7 Eylül 2025 Pazar – Milliyet Pazar – Alice
Oyunculuk yaptığı 23 yılda “Emret Komutanım”, “Savaşçı”, “O Şimdi Asker”, “Sakarya Fırat” ve “Teşkilat” gibi yapımlarda asker ya da polisi canlandıran Sarp Levendoğlu, bu sezon Kanal D’nin sevilen polisiye dizisi “Arka Sokaklar”ın kadrosuna katıldı.
Oyuncu, ekrandaki 20’nci sezonuyla Türk televizyon tarihinde kırılması zor bir rekorun sahibi “Arka Sokaklar”ın 718’inci bölümünde “Bozo” lakaplı komiser olarak izleyici karşısına çıkacak.
Repo gününde söyleşi için Kadıköy’de buluştuğumuz oyuncu, merhum yapımcısı Türker İnanoğlu’ndan “Arka Sokaklar”ın 9’uncu sezonu için teklif aldığını ama olmadığını, 11 yıl sonra içindeki ukdenin bitmesinden duyduğu mutluluğu dile getirdi.
Sekiz yıl önce Datça’ya yerleşip, ikametgâhını oraya alan oyuncu, arkadaşının zarar eden restoranının menüsüne sokak jargonuna uygun köfte ilave etmek isterken kendilerini bambaşka bir işin içinde bulduklarını anlattı ve keyifli bir söyleşi ortaya çıktı.
■ Neredeyse oyunculuk hayatınızla yaşıt “Arka Sokaklar” gibi köklü bir dizinin parçası olmak neler hissettiriyor?
20’nci sezon ve 718’inci bölümde dahil oldum diziye. Bence bu kadar uzun süredir ekrandaysa bu açıdan tartışmasız Türkiye’nin en başarılı dizisidir “Arka Sokaklar”. Böyle bir diziden teklif almış olmak güzel. Artık bir aile olmuş onlar. Oynadığım iki bölümü çekip bitirdikten sonra sanki ben de 20 yıldır çalışıyormuş gibi hissettim sette. Bir düzen var ve sağ olsunlar beni de hemen o düzenin içine dahil ettiler.
■ “Arka Sokaklar”daki Barış Bozoğlu nasıl biri?
Özel harekatçı eski bir polis.
■ Sadece polis mi, rütbesi var mı?
Barış Bozoğlu, Bozo lakaplı bir komiser. Biraz başına buyruk bir polis. Bir kızı kurtarmak için telsizi kapatıp operasyon yapıyor. Bu yüzden polislikten uzaklaştırılacakken Zafer Abi’nin (Zafer Ergin) canlandırdığı Rıza Baba onu ekibine dahil ediyor. Aslında zengin bir ailenin çocuğu ama polis olmayı tercih etmiş ve hep yalnız başına görev yapmış. Daha çok dağlarda olmayı seviyor ama şimdi şehre ve insanlara alışmaya çalışıyor.
■ Peki bu role nasıl hazırlandınız?
Ali Abi biliyorsun 20 senedir asker ve polisi oynuyorum. O yüzden bana hiç yabancı gelen bir rol değil. Türkiye’de kolluk kuvveti canlandırma rollerinde genelde beni arıyorlar. Daha önceki rollerim nedeniyle askerler ve polislerden bilgi almışlığım var.
■ Dizinin yıldızları sizi nasıl karşıladı? Daha önce birlikte çalıştığınız oyuncular var mıydı dizide?
Ozan Çobanoğlu var, “Küçük Ağa”da iki arkadaşı oynamıştık. Ozan’la kardeş gibiyiz, çok severiz birbirimizi… Şevket Abi (Şevket Çoruh) ve Zafer Abi’yle de tanışıklığımız vardı. Özgür Abi’yle (Özgür Ozan) ilk defa çalışıyorum ama dediğim gibi sanki 20 yıldır oradaymışım gibi hissettim kendimi.
■ Kaç yıldır Datça’da yaşıyorsunuz?
