MİLLİYET CADDE – 19 EKİM 2013 PERŞEMBE – ALİCE
Türkiye’nin üzerinde dolaşan karabulutların nedeni her neyse devasını bulmak lazım. Nazarsa kurşun döktürelim, hıçkırıksa su içelim ya da öksürükse şurubunu alalım…
Tarih, 12 Haziran 2013…
11 yıldır “Kurtlar Vadisi” dizisinde “Polat Alemdar”ı oynayan Necati Şaşmaz, arkadaşı ve meslektaşı Hasan Kaçan’la birlikte Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı ziyarete gitti.
Şaşmaz’ın o toplantıdan çıkışta “Gezi Parkı” açıklamalarına dair akıllarımızda iz bırakan sözlerinden biri şuydu:
“Türkiyemiz bunu hak etmiyor demekten başka bir şey söyleyemiyorum. Sanırım bize nazar değdi”
Tarih, 18 Eylül 2013…
Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç, Gezi Parkı olaylarının ardından ilk kez konuştu. Koç, Holding’in Nakkaştepe’deki merkezinde bir araya geldiği ekonomi gazetecilerine “Gezi Parkı”na dair şöyle bir açıklamada bulundu:
“Mayısın ortasına kadar baktığınızda Türkiye’de her şey hakikaten gıpta edilecek durumdaydı. Mayıs başı Londra’ya gittiğimizde ne kadar kapı çaldıysak herkes Türkiye’den övgüyle bahsediyordu. Hıçkırık mı, öksürük mü tuttu diyeyim artık?”
Sahi bize ne oldu?
Necati Şaşmaz’ın dediği gibi “Nazar mı değdi”, yoksa Mustafa Koç’un teşhisi gibi “hıçkırık” ya da “öksürük” mü tuttu bizi?
Bir karar verin de ona göre tedbirimizi alalım.“Nazar”sa nefesi güçlü birine okunmak ya da kurşun döktürmek lazım…
“Hıçkırık”sa “su iç geçer” derler, “öksürük”se şurubu var ama bunların hiçbiri değil de Gezi Parkı eylemleri “tamamen sosyolojik bir vaka” gibi geliyor bana…
HER ŞEYi BiLENLERDEN NE ÇEKTiN BE TÜRKiYE
Türkiye kadar, herkesin her şeyi bildiği başka ülke var mıdır acaba yeryüzünde? Konu “Futbolda şike” mi? Türkiye’nin ilk kez karşılaştığı bir durum bu ama olsun… Onlar “Spor hukukçuları”ndan daha bilgililer bu konuda… “Futbolda şike skandalı”yla “Taksim Meydanı’nın yayalaştırma projesi” arasında bir illiyet bağı kurmak mümkün mü? Değil… Alakasız iki konu… Her şeyi bilen yazar ve yorumcuların bu konuda da fikirleri var, iyi mi?
Mimar değiller, Google’a bakmadan peyzajcı bile doğru yazamazlar ama çevre düzenlemesi onlardan sorulur… Proje daha tamamlanmadan, “Taksim Meydanı çok kötü olmuş, her taraf beton. Hiç yeşil yok ortada” diye fikir beyan edenler ya da yazanları, “Halep oradaysa, arşın burada” deyip, çıkaracaksın canlı yayına… Vereceksin ellerine gerekli kırtasiye malzemelerini, diyeceksin ki, “Madem ki uzmanından daha iyi biliyorsunuz bu işi, çizin projelerinizi de millet görsün maharetinizi.”
Konu “Ergenekon” veya “Balyoz” mu?
Onlara göre kafadan belli, kimlerin “suçlu”, kimlerin “masum” olduğu… O yüzden gerek yok binlerce sayfalık dava dosyalarını okumaya… Bir yerde karşılaştıklarında yanındakine “Kim bu?” diye soracak kadar uzak olduğu bir ünlü hakkında mı mevzu?
“Tanımıyorum, o yüzden bir fikir beyan etmem doğru değil” demez, başlarlar atıp tutmaya… Sorsan, “En büyük çevreci”dirler ama kapalı alanda sigara içip, içmeyenleri zehirlemekten çekinmezler.
“PRESTİJ” BUDUR!
Esenyurt’ta başladığı Prestij Park projesini Bursa’da da yapma kararı alan BakYapı, Erman Toroğlu ile Yılmaz Vural’ı yeni reklam yüzü yapmış. Bu amaçla düzenlenen basın toplantısına “kırmızı noktalı espriler” damgasını vurmuş. Daha önce boru reklamında oynadığını hatırlatan Erman Toroğlu, “Beşiktaşlılar maçta, ‘Bu boru, başka boru, Erman’a g… boru’ diye bağırıyorlardı. Bu proje bitmezse benim işim kötü olur” deyince Yılmaz Vural da altta kalmamış, o da şu espriyi patlatmış:
“Riski paylaştık. 1+1’ler bana 3+1’ler sana artık.”
GÜNÜN SÖZÜ
“Hayat, Twitter ya da Facebook’a benzemez, arkadan yorum yaparlar bildirim de gelmez.”