21 Aralık 2023 Perşembe – Milliyet – Alice
Türkiye’deki radyo, televizyon ve internet tabanlı yayıncılık yapanların uyması gereken kurallar kanunlarda belli. 6112 Sayılı Kanun gereğince önce Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’ndan (RTÜK) yayın lisansı almak ve bir temsilci atamak şart.
Alman kamu yayıncısı Deutsche Welle (DW), bunları yerine getirmeden yayına başlayınca, RTÜK konuyu yargıya taşıdı ve ‘erişim engeli’ geldi.
Deutsche Welle’nin Türkçe Yayınlar Sorumlusu Erkan Arıkan’ın gazeteci Uğur Şahin’e yaptığı şu açıklamayı okuyunca şaşırdım:
“RTÜK Kanunu’na göre öngörülen koşullar DW Yasası ile uyumlu değil. DW, vergi mükelleflerinin parasıyla finanse edilen ve görevi gazetecilik hizmetlerini dünya çapında çeşitli dillerde erişilebilir kılmak olan bir kamu yayıncısı. Bağımsız bir şekilde haber yapıyor ve gazetecilik faaliyetlerimizi sansürsüz sürdürüyoruz. Türkiye’deki yasa ise bunu yapmamızı engelleyecektir. RTÜK yasası, ayrıca DW’nin içerik sorumluluğunu bir Türk vatandaşına devretmesini gerektiriyor. Bu da bizim yasal gerekliliklerimizle çelişiyor. O yüzden lisans başvurusunda bulunmadık.
Bir temsilci atamak istesek bile yasalar buna izin vermez. Çünkü yayıncılıkla ilgili tek sorumluluk DW Genel Müdürü Sayın Peter Limbourg’a ait. Türkiye’deki bir temsilci, Almanya merkezli, vergilerle finanse edilen ve içerik konusunda bağımsız bir yayın kuruluşu olan DW hakkında karar vermek için RTÜK’ten talimat alamaz. Zira gazeteciliğin bağımsızlığı anayasal olarak güvence altına alınmış bir haktır. Daha da kötüsü, tüm koşulları yerine getirerek lisans başvurusunda bulunmamız halinde RTÜK; azınlık meseleleri, LGBTİ+ veya benzeri konularla ilgili her türlü haberin kaldırılmasını talep edebilir. Bu taleplere uymadığımız takdirde, para cezalarıyla karşı karşıya kalabiliriz. Kendimizi RTÜK’ün bu sansürüne maruz bırakamayız ve bırakmak da istemiyoruz.”
Sosyal medya mecraları, dijital platformlar ve yayın kuruluşlarının Almanya pazarına girmek için Alman yasalarına uyması zorunlu, bu sansür değil, ama Türkiye aynısını isteyince bu sansür mü oluyor?
Nasıl bir çifte standarttır, nasıl bir iki yüzlülüktür bu!
Türkiye Cumhuriyeti’nin kanunlarını DW Yasası’yla mukayese etmek hadsizliktir, küstahlıktır.
YouTube ve diğer sosyal medya platformları gibi engellenmeyen platformlar üzerinden sansürü by pass yaparak, Türk izleyicilerine ulaştıklarını itiraf etmekse, Türkiye Cumhuriyeti’nin yasalarını yok saymaktır.
Dilan Polat yüzünden birbirlerine girdiler
Dilan Polat ve Engin Polat’ı hapse götüren süreç ve sonrasında sosyal medyada bu konuda paylaşım yapanlar arasında öyle bir kavga başladı ki, inanılır gibi değil…
Hakaretler ve tehditler havada uçuşuyor…
İçlerinde halen medyada aktif olarak çalışan basın mensupları da var, hiçbir basın kuruluşunda çalışmamasına rağmen gazeteci olduğunu söyleyenler de var, gazetecilikle uzak–yakın alakası olmayanlar da var, Türkiye’de arandığı için yurt dışında kaçak yaşayanlar da…
Biri ötekine, “Yasa dışı bahisçilerin aklayıcısı, Dilan Polat’ın tetikçisi” diye yazıyor, bir başkası, “Savcıya her şeyi anlatacağım, sizi yakacağım” diye tehdit ediyor.
Bunlardan İtalya’da yaşayan biri hakkında savcılık yakalama kararı verince, sosyal medyadaki kavga daha da şiddetlendi.
Türkiye’deki bir basın kuruluşunda çalışan bir habercinin yürütülen soruşturmalar hakkında belge ve bilgi edinmesi işlerinin parçası ve çok doğal. Ancak yurt dışındaki bir kanun kaçağına –gazeteci olsun, olmasın- sosyal medyasından yayınlasın diye bilgi ve belge servis ediliyor olması enteresan.
GÜNÜN SÖZÜ
“Mantığı bir kadına ne söylerse söylesin, hisleri ona gerçeği anlatacaktır.” (Stefan Zweig)