MİLLİYET TELEVİZYON – 10 Kasım 2012 Cumartesi ALİCE
Her pazar ve pazartesi’nin reyting listesinde tablo aynı, ama nedense kimse “Dur” demiyor buna.
Ben yazmaktan usandım, tv8’deki “Telegol” ile Kanaltürk’teki “Top Bizde” ekibi program bölmekten usanmadı.
Kararlıyım ama…
Ne pahasına olursa olsun, bu emek hırsızlığı bitene kadar yazmaya devam edeceğim bu konuda.
Ne zaman ki, “Telegol” ve “Top Bizde” bırakır program bölmeyi, o zaman bırakırım peşlerini…
Hesapta, “Mümkün olduğunca program bölmeyelim, bölen olursa da üçü geçmesin” şeklinde bir “centilmenlik anlaşması” var televizyon yöneticileri arasında….
Centilmenlik anlaşması mı?
Nedense bazıları “yok” sayıyor bu “centilmenlik anlaşması”nı, hem de ısrarla…
tv8’in başındaki Abiş Hopikoğlu’nun asıl işi televizyonculuk değil.
MNG Holding’in sahibi Mehmet Nazif Günal, “otelde başarılı oldu, orada da olur” diye tv8’e Genel Müdür yaptı Günal ailesinin “enişte”sini.
Görevden alındığı an televizyonculuk macerası da bitecek birinin televizyon yöneticileri arasındaki centilmenlik anlaşmasına uymasını beklemek doğru değil.
Ancak Kanaltürk’ü de bünyesinde barındıran medya grubunun başında Fatih Karaca gibi yıllarcaRTÜK Başkanlığı yapmış biri var.
İlk 100 değil, ilk 88 listesi
Yıllarca, televizyon yayıncılığının daha düzgün, daha çağdaş ve meslek etiğine bağlı kalarak yapılması için uğraş veren biri, nasıl olur da izin verir böyle bir haksızlığa?
Tablo ortada:
5 Kasım Pazartesi akşamının reyting listesinde aslında sadece birer sırayı işgal etmesi gereken “Telegol” ve “Top Bizde”nin birkaç dakikada bir program bölerek AB Grubu’nda kaç programı liste dışı bıraktığına bakar mısınız Allah aşkına?
“Telegol” yüzünden 7, “Top Bizde” yüzünden 5 program reyting liste dışı…
100 programın yer alması gereken reyting listesi “Telegol” ve “Top Bizde” gibi “Şark kurnazları” sayesinde resmen 88’e indi.
Liste dışına itilen 12 programı hazırlayanlara ayıp, o insanların emeklerine yazık değil mi?
‘Final’ yazınca ‘Final’ olmuyor
Kim ne derse desin 17 Eylül 2012, sadece dizi sektörü için değil, televizyon sektörü için de yeni bir milattır. Çünkü yeni yaptırılan SES’e (sosyo ekonomik statü) göre 2 bin 500 civarında haneye ölçüm cihazı yerleştiren TNS’nin 17 Eylül 2012 tarihinde açıkladığı reytingler için yaptığım ilk analiz şuydu:
Televizyon dünyasında kartlar yeniden dağıldı, o yüzden artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.
Genel içerikli yayın yapan ulusal kanalların reytinglerindeki düşüşün faturası dizilere çıkacak.
Bu reytingler, bu kadar çok diziyi yaşatamayacak, çoğu kalkacak.
Aradan öyle aman aman bir zaman da geçmedi. Topu topu iki ay gibi kısa bir sürede bir yığın dizi, televizyon kanallarının “arşiv”lerindeki yerini aldı.
Yapımcıların zarar sezonu
“Sultan”dan “Evlerden Biri”ne, “Eve Düşen Yıldırım”dan “Esir Şehrin Gözyaşları”na, “Babalar ve Evlatlar”dan “Kötü Yol”a, “Düşman Kardeşler”den “Son Yaz Balkanlar”a kadar pek çok dizi yayından kaldırıldı.
