MİLLİYET CADDE – 3 Ekim 2012 Çarşamba ALİCE
Sen neymişsin be Ümit Özat?
Yok böyle bir performans?
Önce Habertürk TV’de “Kadınlar futboldan erkekler kadar anlamaz” dediği için tartıştığı Simge Fıstıkoğlu yüzünden Faik Çetiner’in programını terk etti.
Fıstıkoğlu, bir hafta bu olayın kaymağını yedi.
Sonra Rasim Ozan Kütahyalı (ROK) topa girdi.
Özat’ın yaptığının kadınlara hakaret ve “magandalık” olarak yorumlayan Kütahyalı, “Adamsan, yüreğin yetiyorsa çıkarsın karşıma. Dosyan var elimde” deyince soluğu Beyaz TV’deki “Derin Futbol”da aldı.
Pazartesi akşamı Kütahyalı, önce korkmadan karşısına çıktığı için Özat’ın hakkını teslim etti.
RÖK’ün ‘Dosya’sı boş çıktı
Kütahyalı’nın “geri vites”e taktığını gören Özat, ikinci hamleyi yaptı ve “Darbecileri, Ergenekoncuları göçerttim, seni de göçertirim diyordun. Çıkar şu dosyanı da göçert beni” dedi.
Kütahyalı, ön sayfasına tam sayfa polis amblemi süsleyen dosyasından çıka çıka, “Aziz Yıldırım’dan 500 bin dolara aldığın villayı, bir hafta sonra 850 bin dolara satmışsın” yazan iddia çıkınca Özat, aldı sazı eline:
“Ümit Özat, Aziz Yıldırım villa yaz Google, anında çıkar bu iddialar karşına. Bu mudur senin dosyan?”
Özat’ı sevmeyenlerin oyununa gelmemek için diğer iddiaları gündeme getirmekten vazgeçen ve elindeki kağıtları yırtan Kütahyalı, “Bochum Davası’nda şüpheli olarak adın varmış” diyerek Almanya’da yaşayan “araştırmacı gazeteci”nin(!) canlı yayına bağlanmasını istedi.
Aslında her şey reyting için
Bağlandı söz konusu kişi canlı yayına. Söylediklerinin özeti şuydu:
Bochum Davası’nın bilmem kaçıncı sayfasında Özat’ın da adı varmış, iki kişiye çok yakın olduğu belirtiliyormuş, ama araştırılmış o kişilerle hiçbir alakası yokmuş.
Pes artık…
“Araştırmacı gazetecilik” değil, resmen “Çamur at, tutmazsa izi kalsın. Böylece reyting yaparsın” taktiği bu.
Özat, “Söylediklerini ispat edemedim” diye sıkıştırınca Kütahyalı’yı, ekranların gözde tartışmacısından şöyle bir itiraf geldi canlı yayında:
“Kafka’nın güzel bir lafı var: ‘Abartıyorum, çünkü anlaşılmak istiyorum.’ Ben de anlaşılmak istiyorum, o yüzden de abartıyorum.”
Kütahyalı’nın bu lafından benim anladığım da şu:
“Abartıyorum, çünkü bana reyting lazım.”
Kutluyorum kendisini.
İlk defa biri çıktı ve ekranlardaki “şok açıklamalar” ya da söz düellolarının altında yatan gerçeği gözler önüne serdi.
50’SİNDE ERKEKLER
Tuluhan Tekelioğlu, “50’sinde Erkek” adlı yeni kitabına şöyle bir not düşüp bana yolladı:
“Sevgili Ali, her erkek 50 yaşı tadacaktır. Bu kadın için daha zordur. Keyifle okuman dileğiyle, dostlukla.”
Tuluhan’ın oğlu Ömer’e ithaf ettiği kitabı merakla okudum.
Çünkü ben de 50’li yaşlara merhaba diyenlerdenim.
Tekelioğlu, kitabı için şu isimlerle söyleşi yaptı:
Dergi yöneticisi Levent Tayla, müzisyen Kerem Görsev, televizyoncu Metin Uca, kalp cerrahı Mehmet Öz, akademisyen Candan Karlıtekin, bankacı Hakan Ateş, kuaför Mahmut Ebil, vücut şampiyonu Turhan Şen, emekli Abbas Alkan, cezaevi müdürü Naci Yıldız, karikatürist Ergün Gündüz, barcı Bülent Güzelkan, belgeselci Nebil Özgentürk, yazarlar Ahmet Ümit, Ahmet Tulgar, işadamları Tuncay Okay, Emre Can, taksici Recep Bütüner, terzi Kadir Örenbaş, pırlanta ustası Murat Turaç, pazarcı Yahya Talan, ekolojik tarımcı Levent Gürsel Alev ve yönetmen Mustafa Altıoklar.
Benzemez kimse sana…
Bu yaşa kadar hiç evlenmeyen de var aralarında, hala evli olan da, birkaç eş eskiten de, yedi evlilik yapan da…
Eşini aldattığını itiraf eden de…
Kiminin çocuğu yok, kimi bir – iki, kimi yedi çocuk sahibi…
Tuluhan’ın konuştuğu 23 erkeğin 50’li yaşlara dair anlattıklarını okuduktan sonra diyeceğim o ki…
50’li yaşlarda olmalarının dışında hiçbir ortak yanları yok bu erkeklerin.
Sadece yaş grupları; doğdukları yıllar, doğum günleri de aynı olsa yetişkin 23 erkek, aslında 23 farklı hayat, 23 ayrı dünya demek.
23 kişinin anlattıklarını okuyup, 50 yaş erkeğinin prototipini çıkarmak mümkün değil…
Ortak yanları yok mu?
Var, ama ayrışan yönlerinin yanında örtüşen tarafları devede kulak…
“Kadınları anlamak zordur” ya da birkaçına kızınca, “Erkek değil mi? Hepsi aynı” diyenlerin bu kitabı okuduktan sonra görüş değiştireceklerine eminim.
Şimdiye kadar kadınları veya erkeklere toptancı bir anlayışla yaftalayanlar, “Kadın, erkek fark etmiyor. Hiçbir insan diğerine benzemiyor. Erkeklerin, kamyon ve minibüs arkalarına yazdırdığı, ‘Benzerim çok, eşim yok’ yazısı sadece egonun zirvesini değil, gerçeğin ta kendini gösteriyormuş” diyecektir.
GÜNÜN SÖZÜ
“Kadın Hakkı” diye bir şey yoktur, çünkü “Hakkı” erkek ismidir!