MİLLİYET CADDE – 12 ŞUBAT 2013 SALI – ALİCE
Grammy Ödül Töreni’nden yansıyanlar CBS’nin amacına ulaştığını gösterdi. Ünlülerin törene nasıl kıyafetlerle katılacakları merak konusuydu. Rihanna, CBS’in ‘dekolte yasağı’na kısme uydu, ama Jennifer Lopez yasağı biraz kendine göre uyarladı gibi…
Bu yılki Grammy Ödül Töreni, öncekilerden az da olsa farklıydı. Çünkü bu yıl Grammy, yayıncı kuruluş CBS’in, davetlilere ve törende boy gösterecek yıldızlara birer eposta gönderip, cinsel organlarını belli edecek kostümlerden kaçınmalarını istediği ilk ödül töreniydi.
Grammy Ödül Töreni’nden yansıyan görüntüler, CBS’in amacına ulaştığını gösterdi.
Önceki yıllardaki gibi ‘giydiği cesur kıyafetle geceye damgasını vuran’(!) bir tane yıldız yoktu Grammy’de.
Bu kararı protesto edip, gelmeyen yıldız oldu mu bilmiyorum?
Öyle bir bilgiye rastlayamadım konuya dair bol fotoğraflı haberler yayınlayan yabancı internet sitelerinde.
Jennifer Lopez’le Rihanna, önceki yıllardaki gibi bu yıl da Grammy Ödül Töreni’nin yıldızlarıydı.
İki starın CBS’in ‘dekolte uyarısı’ndan sonra nasıl kıyafetlerle törene katılacakları merak konusuydu.
Rihanna, ‘dekolte yasağı’na tam manasıyla uydu, ama Jennifer Lopez, yasağı biraz kendine göre uyarladı gibi.
Öte yandan Jennifer Lopez’le Rihanna’nın önceki yıllarda törene nasıl kıyafetlerle katıldıklarına baktığınızda da aradaki bariz fark ortada.
BiR TÜRLÜ GELEMEDiLER
İki şeyin geliş hızına hayran kaldım.
Bunlardan biri ATV’nin ‘Tozlu Yollar’ dizisi, diğeri de İsmail Baki Tuncer’in fenomen televizyon tiplemesi ‘Sabit Kanca’nın sinema filmi.
Yanılmıyorsam birinin 2012’nin ekim ayında başladı ‘geliyor’ tanıtımları, diğerinin 2012 yılının kasım ayında.
Geldik 2013 yılına şubat ayının ortasına ne ‘Tozlu Yollar’ var ortalıkta, ne de ‘Sabit Kanca’.
Ne bitmez ‘Tozlu Yollar’mış bu?
Bu nasıl ‘Sabit Kanca’dır bir türlü gelmiyor?
BU ÇIĞLIĞI DUYAN VAR MI?
Yeşilçam’da her oyuncusunun hayat hikayesi farklı, ancak çalışma koşullarına dair anlattıkları şeyler aynı.
Onların çalışırken isyan etmedikleri ya da edemedikleri ağır koşullar, siz okurken içinizi daraltır.
“Yok artık. Sanatçı, oyuncu değil de sanki köle bu insanlar?” diye sormaktan alamazsınız kendinizi.
Çünkü o denli acılı, çileli, ızdıraplıdır bugün tebessümle anlatılanlar. Aradan onca yıl geçti, dünya değişti, ama Türkiye’de oyuncuların çalışma koşulları bir türlü ‘medeni’ hale gelmedi.
Hem de yapılan onca ‘Yerli dizi yersiz uzun’ eylemine rağmen.
Star’da ekrana gelen ‘20 Dakika’ dizisinin başrol oyuncusu İlker Aksum, bu konudaki isyanını bakın Günaydın’dan İlker Gezici’ye nasıl anlattı:
“Bu meslek yıpratıcı olmaya başladı. Hayat standartımı yukarıda tutacak kazancım olsa TV’yi bırakırım. Ama ana gelirimiz televizyon. Artık TV’de severek yer aldığımı söyleyemem. Bu rolü savsakladığım anlamına gelmesin. Canla başla 18 saat çalışıyoruz. TV sektörü sağlığımızı bozmaya başladı. İddia ediyorum; şu anda ülkede bizden daha ağır çalışan insanlar yok. Sağlığımızı kaybetmenin hiçbir karşılığı olamaz.”
HEM SEVERiZ, HEM DÖVERiZ
Her ‘Sevgililer Günü’ yaklaştığında epostama gelen etkinlikler nedeniyle şaşkınlığım bir kat daha artıyor.
Çünkü her yıl ‘Sevgililer Günü’ nedeniyle yapılan organizasyonlarda müthiş artış var.
İnsanların ‘Sevgililer Günü’ne olan ilgisi de öyle.
Diyeceksiniz ki, “Şaşıracak ne var bunda?”
Şaşkınlığımın nedeni şu:
‘Sevgililer Günü’ne her geçen yıl biraz daha önem göstermek ne demek?
Erkeklerin kadınları, kadınların erkekleri her geçen yıl biraz daha fazla sevmesi, önemsemesi demek.
‘Sevgililer Günü’ kutlamaları nedeniyle görülen tablo bu da, madalyonun diğer yüzü farklı.
Sevgilisine bu denli bağlı bir toplum, nasıl oluyor da ‘kadına şiddet’te rekora koşuyor?
Her 14 Şubat’ta aşkına, sevginin göstergesi olarak güllerden bir demet sunmak, yılın geri kalan 364 günü o gülün dikenini sevgiliye batırmak da bize özgü bir şey olsa gerek.
GÜNÜN SÖZÜ
Bir süre sonra anladım ki; vazgeçilmez olan sen değilsin, vazgeçmeyi bilmeyen benim. (Icarus)