MİLLİYET CADDE 4 Nisan 2012 tarihli ALİCE
Malum dizilerin çoğunda ‘ürün yerleştirme’ var. ‘Eser sahipleri’ izin vermediği sürece kanallar dizilerde ürün yerleştirmesi yapamayacak. Sadece bu da değil. Ekrana gelecek ‘bant reklam’ların yayınına da ‘eser sahipleri’ izin verecek
Kültür Bakanlığı, Türkiye’de telif haklarını düzenleyen 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda bir dizi değişikliğe gidiyor.
Yapılması planlanan değişiklikler ilk bakışta sadece ‘eser sahipleri’ni ilgilendiren bir konu gibi görünse de öyle değil aslında.
Müzik dinleyen, televizyon izleyen herkesi ilgilendiren konular var işin içinde.
Bir dizinin ‘eser sahipleri’ kimler? Senarist, yönetmen ve müziklerini besteleyen.
Artık ‘eser bütünlüğü esas’ kabul edilecek ve sahipleri izin vermedikçe-ister ‘yapımcı’ olsun ister ‘yayıncı’-eserler üzerinde en küçük bir değişiklik yapamayacak.
‘Taslak’ bu haliyle ‘yasa’laşırsa televizyon kanallarının, neredeyse dizilerin kendisi kadar uzunluktaki bedava ‘özet bölüm’ yayınlamaları zorlaşacak.
Çünkü her ‘yeni bölüm’den önce bir yandan izleyicilere o bölüme kadar dizide neler olduğunu hatırlatmak ve diğer taraftan da bu sayede prime time’a hiç para harcamadan başlamak isteyen televizyon kanalları ‘özet bölüm’ler için artık eser sahiplerinden yeniden izin almak zorunda.
Bu da ‘eser sahipleri’ için yeni telif kaynağı demek.
Malum dizilerin çoğunda ‘ürün yerleştirme’ var.
‘Eser sahipleri’ izin vermediği sürece kanallar dizilerde ürün yerleştirmesi yapamayacak.
Sadece bu da değil.
Dizi yayınlanırken ekrana gelecek ‘bant reklam’ların yayınına da ‘eser sahipleri’ izin verecek.
Telif yoksa, yayın da yok!
Hazırlanan ‘Kanun Taslağı’nın bir hayli fırtına koparacak yeniliklerinden biri de ‘yeniden yayın ve iletim’.
Ne demek bu?
‘Yeniden yayın ve iletim’le kastedilen şey şu:
Varsayalım ki yapımcı bir diziyi atv veya Kanal D’ye sattı.
Ulusal kanallar sadece karasal vericilerle yayın yapmıyor artık.
Digitürk, D-Smart, Tivibu ve Kablolu TV gibi farklı mecralardan da yayın yapıyor.
Bu platformların hepsi paralı.
‘Eser sahipleri’ de diyor ki şimdi, “Madem ki, benim eserimi izlettirmek için insanlardan abonelik bedeli alıyorsun, o zaman ödeyeceksin telifimi! Telif yoksa, yayın da yok.”
Müzik gibi diziye de telif Bitmedi.
Lig TV’nin evler için abonelik bedeliyle işyeri abonelik bedeli arasında niye dağlar kadar fark var?
Çünkü kamuya açık yerlerdeki Lig TV yayınının ticari bir karşılığı var.
Nasıl ki umuma açık yerlerde müzik yayını yapanlar yıllardır müziğin meslek birliklerine telif ödüyorsa, müşteri çekmek için dizi yayınlayan umuma açık yerler de telif ödemeye başlayacak.
Umuma açık yerlerdeki bu yayınların sınıflandırmasını RTÜK ve Kültür Bakanlığı belirleyecek.
İşyerlerine uygulanacak tarifeleri meslek birlikleri saptayacak ve teliflerin tahsilatını yapacak.
‘Kanun Tasarısı’nın en bomba maddelerinden biri de şu:
Türkiye’nin dizi ihracatından yıllık kazancı 60 milyon dolar seviyelerinde artık.
Ama gel gör ki ‘eser sahipleri’ şimdiye kadar nasiplenemiyordu bu pastadan.
Hazırlanan ‘Kanun Tasarısı’na göre ‘eser sahipleri’nden izin almadan dizileri yurt dışına satılamayacak. Böylece sadece ‘eser sahipleri’ değil, ‘bağlantılı hak sahibi’ adı altında da olsa yapımcılar ve oyuncular da bu satışlardan telif almaya başlayacak.
‘Eser sahipleri’nin elini ve cebini güçlendirecek bir tasarı bu.
Kimden çıkacak bu para?
Büyük ölçüde televizyon sahiplerinden.
Bakalım onlar müsaade edecek mi, televizyon dünyasında bomba etkisi yapacak bu taslağın bu haliyle yasalaşmasına?
PAYZIN VE GÖÇER’İN BU TWEET’LERİ KİME?
CNN Türk’ün yıldızlarından Şirin Payzın’la ünlü şarkıcı Ferhat Göçer’in yazdıkları onca tweet arasından ikisi ilgimi çekti.
Çünkü iki tweet’te de üslup bir hayli sertti. İki tweet de ‘kan damlayan’ türdendi.
Şirin Payzın’ın tweet’i şöyle:
“Her türlü entrikayı çevirip, sinsilik kraliçesi olup, türlü kötülüğü yapıp, sonra başına aynısı gelince birden, ‘İlahi adalete güveniyorum’ demek?”
Şimdi gel de merak etme, kim bu ‘sinsilik kraliçesi’ diye?
Ferhat Göçer’in tweet’i de ilginç:
“Photoshop, auto tune, plastik cerrahi vs var, ama ne yazık ki çirkin bir karakter için yapacak bir şey yok.”
Yok öyle, “Ben lafımı attım ortaya, isteyen alınsın üzerine” mavrası.
Payzın, ‘sinsilik kraliçesi’ni, Göçer, iflah olmaz ‘çirkin karakter’i açıklasa da, insanlar kendilerini onlardan korusa daha iyi olmaz mı?
İki ünlü de böylece hayırlı bir hizmet etmiş olur insanlığa!