Sekiz yıldır genelde Datça’da yaşıyorum. Eskiden İstanbul’da oturuyordum, artık ikametgâhım Datça’da. İstanbul’da otururken de “Sakarya Fırat” dizisi için uzunca bir süre Isparta’da, “Küçük Ağa”yı çekerken de Urfa’daydım. İstanbul’a artık sadece çalışmaya geliyorum.
■ İstanbul sizin için artık gurbet oldu?
Evet.
■ Peki Datça’da günleriniz nasıl geçiyor, neler yapıyorsunuz orada?
Sörf yapmayı çok seviyorum. Yaz-kış sörf yapıyorum. Kışın sörf yapmaktan daha çok keyif alıyorum. Sabahları atletizm antrenmanım var. Geçen sene bir takımda basketbol oynadım. Basketbol antrenmanlarım oluyor. Yemek konusunda bayağı geliştirdim kendimi; lahmacunlar, pizzalar, fırında oğlak yapıyorum. Taş fırında ustalaştım diyebilirim. Ev yemekleri yapıyorum. Annem Datça’da yaşıyor, ailem ve arkadaşlarım geliyor. En sevdiğim şey zaten arkadaşlarımla yemek… Datça’dan da bir hayli arkadaşım var yemeklerde bir araya geldiğimiz. Gün doğumuyla uyanıyorum, akşam erken yatıyorum.
■ Oyunculuk serüveninizde kendinizi en çok hangi rolünüzle özdeşleştiriyorsunuz?
Ben severek yaptığım işleri söyleyeyim, gerisine o dizileri izleyenler karar versin. Oynamaktan en keyif aldığım rol “Mor Menekşeler”deki Kabadayı Arif ile “Savaşçı”daki Haydar Bozkurt yani Yörük Haydar’dı.
“Romantik değilim, o stiller yok bende”
■ Aşka bakış açınız yıllar içinde değişti mi?
Değişti… Gençken daha heyecanlıydım, şimdi daha rasyonel biriyim. Daha mantık çerçevesinde bakıyorum öyle şeylere, yani aşka…
■ Romantik ve sürprizleri seven biri misiniz?
Romantik değilim, olamıyorum. O stiller bende yok. Sürprizi herkes sever diye düşünüyorum. Severim sürprizi. Bana yapılmasını da severim, birine sürpriz yapıp onun mutlu olmasından da keyif alırım.
■ Kıskanç mısınız?
Değilim.
■ Ayrılıkları kolay atlatabilen biri misiniz yoksa uzun süre etkilenenlerden misiniz?
Kolay atlatırım.
■ Hayatta “asla yapmam” dediğiniz ama bir gün yaptığınız bir şey oldu mu?
Olmadı, inşallah mecbur da kalmam.
■ Yakın çevreniz size en çok hangi özelliğinizle takılır?
İri olmama… “Ayı” derlerdi bana…
■ Estağfurullah da niye?
Eskiden dört yarım ekmek köfte yiyordum. O yüzden derlerdi. Artık eskisi gibi yemiyorum. Boyum 1.97 ama eskisine oranla çok fitim… O devir geride kaldı. 40 yaşımdan sonra ideal kilomdayım ve onu muhafaza ediyorum.
“Önce de teklif almıştım kısmet bu sezonaymış!”
■ Bugüne kadar reddettiğiniz ya da istediğiniz hâlde kaçırdığınız işler oldu mu?
Yıllar önce “Arka Sokaklar”dı. Türker İnanoğlu ile konuşmuştuk ama olmamıştı.
■ Kaçıncı sezon için teklif almıştınız?
Yanılmıyorsam dokuzuncu sezondu… 11 sezon sonra içimde kalan ukde bitti ve “Arka Sokaklar”ın oyuncusu oldum.
■ Bugüne kadar oynadığınız karakterlerden sizi zorlayan ama aynı zamanda en çok geliştiren rolünüz hangisi oldu?
“Mor Menekşeler”deki Kabadayı Arif rolü. O rolü oynamak için bayağı bir ön çalışma yaptık Laçin Ceylan’la… İki ay her gün çalışmıştık. Dizide kendimi izlediğimde emeklerimizin boşa gitmediğini gördüm.
■ “Keşke yapmasaydım” dediğiniz işiniz var mı?
