MİLLİYET – 14 ŞUBAT 2014 CUMA – ALİCE
Ayşe Kulin hakkındaki yazım yayınlandığı gün bir okurumuzdan ilginç bir e-posta aldım.
İki gün önce Kulin’in asistan ve tercüman olarak çalıştığı Danimarka yapımı filmin Avanos’taki set maceralarından iyi bir erotik komedi yapılacağını yazmıştım. Aynı yazıda, hafızasının Kulin’i nasıl yanılttığını da gözler önüne sermiştim.
Okurumuzun gönderdiği yazı, sanki iki olayın mix edilmiş hali:
“Sayın Ali Eyüboğlu,
Ayşe Kulin’in son kitabı ‘Hayal’i okurken, ilerleyen sayfalarda Danimarka yapımı ‘Uçan Halı’ adlı filmden bahsetmesine önce sevindim sonra yazılanları okudukça şoke oldum. 1984 yapımı filmin, o zaman 11 yaşında olan 2 başrol oyuncusundan biriyim (diğeri erkek). Basit bir hesapla şu anki yaşımın 40 olduğu anlaşılıyor.
11 yaşında iken hatırladıklarım kısıtlı olmakla beraber, Ayşe Kulin’in yazdıkları karşısında neredeyse küçük dilimi yutacaktım.
Sanki çocuk filmi değil de, erotik film çekmişiz. Kadınlar neredeyse anadan doğma geziyor, gece koridorlarda çıplak koşuyor, herkes birbiri ile ilişki içinde, gece yarısı Ayşe Hanım’ın kapısı iki kez çalınıyor.
Ya böyle bir şey olsa, ben çocuk olmama rağmen duymaz mıyım bunları?
Benim aklımda film ile ilgili sadece güzel anılar var. Danimarkalı ve Türk ekibin/oyuncuların bir aile gibi olduğu. 11 yaşındaki 2 küçük çocuğa kendi çocukları gibi sahip çıkmaları.
Aradan 30 yıl geçmesine rağmen film ekibinden yönetmen dahil birkaç kişiyle halen görüşüyorum.
Açıkçası kitapta yazılan bazı bölümleri, film ekibindeki bazı arkadaşlarıma da sordum ve bunların birçoğunun Ayşe Hanım’ın ‘Hayal’ ürünü olduğunu söyleyebilirim.
‘Nasıl olsa aradan 30 sene geçmiş, benim yazdıklarımın doğru olup olmadığını kimse ispatlayamaz’ diye mi düşündü anlamıyorum ki.
Bu film benim hayatımın dönüm noktalarından ve en güzel hatıralarından biridir. 1984 yılında Danimarka’nın en popüler çocuk filmi olmakla birlikte, bugün bile Danimarka’da bu filmi kime sorsanız, mutlaka duymuştur veya seyretmiştir. Halen orada DVD’leri satışa sunulmaktadır.
Filmin içeriğinden çok, arka planda yaşananlar hakkında (ki doğruluğundan şüphe ediyorum) bahsedilmesi beni gerçekten üzdü.
Bu kitabı okuyan insanlar da, ‘Bu ne?’ demez mi.
7 ve 12 yaşında 2 kızım var. Filmi seyrettiler, ben de anılarımı anlattım. Ayşe Kulin’in kitabında bahsedilenleri ileride okumamaları için de elimden geleni yapacağım.
Saygılarımla.”
Z. Ö. (adı bende saklı) adlı okurumuzun yolladığı e-posta bu… Noktasına, virgülüne dokunmadım.
ŞİŞLİ’DEKİ “AB” ARSASI VE İNSANIMIZIN ZEKASI!
Şişli’deki Çifte Cevizler Caddesi’nde gördüğüm tabelada şunlar yazılıydı:
“Bu arsa 4 Kasım 1988 tarihinde Ankara’da imzalanan Türkiye Cumhuriyeti hükümeti ile Bulgaristan hükümeti arasındaki protokol hükümleri gereğince Bulgar Kültür ve Ticaret Merkezi yapımı amacıyla 99 yıl süre ile Bulgaristan Cumhuriyeti’ne tahsis edilmiştir.”
Türkiye ile Bulgaristan arasında imzalanan anlaşmanın üzerinden tam 26 yıl geçmiş. Bırakın kültür ve ticaret merkezini, arsaya bir çivi bile çakmamış adamlar.
Anlaşmanın imzalandığı tarihte Bulgaristan, sosyalizmle yönetilen demir perde ülkelerinden biriydi, bugünse AB üyesi…
Türkiye AB’ye giremedi, ama Şişli’deki bu metruk arsa 76 yıllığına da olsa AB toprağı!
Bahçeşehir’de kahvaltı yaptığımız restauranttan çıkışta gördüm en ilginç çöp torbasını…
Restaurantın bahçıvanı belli ki, kışın donmasınlar diye poşetle kapladı saksıdaki çiçeklerin ikisini…
“Yurdum insanı”, çöp atacak başka yer bulamayıp çöp torbasına çevirdi, bahçıvanın çiçekleri korusun diye koyduğu siyah poşeti!
GÜNÜN SÖZÜ
“Yalnızlık insana çok şey öğretirmiş, ama sen gitme ben cahil kalayım.” (Nazım Hikmet)