MİLLİYET – 16 HAZİRAN 2014 PAZARTESİ  –  ALİCE

Kenan Işık’ın sağlık durumu malum… Işık’ın eski sağlığına kavuşup “Kim 500 Bin İster?”in sunucu koltuğuna oturması bir “mucize”ye bağlı… Dileğim Işık’ın, sunuculuğa dönecek kadar olmasa bile en azından yaşamını idame ettirecek melekelerine yeniden kavuşabilmesi…
Işık’ın yokluğunda yarışmayı ünlülere sunduran atv, yeni yayın dönemine kadar “nöbetçi sunucular”la götürecek işi…
atv’nin hedefi, Kenan Işık dönünceye kadar Işık’ın emanetçisi olacak biriyle anlaşıp yarışmayı ona emanet etmek.
Şimdiye kadar birçok ünlü Kenan Işık’ın hatırına üstlendi yarışmanın sunuculuğunu. Henüz ekrana gelmedi, ama “Kim 500 Bin İster”i sunanlar arasında Mehmet Aslantuğ ile Kenan İmirzalıoğlu da var.
Şimdiye kadar Kenan Işık hatırına yarışmayı sunanlardan hiçbirinin para istemediğini söyleyen atv Genel Müdürü Adem Gürses’e şöyle bir öneride bulundum:
“Nöbetçi sunuculuk” için fiks bir bedel belirleseniz ve bu işi yapanlar da bu parayı Işık’ın sağlık giderlerine harcanmak üzere bağışlasa iyi olmaz mı?
Gürses, “İyi fikir” dedi…

YATANI DÖNDÜREN ŞEZLONG; EDA’DAN!

Sony Music’ten Nagehan Ataç, Oda Kule’nün önünde yürürken, Collezione’un vitrinindeki, “Eda Taşpınar güneş yağlarını Eda Taşpınar eşliğinde keşfetmeye davetlisiniz” yazısını gösterdi bana…
Etkinliğin 14.00’te başladığı yazılıydı, ama saatler 14.45’i gösteriyordu.
Görevliye, Eda Taşpınar şov devam ediyor mu dedim?
“Evet, şurada” deyince daldık içeri…
Birkaç dakika şöyle bir izledim uzaktan olan biteni…
Eda Taşpınar, merak edenleri bilgilendirmek amacıyla dizmiş yüksek ayaklı bir sehpanın üstüne güneş yağlarını…
Ama Taşpınar’ın yağlarıyla pek ilgilenen yoktu. Çünkü “İkoncan”ın bizzat ilgi odağıydı…
Herkes “Hatıra fotoğrafı” çektiriyordu “İkoncan”la…
Tek başına kaldığında ayaküstü de olsa sohbet etmek için gittim Taşpınar’ın yanına…
Geçen yıl girdiği güneş yağı pazarında yerli bir marka olma yolunda ilerlediğini anlattı bana…
Taşpınar, “İlk yıl 45 bin adet güneş yağı üretip, sürdük piyasaya ve hepsi bitti. Bu yıl ürün sayımızı beşe, toplam üretim adetini de 200 bine çıkardık. Gördüğün bu yağların içeriklerinden kokusuna, şişesinden ambalajına kadar her şeyi bana ait. Hayatımda olan şeyleri insanlarla paylaşmayı seviyorum” deyince şu soru geldi aklıma:
“Eda Taşpınar şezlongları yok ama… Hani şöyle zaman ayarlı, üstünde yatanı belli bir kıvama geldikçe döndüren türden…”
Sorumun kahkaha attırdığı “İkoncan”ın yanıtı da şu oldu:
“Şezlong seti? Olabilir valla…”
Laf değil, icraat bekliyorum “İkoncan”dan!

SOSYAL MEDYA KAHRAMANLARI!

Yıllardır yazıyorum; sanal ortamlarda acayip “klavye kahramanları” türedi diye…
İşte size somut bir örnek…
Işid’in, tek kurşun sıkmadan teslim aldığı Musul’daki Türk Başkonsolosluğu’nda “koruma görevi” yapan “özel harekatçılar”ın facebook hesaplarından medyaya yansıyan fotoğrafları ve yazdıklarını gördünüz mü?
“Rambo” halt etmiş yanlarında…
Çeşitli silahlarla afilli pozlar, havalı yazılar, cakalar…
Ama “Klavye kahramanlığı” da bir yere kadar…
Işid, kapıyı çaldı, “Klavye kahramanları” anında çekti teslim bayrağını ve hepsi “esir” şimdi…
Bu “Sanal kahramanlar”dan sosyal medyada çok var…
Beğenmediklerine küfür ve hakaret yağdırırlar…
Madem öyle, buluşalım istediğin yerde, göster kahramanlığını dediğinizde hiçbiri çıkamaz meydana…
Çünkü “Klavye delikanlısı” hepsi…

GÜNÜN SÖZÜ
“Ne yaparsan yap, nasıI yaşarsan yaşa; ama gülebilmek için birini ağlatma ve çıkarların için kimseyi satma!”