MİLLİYET CADDE – 2 MAYIS 2013 PERŞEMBE – ALİCE
Bardağın sadece ‘dolu’ tarafına bakıp, ‘boş’ tarafını es geçmek olmaz. Önümüzdeki gerçeğin bir tarafını yok saymak olur bu.
O nedenle önce bardağın ‘boş’ tarafına bakalım, sonra ‘dolu’ kısmına.
İngiltere’de bulunan Aile ve Sosyal Politikalardan Sorumlu Bakanı Fatma Şahin, burada sivil toplum kuruluşlarına yaptığı konuşmada ‘Türk dizileri’ne dair bir soru üzerine şunları söyledi:
“Türkiye’de yaptığımız araştırma yüzde 80 şikayet ediliyor, ama RTÜK’e şikayet etme oranı yüzde 2.5. Halk bunu izlemek istemiyor, zararlı görüyor ama yüzde 2.5 kuruma başvuru var. Reytinglere baktığımız zaman en çok şikayet edilen diziler, en çok izlenen diziler. Halkımız, ‘Ben bunun zararını görüyorum ama izlemeye de devam ediyorum, bize yardımcı olun diyor.”
Niyet okumak istemem ama bunun sağlıklı bir bakış açısı olmadığını belirtmeliyim.
Fatma Şahin’in bu açıklamayı yaptığı gün, Amerika’nın önde gelen ekonomi gazetelerinden Wall Street Journal’ın ‘Türk dizileri durdurulamıyor’ diye haber yaptığının da altını çizmem gerekiyor.
Bardağın ‘dolu’ tarafından birkaç ilginç bilgi daha:
130 milyon dolarlık pazar
Türkiye’nin dizi ihracatından yıllık gelirinin 130 milyon dolara yükselmesinin yanında bir dizi ilginç gelişme oluyor dünyada.
Türkiye’de çekilmemiş senaryolar dış pazara ihraç edilmeye, hatta çekilmeye başladı mesela.
Türkiye’de ofis açan Amerikalı bir şirket, Türklerden senaryo alıp, çekmeye başladı Romanya’da.
Bu ülkenin önde gelen televizyon kanallarından birinin Türkçesi ‘Kuzgun Avı’ olan dizinin yapımcısı Amerikalı ama senaristi bizden biri.
Senarist Türk, yapımcı Amerikalı, oyuncular Romanyalı.
Dubaili yapımcılar da, aynı amaçla Türk senaristlerle irtibata geçti.
Yabancılar geliyor çünkü…
Türk dizilerinin Ortadoğu’dan Balkanlar’a, hatta Güney Amerika’ya kadar iş yapmaya başladığını keşfeden Hollywood’dan bir başka yapım şirketi daha ofis açmaya karar verdi İstanbul’da.
Pek yakında ‘Türk dizileri’ çok uluslu bir iş haline gelirse kimse şaşırmasın.
Emine Dursun adlı genç bir senarist ‘Koca Yusuf’ adlı bir senaryo yazdı.
Senaryo şu ana kadar Amerika’dan birçok ödül aldı.
‘Koca Yusuf’ gibi çekilmemiş birçok dizi senaryosunun yabancı yapımcılar tarafından çekilmesi gündemde.
Türkiye’de yayınlanan dizileri RTÜK Kanunu’nunda yapılan değişikliklerle ‘zapturapt altına almak’ mümkün.
Ancak yarın, Türk dizilerinin Türkiye’de televizyonlarda yayınlanmadan dış pazara açılmasıyla bu ‘denetim gücü’ siyasi otoritenin elinden çıkacak.
Türk dizilerinin dünyada gördüğü ilgi, yarattığı pazar, düne kadar sadece Hollywood’la çalışan Mısırlı, Bosna Hersekli oyuncuları bile cezbetmeye başladı.
Hollywood’a alternatif
Hollywood’da pazarı olan Mısırlı oyuncular, Türk dizilerinde oynamak istiyor mesela.
‘The Hills Have Eyes 2’ (Tepenin Gözleri 2), ‘Newcastle’, ‘Don’t Look Up’ (Yukarı Bakma) ve ‘Spooner’ gibi filmlerde oynamış Avustralya’da yaşayan Bosnalı Reshad Strik, Gold Film’in Kanal D’ye çekeceği dizide oynamak için İstanbul’a iş görüşmesine geliyorsa, Türk dizilerinin dünyadaki başarısındandır bu.
Üstelik Türk dizileri, gelmiş geçmiş hükümetler, bakanlar, kuruluşlar ya da birilerinin özel gayretiyle başarmadı bunu.
Ortadoğu’daki siyasi iklim, Türkiye’nin dış dünyada artan itibarı, yapımcıların ve kanalların dizi işinde dünya standartlarını tutturması gibi etkenler bir araya geldi.
Pişmiş aşa su katmanın manası var mı?
Elbette ki her şeyde olduğu gibi dizi sektöründe de belli kurallar olmalı ve herkes buna uymalı. Getirilecek kurallar senaryo yazanların elini kolunu bağlamamalı. Hiç kimse de ‘dizi emekçileri’ne ‘modern köle’ muamelesi yapmamalı.
GÜNÜN SÖZÜ
İnsanı güzel yapan, güzelliği değil, kişiliğidir!