28 EYLÜL 2021 SALI – MİLLİYET CADDE – ALİCE
“İzmir şehir merkezinde son yıllarda art arda hizmete giren otellere bir yenisi daha eklenecek. Birinci Kordon’daki sekiz katlı Yapı Kredi Bankası’nın bitişik iki binası otel ve rezidans olacak. Yapı Kredi Bankası, Cumhuriyet Bulvarı ile Gazi Bulvarı’nın kesiştiği köşede bulunan binaları 22 milyon 100 bin TL karşılığında İstanbullu iş adamı Mustafa Çüngüşlügil’e sattı. İstanbul’da ve Türkiye’nin çeşitli yerlerinde başta akaryakıt istasyonları olmak üzere değişik yatırımları bulunan Çüngüşlügil’in binayı otel ve rezidans olarak değerlendirmeyi düşündüğü öğrenildi.”
Birinci Kordon’daki Yapı Kredi binalarının yerine yapılan İzmir Marriot Otel bir ay önce hizmete girdi.
Emre-Gamze-Mustafa-Simge Çüngüşlügil
40 milyon dolar
Hafta sonu İzmir’deydim. İzmir Marriot Otel’in öyküsünü iş insanı Mustafa Çüngüşlügil’den dinledim.
Shell, Petrol Ofisi ve Total akaryakıt istasyonları, farklı alanlarda faaliyet gösteren 15 şirketin sahibi olan Çüngüşlügil, otelin arsa bedeliyle birlikte yaklaşık 40 milyon dolar’a mal olduğunu söyledi. Çüngüşlügil, inşaat süresince yurt dışında okuyan ikizlerinden Vakko’da çalışan kızı Simge’nin annesi Gamze’yle İstanbul’da, kendisininse oğlu Emre’yle İzmir’de yaşadıklarını anlattı.
15 bin metrekare kapalı alanı 149 odası olan İzmir Marriot’un denize manzaralı odalarının gecelik konaklama bedeliyse 175 euro…
İki simge eser
“Bağımsızlık ve Özgürlük” (solda), “İlerleme ve Kalkınma” (sağda)
Kordon’u bilenler hatırlar Yapı Kredi binalarının duvarlarındaki Mehmet Şadi Çalık’ın 1971 yılında yaptığı ‘İlerleme ve Kalkınma’yla ‘Bağımsızlık ve Özgürlük’ eserlerini…
Çüngüşlügil, otel yapmak için iki binayı yıktı, ama duvarlarındaki sanat eserlerini muhafaza etti. Biri otel girişinin yanı, diğeri cadde üzerinde olmak üzere İzmir Marriot’un iki cephe duvarında Mehmet Şadi Çalık’ın o ölümsüz eserleri karşılıyor geçenleri… Otelin lobisindeyse Devrim Erbil’in resimleri karşılıyor müşterileri.
Neptün Soyer’le tur
İzmir’deki ilk günümüzde şehrin tarihi ve turistik yerlerini gezdim. Kent merkezindeki tarihi ve turistik yerler benim için çok tanıdık. Çünkü İzmir Fuarı’nın ünlü şarkıcıları ağırladığı yıllarda çoğu yaz bir ay bile kalmışlığım olurdu şehirde. Gazinolarda matinelerin olmadığı günlerin çoğunu İzmir’in tarihi ve turistik yerlerini gezerek geçirirdim.
Bir kısmına İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in eşi Neptün Soyer’in de eşlik ettiği tur benim için nostaljik bir gezi oldu.
Kemeraltı’nın çoğu yeri, insan kalabalığının dışında aynıydı. Tunç Soyer’le birlikte harekete geçen TARKEM’in (Tarihi Kemeraltı İnşaat Yatırım Ticaret A.Ş.) restore edip insanların kullanımına açtığı tarih kokan binalar, ayrı bir canlılık kattı tarihi kent merkezine.
Urla’dan ABD’ye
İzmir’deki ikinci ve son günümüz Urla’da geçti. Uzbaş’ın üzüm bağlarına daha önce gitmiştim, ama Uzbaş Arboretum’u ilk kez golf arabasıyla dolaştım. Bu sayede öğrendim 2 bin dönümlük arazide bin 900 çeşit bitkinin bulunduğu Uzbaş’ın Avrupa’nın en büyük kalem, selvi ve palmiye üreticisi olduğunu. Her yıl 80 bin civarında süs bitkisi üretilen botanik bahçesinden Kazakistan’dan İtalya’ya birçok ülkeye ihracat var.
Öğle gittiğimiz Urla’daki Hiç Lokantası’nın sahipleri de organik sızma zeytinyağı ihracatçısı çıktı. 2011’de eşi Taha Elakdar’la Urla’ya yerleşen Duygu Özerson Elakdar, Orman Bakanlığı’ndan kiraladıkları alana diktikleri 60 bin zeytin ağacından ürettikleri organik zeytinyağlarının, ABD’deki Whole Foods Market’in 45 mağazasında satılan tek Türk firması ürünü olduğunu söyledi.
Şahane sonbahar havasında İzmir ve Urla’daki hafta sonu turumuz işte böyle geçti.
GÜNÜN SÖZÜ
“Anı yaşa, yarın da gelip geçecek, dün olacak.” (Horatius)