MİLLİYET CADDE – 17 Aralık 2012 Pazartesi   ALİCE

Protesto sonuç verdi ve olağanüstü toplanan TİAK, televizyon kanallarının program bölmesini yasakladı. Konuyla ilgili yazımdan sonra nasıl bir saldırıya uğradığım malum. ‘Şark kurnazları’ ilk tokadı yedi.

Yazılı medyada bu konuyu ilk kez yazan ve ısrarla üzerinde duran biri olarak gelinen noktanın beni ziyadesiyle mutlu ettiğinin altını çizmeliyim.
Reytingi düşük bazı programlar reytingte ilk 100 listesine girebilmek için ne yapıyordu?
Sunucusu, yapımcısı, dekoru vs. her şeyi aynı programın sonuna çeşitli takılar koyarak reytingte ilk 100 listesini deliyorlardı.
Bazı günler bu öyle bir hal alıyordu ki, en çok izlenen 100 program listesine gerçekte sadece 80 program girebiliyordu.
Bunların yaptığı bölmeler yüzünden 20 civarında yapım, haksız yere liste dışında kalıyordu.
“Bedeli ne olursa olsun, sonuna kadar gideceğim bu işin. Bu emek hırsızlığı ya bitecek ya bitecek” yazımdan sonra nasıl bir saldırıya uğradığım malum.
Peki ne oldu günün sonunda?
Yazdıklarım ortada.
Yarın Müge Anlı ve Esra Erol gibi yüksek reytingli program yapanlar da program bölmeye başlarsa, program bölerek ilk 100’e giren ‘şark kurnazları’ için hayal olacak reyting listesi.
Sonunda dediğim çıktı.
Program bölme sonunda ‘Büyük Risk’in ‘final’i, günün en çok izlenen yapımı olunca atv yönetimi Müge Anlı ve Esra Erol’a, “Siz de başlayın program bölmeye. 11’e kadar bölebilirsiniz programlarınızı” dedi.
Müge Anlı ve Esra Erol’un, yönetimin talimatına uyup programlarını 11 parçaya ayırmayıp, 4-5 parçaya bölmesi, ‘şark kurnazlığı’nın sonunu getirdi.
Protesto sonuç verdi ve olağanüstü toplanan TİAK,     televizyon kanallarının program bölmesini yasakladı. ‘Şark kurnazları’ ilk tokadı yedi.
Madem program bölerek sizin yaptığınız doğru, bunu eleştirdiğim için benim yaptığım yanlıştı?
O zaman devam edin ‘program bölmeye’ de görelim yiğitliğinizi?
Yapamazsınız, çünkü ‘şark kurnazlığı’nın sonu geldi.

EUROVISION’LA PR KAPISI DA KAPANDI

TRT yapmayacaktı bunu.
Türkiye’nin seneye Eurovision’a katılmama kararı kötü oldu!
Çünkü Eurovision, birçok şarkıcı için ciddi bir PR malzemesiydi.
Her transfer sezonunda Messi ve Ronaldo dışındaki dünyanın bütün yıldız futbolcularını Türkiye’ye getiren medya, aynı şekilde her yıl onlarca şarkıcıyı gönderiyordu Eurovision’a.
Oldu mu şimdi?
Onca insan nereden bulacak şimdi aynı şekilde PR konusunu?
Türkiye’de Eurovision öncesi çıkan haberlere bakın, her yıl aynı tablo:
Her yıl düzenli olarak ‘TRT, Eurovision için onu seçti’ diye haberler çıkar, her seferinde de TRT, “Henüz kararımızı vermedik” ya da “Kimseye teklifte bulunmadık” şeklindeki açıklamalarla o haberleri yalanlar. Sonunda TRT yönetimi ‘iyi’ ya da ‘kötü’ birini seçer, bu sefer de top ‘nöbetçi Eurovision demeçcileri’ne geçer.
Medya her yıl aynı uzmanlara (!) sorar, TRT’nin seçtiği şarkıcı ve şarkının Eurovision’da iş yapıp yapmayacağını.
Türkiye’nin Eurovision serüveni, temsiliyetiyle göğsümüzü kabartanlar kadar, ülke adına değil ‘yarışmacı’, ‘seyirci’ olarak bile gönderilmeyi hak etmeyecek isimlerle doludur. Yetkililer, Eurovision Şarkı Yarışması’na katılmanın Türkiye’ye ve TRT’ye marjinal bir fayda sağlamadığını söylediğine göre, ne kalıyor geriye?
Eurovision sayesinde şöhret olanlar ya da şöhretini parlatanlar.
TRT o kapıyı kapattığına göre, Eurovision’a bel bağlayanlar yansın derdine, bize ne?

HANi ‘TAŞI TOPRAĞI ALTIN’DI iSTANBUL’UN?
Trafiğin yer altına alınması için çalışmaların başladığı Taksim Elmadağ’da iki tarihi mezar bulunmuş. Jennifer Lopez’in daire aldığı Ataşehir’deki Metropol İstanbul’un temelindeyse insan kafatası ve iki bacak kemiği çıkmış. “İstanbul’un taşı toprağı altın” diyenlerin kulakları çınlasın.

55 SENEDE 150 HANIM ‘ÇOK NORMAL’ CANIM!
Biten iki evliliğinden üç kız, iki torun sahibi Halit Akçatepe, “Hayatıma 150’den fazla kadın girmiştir. Bu da normal. 75 yaşındayım; ilk ilişkimi 20’sinde yaşamış olsam 55 senede 150 hanım çok mudur Allah aşkına. Hızlı yaşamayı seviyorum, günlerim sayılı”  demiş. Aslında yazılacak çok şey var bu sözler üzerine, ama tutuyorum kendimi Halit Abi’nin yaşı hürmetine!

GÜNÜN SÖZÜ
Laftan anlamayan insanların üzerine basıp, ‘bak üzerine basa basa söylüyorum’ diyesim var.