10 Kasım 2024 Pazar  –  Milliyet Pazar  –  Alice

Film, dizi ve tiyatro; 30 yıldır oyunculuğun üç kulvarında da var! Üstelik hep iyi işlerle çıktı film, dizi ve tiyatro seyircilerinin karşısına… Kamera karşısına ilk kez geçtiğinde karşısında Türk sinemasının efsane komedyeni Kemal Sunal vardı. Beş aday arasından seçilen 18 yaşındaki genç kız, yaşından daha büyük görünmek için giydiği annesinin eteğini ha bire çekiştirdiği için yönetmenden fırça bile yemiş! Şov dünyasının şanslı oyuncusu, Yılmaz Erdoğan ve Cem Yılmaz’la da rol arkadaşlığı yaptı. Her oyuncuya nasip olmayacak bir şans ve kariyer bu.

48 yaşındaki oyuncu şu günlerde yine yoğun bir tempo içinde. 15 Kasım’da vizyona girecek “Takıntılar” filmiyle sinemalarda, 23 Aralık’ta ise beş kadın hizmetçinin hikâyesinin anlatıldığı ve başrolünde yer aldığı  müzikal komediyle tiyatroseverlerin karşısında olacak. Özge Özberk ile BKM Uniq’te buluştuk ve prova öncesi keyifli  bir söyleşi yaptık.

Özge Özberk: “İçimde komedi kazanları kaynıyor”

– Tanıtımlarından anlaşılan o ki Seda Bakan, Ecem Erkek, Sarp Akkaya, Bora Akkaş, Çiçek Dilligil ve Zafer Algöz’le birlikte eğlenceli bir film çektiniz. 15 Kasım’da vizyona girecek filmin set arkası nasıldı?

“Takıntılar” filmi Fransız yazar ve komedyen Laurent Buffie’nin tiyatro oyunundan esinlenilerek kaleme alınmış bir adaptasyon. Çok güzel bir prova süreci geçirdik ve çok sıkı çalışıldı. Rolümüzü tıpkı bir tiyatro sahnesine çıkıp seyircisiz oynuyormuşuz gibi oynadık. Üç haftamız vardı sadece. Ve gününde, zamanında seti tamamladık. Komedi filmi çekmenin avantajlarından biri de sanırım okuma provalarındaki eğlencedir. Üç hafta keyifle geçti. Benim için biraz zor olan şey, numaralı gözlükle oynuyor olmaktı. Kumru rolünü oynuyorum. Bir OKB hastası. Evden çıkarken sürekli kontrol hâlinde olan, otobüse bindiğinde aklı sürekli evde kalan ve bu yüzden evden çıkamayan takıntılı bir kadın. Biraz Türk modeline uyguladık, özellikle nazar kısmını ele aldık. Tahtaya vurma, nazar boncuğu taşıma, kara kediden uzak durma gibi takıntıları vardı.

– Bu röportaj için BKM Uniq’te buluştuk. Neyin provalarını yapıyorsunuz?

23 Aralık’ta BKM Uniq’te müzikal bir oyun sahneleneyeceğiz.. Sevgili Murat Daltaban yönetmenimiz. Birce Akalay, Nergis Öztürk, Ayşegül Uraz ve Kardelen Arpacı ile beraber 5 kişilik bir oyun. Ben bu kadar eğlenceli ve keyifli olabileceğini tahmin etmiyordum. Şan derslerine devam ediyoruz. Nefes dersleri alıyoruz. Sıkı bir eğitim altındayız açıkçası. Oyunun adı “Gurur ve Önyargı gibi bişey”. Bildiğiniz Jane Austen hikâyesinin uyarlaması. Tek sürprizini söyleyebilirim. Oyunun tamamı beş hizmetçi tarafından anlatılıyor. Seyircinin sürprizlerle karşılaşacağı bir oyun.

– Bir film, dizi veya tiyatro projesi önünüze geldiğinde neye göre karar verirsiniz?

Öncelikle önem verdiğim şey ben bu role ne katabilirim. Benim için çok sıradan olmaması gerekiyor. 30 yılın verdiği tecrübeyle cebimdeki taşlardan neleri kullanabilirim hazıra konmadan diye düşünüyorum. Diğer önemli şey ise birazcık kalbimde iz bırakıyor olması.

