MİLLİYET TV – 29 MART 2014 CUMARTESİ – ALİCE
Kanal D, durup dururken yönelmedi “Küçük Ağa”, “Boynu Bükükler” ya da “Ankara’nın Dikmeni” gibi dizilere…
Kanalı yönetenler baktılar ki hedef kitlesi AB olan ve yüzü Avrupa’ya dönük diziler; “Kayıp”, “Cinayet”, “Ne Diyosunn?”, “Zeytin Tepesi”, “A.Ş.K”, “İnadına Yaşamak” ve “Vicdan” gibi yapımlara reyting evrenindeki insanlar yüz vermiyor.
Bu tür dizilerin AB grubundan aldıkları reyting de onları yaşatmaya yetmiyor, o zaman bir yol kalıyor geriye:
Yüzü Batı’ya dönük, hedef kitlesi AB olan diziler yerine yüzü Doğu’ya bakan, hedef kitlesi AB, C, D hatta E olan işler yapmak… Yönetiminin, “Madem öyle, işte böyle” deyip, dizi tercihinde değişikliğe gitmesi günün sonunda Kanal D’ye reyting ve share olarak geri döndü mü?
Şimdilik “Küçük Ağa”nın dışında gün birincisi olan yok kanalın yeni dizileri arasında. Ama hiç değilse kanal, hedef kitlesi C1, C2, D olan dizilerle izlenme oranlarını artırdı. Bu eskisine oranla reklam pastasından daha fazla pay almak demek… Peki Kanal D’nin bu makas değiştirmesi günün sonunda Türkiye’ye dizi ihracatından yeni dövizler getirecek bir hamle mi?
Hayır…
Çünkü bu dizilerden hiçbirinin dış pazarda şansı yok…
Kanal D’nin yeni dizilerinin bu şansı yok da STV’nin “Küçük Gelin”in, FOX’un “Düşler ve Umutlar”ının, atv’deki “Huzur Sokağı” ve “Kaçak”ın, Show TV’deki “Sevdaluk” veya “Analı Oğullu”nun gerek konu, gerekse reyting açısından Türkiye’ye döviz getirecek işler mi? Değil…
Daha önce de yazdım, bu gidişle Türkiye’nin yılda değil bugün olduğu gibi yılda 150 milyon dolar, birkaç bin dolar kazanma şansı olmayacak.
Türkiye, bu reyting sistemi ve dizi politikasıyla kendi ayağına kurşun sıktı; ha bire kan kaybediyor, ama kimse farkında değil hâlâ…
“X FACTOR STAR IŞIĞI”, BÖYLE OLURSA SÜPER
“X Factor Star Işığı Yanmadan Söndü” yazım üzerine arayan yapımcısı Fatih Aksoy bazı konularda hakkımı teslim etti, bazı konularda da sitemini iletti.
Aksoy’un “Bize haksızlık ettin” dediği cümle şuydu:
“Yarışmacılar arasında gerçekten iyi sesler olmasına rağmen, yarışma beklenen reytingi alamıyorsa, demek ki asıl sorun jüride ve prodüksiyonda.”
Aksoy, “Yıllarca reyting rekorları kırmış yarışmalar ve şovlara imza atmış bir şirketin prodüksiyonu zayıf iş yapması mümkün mü? O güçlü sesleri bulmak da prodüksiyonun bir parçası” dedi.
Meramımı iyi anlatamamış olabilirim.
O yazının devamında da vurguladığım gibi sorun prodüksiyonun “güçlü” ya da “zayıf” olmasında değil, içerikte olduğunu belirtip, bu tür işlerde artık “Yarışma bahane insan hikayeleri şahane” parolasının geçerliği olduğunu yazmıştım.
Aksoy, hazirandaki “X Factor Star Işığı”nı canlı yapacaklarını söyledi.
Yerinde bir hamle…
Üç ay öncesinden yazıyorum, bir de yukarıda bahsettiğim taktiği uygulayacak jüri oluştururlarsa, “X Factor Star Işığı” hem Medyapım’ın hem Kanal D’nin istediği reytinge ulaşır.
AMERİKAN DEĞİL, İTALYAN İŞİ!
FOX, TGRT’yi satın alıp Türkiye pazarına girdiğinde birçok televizyoncu sevinmişti. Zira Amerikalılardan televizyonculuğu öğreneceklerini sanmışlardı. Bugün FOX’un başındaki kişi Pietro Vicari gibi bir İtalyan olunca, bizimkilerin sevinci kursağında kaldı. Çünkü Bay Pietro kendine özgü yayıncılık anlayışı olan biri.