Dizi yapımcılarının çoğu bu sezon zararda.
Show TV’ye dizi yapanlar mecburen yüzde 30’a varan indirimlere gitti.
Reklam geliriyle, giderini karşılayıp üstüne de kanala para kazandırmayan hiçbir dizinin yaşaması mümkün değil.
Bir dizinin reklam alması neye bağlı?
Yayınlandığı zaman diliminde ekran karşısına çektiği izleyici sayısına?
Bunu başaramayan “Yolcudur Abbas, bağlasan durmaz”…
Televizyonculuğun kuralı bu…
İstenen reytingi alamadığı için bitirilen diziler yüzünden televizyon kanallarının küstürdüğü milyonlarca insan var.
13, 26, 39 ya da daha fazla bölüm için planlanan bir diziyi 16’ncı bölümde mi bitirecek televizyon kanalı?
16’ncı bölümde ekrana “Final” yazıp o diziyi bitirmek, o yapımı o güne kadar taşıyanları ciddi ölçüde üzüyor, küstürüyor.
“Sultan”cılar çok kızgın
Hüsrana uğrayan “Sultan” dizisi izleyicilerinin gönderdikleri e-postaların özetle söylediği şu:
“Kanal D, ‘Final’ yazıp kendince finalledi diziyi ama gerçek bir final olmadı bu. Merak ettiğimiz her şey havada kaldı. O diziyi izleyip bugüne kadar taşıyanlara saygısızlık değil mi bu?”
FOX’ da, “Esir Şehrin Gözyaşları”nı izleyicilerine yaptı aynısını. Televizyon kanallarının müşterisi kim?
İzleyici…
Televizyon yöneticileri, “reytingi az” ya da “düştü” diye bitirilen her dizinin “küskün müşteri” sayısını artırdığının farkında değil galiba!
Televizyonların her geçen yıl yeni dizi tutturmakta zorlanmasının sebeplerinden biri de bu oysa…
Çünkü birçok izleyici artık, “Birkaç bölüm sonra kaldırırlar, boşu boşuna izlemeye başlamayayım” diyerek uzak duruyor yeni yapımlara.
Antalyalılar çok şanslı!
Dünyaca ünlü sanatçı ve grupları Antalya’da buluşturan “Piyano Festivali”nin bu yıl 13’ncüsü yapılacak.
Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin düzenlediği “Uluslararası Antalya Piyano Festivali”, 16 Kasım’da başlayacak ve 8 Aralık’ta bitecek.
Sanat yönetmenliğini Fazıl Say’ın yaptığı “Piyano Festivali”ndeki nefis konserlerden hiçbirini dinleme şansım olmamıştı bu yıla kadar.
14 – 18 Kasım tarihleri arasında “Türk Filmleri Festivali” nedeniyle Frankfurt’ta olacağım için bu yıl da “Piyano Festivali”nin açılışına gidemeyeceğim.
O nedenle Fazıl Say’ın “Bugüne kadar yazdığım en iyi eser” dediği “Mezopotamya” başlıklı açılış konserini kaçıracağım için üzgünüm.
Ancak Almanya’dan döner dönmez ilk fırsatta soluğu Antalya’da alacağım.
“13. Uluslararası Antalya Piyano Festivali”nde birçok önemli konseri kaçırmış olacağım, ama 23 Kasım’da Antalya’ya gidip en azından aynı gün dünyaca ünlü Türk piyanist Gülsin Onay’ı ve 24 Kasım’da da İspanyol aşk şarkılarının tutkulu sesi Buika’yı dinlemek var planlarım arasında.
Tabii son anda bir aksilik olmazsa.
Antalyalı müzikseverler çok şanslı valla…
Dünyanın en iyi müzisyenleri 16 Kasım – 8 Aralık tarihleri arasında Antalya’da.