– 30 yıllık oyunculuk hayatınızda iz bırakan yapımlar hangileri?

Tabii ilk etapta “Çemberimde Gül Oya” demem gerekir ki insanların hâlâ beni Yurdanur olarak gördüğü, arkasından da Ceko olarak çağırdığı “Gora” filmini söyleyebilirim.

– Bugüne kadar “Bu iş yapmaz” diye reddettiğiniz projelerden iş yapanlar veya “Bu kesin tutar” dediğiniz hâlde tutmayanlar oldu mu?

İşin parametreleri inanılmaz değişti. Güvendiğiniz işler bazen olmayabiliyor. Birbirini tamamlayan bir zincir aslında. Bir tanesi eksik olursa projenin yokuş aşağı gittiğini gözlemleyebiliyorsunuz. Özellikle senaryo kısmında yolda karşılaşılan problemlerle projenin iş yaparken yapmaz hâline şahit olduğum daha fazla olmuştur.

“Dolgu yaptıranları auditionlara almıyorlar”

– Bir oyuncu olarak bilhassa yüzde yapılan estetik operasyonları konusunda görüşünüz nedir? Botoks, dolgu vs gibi işlemlerin taraftarı mısınız?

Tiyatro bu sayılan işlemleri çok fazla kabul etmeyecek bir mecra. Dolayısıyla ekranda herkesin oyuncu olmadığını düşünerek, herkesin bu konuda serbest olduğunu ve bu seçimi yönetmenlerin, senaristlerin ve yapımcıların kararı doğrultusunda olduğunu düşünüyorum. O role uyuyorsa botokslu ya da dolgulu bir rol, tabii ki yapmalarında sıkıntı yok. Fakat sözü geçen bir cast direktörü büyüğümüz geçenlerde bir post paylaştı. Dedi ki, “Arkadaşlar dudağınızda dolgu varsa kesinlikle auditionlara kabul etmiyoruz.” Dolayısıyla bu işin ne kadar üst boyutlarda farkına varmamız gerekiyor. Yapana karşı değilim ama rol bazında yapılırsa çok daha iyi olur.

“Michael Jackson hastasıyım”

– En sevdiğiniz şarkıcılar, şarkılar?

Ben sıkı bir Michael Jackson hastasıyım. Sanırım tüm şarkıları diyebilirim.

– Son okuduğunuz kitap?

En son Çağan Irmak’ın kitabı “Ayrılış”ı okudum.

– Formunuzu nasıl koruyorsunuz?

Koruyamıyorum, sürekli kilo alıp veriyorum. Hayatımda hiçbir zaman şişman bir kız olmadım. Önceden yaptığımız yoga dersleri bizi formda tutmaya ve sahnede hazır hissetmemizi sağlayan en önemli etken.

Özge Özberk: “İçimde komedi kazanları kaynıyor”

“Ergenler için yazdığım fantastik kitabım yolda”

– “Mavi Kuş”, “Kurabiye Ormanı” ve “Yapabilirsin Dostum” gibi çocuk kitaplarınız var. Anne   olduktan sonra mı bu alana eğildiniz?

Bir yaşından itibaren Leo’ya elimden geldiğince kitap okumaya çalıştım. Hikâyelerin tükendiği, tekrara düştüğü noktada kendim hikâyeler uydurmaya başladım ve bu Leo’nun çok hoşuna gitti. Uydurduğum kitapların sonucu aslında bu üç kitap. Bu yaratım süreci bana inanılmaz şeyler kattı ve ufukta yeni bir kitap var. Bu okul öncesi çocuk kitabından biraz daha farklı, fantastik bir kitap. Biraz daha ergenler için diyebilirim. Nasıl başardığıma gelince sanırım çok fazla senaryo okumakla alakalı. Bilgisayarı açtığım zaman aklımda olan şeyleri görsel olarak da görüp, ifadelendirip yazıyorum. Bu benim için de çok enteresan bir süreç oldu, bu deneyimi yaşamak.

– Müjdat Gezen Sanat Merkezi’ne gittiğiniz dönemde hedefiniz neydi? 48 yaşında geldiğiniz nokta hedeflediğiniz yer mi?

