzmece belgeleri yüzünden yıllarca hapis yatan subayların anlattıkları da…
Niye?
Çünkü o yıllarda, o insanların uğradıkları haksızlıkları anlatırken, “Yok artık” deyip sırtımızı döndüğümüz şeylerin “acı gerçekler” olduğunu gördük.
Onca gencin, askeri okullara tazminat ödeyerek veda etmesine sebep olanların bugün “vatana ihanet”ten gözaltında ya da tutuklu olduğu ortaya çıktı. Hepsi de ordudan atıldı.
Bu hainler, elbette ki yargı önünde ödeyecek ülkeye yaptıkları ihanetin hesabını…
Askeri okullardan Atatürkçü gençleri attıranlar, kurdukları kumpaslarla FETÖ’cü olmayan subayların geleceğini karartanlar, “vatana ihanet”in yanı sıra yaptıkları bu haksızlıkların da bedelini ödemeli.
Hem de tazminat olarak…
O nedenle devlet, soru çalarak sınav kazanan, askeri okullardan Atatürkçü öğrencileri attıranlar ve TSK’da FETÖ’cülere yer açmak için subay hakkı yiyenlerin mal varlıklarına tedbir koymalı.
Hiç değilse haklarında açılan davalar sonuçlanıncaya kadar “yangından mal kaçırma” fırsatları olmaz. Yargının “suçsuz” dediklerinin mal varlığı özgür kalır, tazminata mahkûm olanlar da bedelini öder.

GÜNÜN SÖZÜ

İhanetin büyüğü, küçüğü olmaz. (Hz. Ali)