MİLLİYET CADDE – 3 MAYIS 2013 CUMA – ALİCE
Kaçtır yazıyorum, festivallerden ödül alan filmlerin, sıcağı sıcağına vizyona girememe sorununu. Filmler ‘yedinci sanat’ın ürünü, ama sinema salonları ticari işletmeler.
Sinema sahipleri, “Festival filmleri iş yapmıyor” diye, salon tahsis etmek istemiyor bu tür yapımlara.
O yüzden de ödüllü filmler ya ‘ölü sezon’da yer bulabiliyor kendilerine ya da kıyıda köşede kalmış salonlarda.
Hal böyle olunca da gişe yapmıyor ‘festival filmleri’.
‘Festival filmi’ algısının filmin gişesine ne denli olumsuz etki yapabileceğine ya da dağıtımcıyı nasıl korkuttuğuna dair ilginç bir olay anlatacağım şimdi size.
‘4’üncü Antalya Televizyon Ödülleri’nin ana jürisinde birlikte görev yaptığımız ünlü yönetmen ve yapımcı Osman Sınav’la sohbet ediyoruz Barut Otel Lara Resort’ta.
‘Antalya Altın Portakal Film Festivali’nden açıldı konu.
Sınav, çektiği filmleri ‘Altın Portakal’a göndermek istediğini ama çalıştığı film dağıtımcısının buna şiddetle karşı çıktığını söyledi.
Neden mi?
İşte Sınav’ın ağzından bunun nedeni:
“Dağıtımcılar bana, ‘Aman ağabey, sakın ha, hiçbir film festivaline katılıp, hem kendini, hem bizi yakma. Bakarsın ödül falan alır festivalden, ondan sonra ‘festival filmi’ damgası yer, Türkiye’de ‘festival filmleri’ni kimse izlemez’ deyince, göndermedim ‘Uzun Hikaye’ filmimi.”
TÜRKİYE’Yİ, İNGİLTERE’NİN SÖMÜRGESİ Mİ SANDI?
Dünyaca ünlü şarkıcıların Türkiye’de konser vermeleri güzel. Türkiye’nin ağırladığı son star Justin Bieber oldu. Şarkıcının Türkiye’ye girişi tam bir skandaldı.
Şarkıcı özel uçağından indi, korumaları eşliğinde pasaport kontrolünden geçmeden doğrudan kendisini bekleyen otomobile bindi.
Polisler, şarkıcının pasaport kontrolünden geçmesini istedi, korumalar izin vermedi. Yeri geldiğinde insanlara kök söktüren Türk polisi, Bieber’i değil, pasaportunu alıp, Türkiye’ye girişini yaptı.
İngilizler, bir Türk starın Londra’ya pasaport kontrolünden geçmeden ülkelerine girmesine izin verir mi?
Öyle bir şeye yelteneni aynı uçakla geri gönderirler vallahi.
Hatırlar mısınız yıllar önce İngilizlerin Londra’da İbrahim Tatlıses’e yaptıkları muameleyi.
Ertesi gün vereceği konser için Londra’ya giden Tatlıses’i aldığı vizeyi inceleme bahanesiyle yarım güne yakın havaalanında bekletmişlerdi.
İster ünlü olsun, ister ünsüz, dünyanın her yerinde her insana, insanca muamele yapılmalı.
Ülkeler insanlara, insanlar da o ülkelerin kurallarına azami saygıyı göstermeli.
Justin Bieber, pasaport kontrolüne girse, eminim jet hızıyla geçerdi.
Ama o pasaport kontrolünü es geçti.
Bieber galiba Türkiye’yi, İngiltere’nin sömürge ülkeleriyle karıştırdı?
İngiliz şarkıcı, oralara elini kolunu sallayarak girebilir ama burası Türkiye Cumhuriyeti.
Bilmiyorsa Google’a girip okusun, Türk milletinin, Atatürk’ün önderliğinde 7 düvelle nasıl savaştığını ve İngilizlerin oyununu bozup, Türkiye Cumhuriyeti’ni nasıl kurduğunu.
DHA’NIN İMZASI O KAZAYA NASIL GİRDİ?
Afganistan’da düşen Uluslararası Güvenlik Destek Gücü ISAF’a ait Boeing 747/400 tipi kargo uçağının son anlarına dair görüntüleri ilk önce The Sun’ın internet sitesinde izledim. Yanılmıyorsam çarşamba sabahı 07.30 sularıydı. İnternette sörf yaparken başka haber sitelerinde de rastladım o feci kazanın görüntülerine.
Türkiye’de henüz hiçbir internet sitesinde yoktu o kazanın videosu.
Çünkü her haber sitesi 1 Mayıs’a dair gelişmelerle ilgileniyordu.
Kimi kaynaklara göre bir otobüsün güvenlik kamerasının kayıtlarıydı bunlar, kimilerine göre de amatör bir kameraman tesadüfen kaydetti o görüntüleri.
Sonuçta 7 kişinin yanarak öldüğü o feci kazanın görüntülerini yabancı basın, mahreç kullanarak vermedi.
Bizde dikkat ettim, bazı kanallar aynı görüntüleri Doğan Haber Ajansı’nın (DHA) imzasıyla yayınladı.
Merak ettim DHA, bu işe nerede ve nasıl dahil oldu?
GÜNÜN SÖZÜ
İster yar ol, ister yara. Lütfun da başım üstüne, kahrın da… (Şems-i Tebrizi)