Keşke oynamasaydım dediğim iki dizi var ama adlarımı söylemeyeyim.
“Datça’da restoran açma planımız var”
■ Tatil için en sevdiğiniz rota neresi?
Tatil değil de yaşamak için en sevdiğim yer Datça. Rüzgar sörfü sayesinde Gökçeada’yı seviyorum. Kışın Alaçatı’yı seviyorum bilhassa lodos fırtınası olduğu zaman. Benim genelde tatilim hep sörf üzerinedir. Sörf yapabileceğim yerlere gidiyorum. Datça, Çeşme, Alaçatı, Bodrum ve daha çok Ege.
■ En büyük hayaliniz nedir?
Bir gün hiç çalışmak zorunda olmamak.
■ Bugün işi bıraksanız birikim ve yatırımlarınız kaç yıl götürür sizi?
Bayağı götürür ama ailem ve başka sorumluluklarım var.
■ Aşçılıkta bu kadar iddialıysanız günün birinde Datça’da “Sarp’ın Yeri” gibi bir restoran açma düşünceniz olabilir mi?
Bir şef arkadaşımla restoran açmayı düşünüyoruz ama şimdi değil, iki sene sonra inşallah.

“Menüye köfte yapacaktık tişört markası yarattık”
■ Giydiğiniz tişörtün kendi markanız olduğunu öğrendim, nasıl oldu bu?
Eskişehir’de restoranı olan bir arkadaşım pandemiden dolayı maddi olarak biraz zarar edince menüyü değiştirmeye karar verdik. Bir şef arkadaşı çağırdık, geldi. Menüye köfte yapacaktık ama tişört yaptık. O da şöyle oldu. Arkadaş tasarımcı aynı zamanda, köfte denerken şöyle bir tasarım olur mu diye sokak jargonuna uygun esprili iki tasarım yaptık; küte maris ve dürüm diye… Sonra bunları tişörte basmaya karar verdik. O zamanki plandı ama bu seneye nasip oldu.
■ Bu tişörtleri nerede satıyorsunuz?
İnternetteki online satış sitelerinde.
■ O restoranın akıbeti ne oldu?
Arkadaşım Göksel Güner o restoranı devretti. Tişörte döndük köfte yerine. Köfte değil tişört satıyoruz. İstanbul Güneşli’de imal ettiriyoruz, üç tasarım ve dört renk olarak.
■ Para kazanmaya başladınız mı?
Başladık, çorba kaynıyor.
“Pizza ve lahmacun konusunda iddialıyım”
■ Boş zamanlarınızı ne gibi uğraşlar ve hobilerle doldurursunuz?
Benim için gri yok, siyah ve beyaz var. Mesela pizza hamuruyla iki sene uğraştım ve artık her seferinde aynı kalitede pizza yapabiliyorum. Lahmacun konusunda da bayağı iddialıyım. Yiyenler de öyle söylüyor.
■ Nereden öğrendiniz bunu?
Kursa da gittim, YouTube’dan da izleyerek çok şey öğrendim. Bir şeyi yapıyorsam en iyisi olmalı takıntım var.
■ Evde yalnızken en çok ne yapmaktan keyif alırsınız?
Evde tek başıma olduğum zaman yemeklerle çok uğraşıyorum. Sörf yapıyorum, basketbol oynuyorum, bolca spor yapıyorum. Sabah kahvaltı yapmadan spora giderim. Günde iki öğün yiyorum. Her şeyi yiyorum ama eskisi gibi büyük porsiyon değil yediklerim. Yediklerimi de spor yaparak yakıyor ve formuma dikkat ediyorum.
“Sevmeyenim yok diyebilirim”
■ Hayran kitlenizle ilişkinizi nasıl tanımlıyorsunuz?
Sağ olsunlar… Bir sürü proje yaptım bugüne kadar ve çoğu iyi iş yaptı. Bu benim şansıma da olabilir, tercihlerimden dolayı da olabilir. Şanslıymışım demek ki! İzleyicilerimiz sağ olsun sosyal medyadan yazıyor bana. Yazılanlara bakınca sevmeyenim yok diyebilirim.