Ben şu anda sanırım özel ve seçici olmaya çalışıyorum. Şu anda içinde olmaktan inanılmaz keyif aldığım bir tiyatro oyunu projesi yapıyorum. Aslında kariyer planında şöyle bir şey oluyor benim hayatımda. Oynadığım dizilerde kendimi eğer tiyatro sahnesinde temize çekiyorsam bu benim için hedeflediğim tarzda bir ilerlemedir açıkçası. O yüzden hani dizi yapıp sahnede kendimi temize çektiğim sürece iyi bir ilerleme kaydettiğimi düşünüyorum.

Özge Özberk: “İçimde komedi kazanları kaynıyor”

“Sahnede komedi, ekranda dram”

– Dizilerde veya filmlerde dram da oynadınız, komedi de. Hangisi size daha yakın?

Aslında kendimi şöyle tanımlayabilirim. Dışarıdan dram gibi gözüküp içimde komedinin kazanlarının kaynadığı bir oyuncu diyebilirim. Komediyi sahnede, dramı ekranda çok seviyorum.

– Oğlunuz Leo artık 14 yaşında ve ergenlik çağında. Anne-oğul ilişkisiniz nasıl?

Sonuna kadar çok keyifli bir anne oğul ilişkisi yaşıyoruz. Ergenlik dönemi keyifli geçiyor. Spesifik olarak “Ah bu ergenlik” diyebileceğim bir durum ile karşılaşmadım. Problemlerini ve sıkıntılarını anlatabilen bir çocuk olduğu için sanırım çok şanslıyım.

“İlk kamera tecrübemi Kemal Sunal’la yaşadım”

– Efsane oyuncu Kemal Sunal’dan sonra Türkiye’nin iki ünlü komedyeni Cem Yılmaz ve Yılmaz Erdoğan’la oynadınız. Neler söylemek istersiniz bu konuda?

Kemal Sunal, Cem Yılmaz ve Yılmaz Erdoğan… Türkiye’de işini çok iyi yapan, bu konuda kült olmuş, ismini Türk sinema tarihine yazdırmış isimler. Tabii ki çok büyük bir şans onlarla aynı sahneyi paylaşıyor olmak. Bana çok şey kattıklarını söyleyebilirim profesyonel anlamda. Çünkü işlerini çok ciddiye alan, kamera önünde ve arkasında koordinasyonu çok iyi sağlayan isimler. İlk kamera tecrübemi Kemal Sunal ile yaşadım. Bu benim hayatımın belki de en büyük şansıydı. Bütün bu kapıların onun şansıyla açıldığını düşünüyorum. Cem ile çok daha fazla mesaimiz olduğu için ben onun profesyonelliğine ve zekâsına herkes gibi çok hayranım. Onunla aynı projede olmak insanı her zaman bir adım ileriye götürüyor. Çünkü vizyonu çok ileride o yüzden çok şanslı olduğumu söyleyebilirim.

“Bu sene üniversiteye başladım”

– Bugüne kadar iyi ki yapmışım ya da keşke yapmasaydım dedikleriniz neler?

Sonuç olarak işine çok bağlı ve bunu hafife almayarak yapan bir kişiyim ve etrafımdaki insanların da “mış” gibi yapmamasını tercih ederim. Cebime koyduğum artılar çok fazla. 30 senelik hayatım boyunca keşkelerim, iyi kilerimden çok daha azdır.

– Özge Özberk, mesleki açıdan kendini geliştirmek için ne yapar?

Gelişmek aslında ilgi duyduğumuz alanlarla alakalı. Sanırım en önemli kelime ‘merak’. Ben de bu konuda çok meraklıyımdır ki özellikle farklı yönlerde çocuk kitabı yazmak olsun, çocuk oyunu yazmak olsun. Bu sene üniversiteye başladığım bölüm – Üsküdar Üniversitesi, Tıbbi ve Aromatik Bitkiler – oyunculukla alakasız bir bölüm olmasına karşın bunu da mesleki açıdan kullanabileceğimi düşünüyorum. O yüzden kendimi geliştirmek için kendi içinde yaşanacak tek şey ‘merak’.