MİLLİYET CADDE – 8 ŞUBAT 2013 CUMA – ALİCE
İlk kitabı ‘Kara Duvak’ın geliriyle şiddet mağduru çaresiz kadınların destek alabilecekleri ‘Umut Evleri’ açan Esra Erol, aynı amaçla bir kitap daha yazdı.
‘Sessiz Kadınlar’da hayatın sillesini yemiş 13 kadının yaşadığı birbirinden ağır dram var…
Küçük yaştakı kızlarını başlık parası için satan babalar, cinsel tacizci-tecavüzcü enişteler, kayınbiraderler, üvey babalar, eşlerini döven-satan kocalar…
Kadınların anlattıkları öyle şeyler var ki kitapta, dizi sahnesi olarak gelse ekrana yer yerinden oynar valla…
İnsanlar, “Türkler böyle şeyler yapmaz”, “Böyle baba olamaz?”, “Cehalet bu”, “Ahlaksızlığın bu kadarı da fazla” diye ayağa kalkar, RTÜK, “Yayınlar, toplumun milli ve manevi değerlerine, genel ahlaka ve ailenin korunması ilkesine aykırı olamaz” ilkesini ihlalden o kanalı cezaya boğar.
13 kadının ortaya koyduğu tablo o kadar feci yani…
K. E., SENARYO YAZDI ESRA EROL DA iNANDI
“Başlık parası karşılığında iki evlilik yaptı. 13 yaşındayken ilk eşi onu satmaya kalktı. Eniştesinin cinsel tacizine uğradı. İkinci eşinden 19 yıl boyunca şiddet gördü. Sekiz çocuğu var.”
Esra Erol’un kitapta böyle tanıttığı, babasının para karşılığı kuma verdiği kadın anlatıyor:
“Bir gün sabah kalktık, kalvaltıdan sonra kadın evden çıktı. Çıkmadan önce de ‘Ben size gününüzü göstereceğim’ dedi.
… Daha sofrayı kaldırmadan iki jandarma tekmeyi vurdu kapıya. Kapıyı açar açmaz kadın, ‘İşte bu kadın bana silah çekti’ dedi. İyi bir tokat yediğimi hatırlıyorum. Polis atmış o tokadı kendime geleyim diye.
Adamın elinde altı tane mermi var. Ben haliyle inkar ettim, hayatımda hiç silah tutmadım ki. Silah falan da yoktu evde. Evi aradılar, baktılar, bulamadılar bir şey.”
Karakol mu mahkeme mi?
“Sonra karakola gittik ifade vermeye. Karşımda baktım beni diğer eşimden boşayan hakim. İşim rast gitti çok şükür. Kadın hâlâ iftira atıyor. ‘Bu kadın eşini öldürmüş, hapisten çıkmış, bana silah çekmez mi?’ diyor. Hakim, beni tanıdı, gülümsedi ve ‘Ay güzel kızım benim. Niye bekar birini bulamadın da, geldin bu hayatın içine düştün?’ dedi. Sonra da kumama dönüp, ‘Manyak kadın. Bu kadın kocasını öldürüp içeri girseydi 30 yıl da yatsaydı kaç yaşında olacaktı? Çocuk mu kandırıyorsun? Ben bunu boşayalı dört ay oldu. Getirin kelepçeyi takın şu kadının koluna’ dedi.
Taktılar kelepçeyi kadına, başladı bana yalvarmaya. Kadının memede de çocuğu var 1.5 yaşında. Sonra döndüm savcıya, ‘Memede çocuğu var, davacı değilim’ dedim. Şikayetçi olsam iki sene ceza alacak çünkü. ‘Mermilerden ne ceza düşüyorsa o cezayı alsın, ben şikayetçi değilim’ dedim. Kadın üç ay yattı cezaevinde.”
Sanırsın Hulusi Kentmen!
K. E. resmen senaryo yazmış!
Kadın hangi karakola gitti ki, hem jandarma, hem polis aynı anda evi bastı?
Karakola gidiyorlar, K. E.’yi boşayan hakim orada…
Bak sen Allah’ın işine?
Üstelik hakim, Hulusi Kentmen’den de babacan biri!
‘Davacı’ya “Manyak kadın”, ‘davalı’ya “Ay benim güzel kızım” diyor.
Bu nasıl karakoldur ki hakim mahkeme gibi kullanıyor orayı.
Nerede görülmüş ‘iftira’cıların tek celsede iki yıl ceza aldığı?
‘Hakim’le ‘savcı’yı ayırt edemeyen, onları karakollarda çalışıyor zanneden biri K. E.
Yazdığı senaryoya Esra Erol’u, kitabın editörü Özge Dinç’i ve Turkuvaz Kitap’ı inandırabilir, ama beni asla…
GÜNÜN SÖZÜ
Reklamınız satmıyorsa, yaratıcı değildir. (David Ogilvy)