MİLLİYET CADDE – 13 Aralık 2012 Perşembe  ALİCE

Bir takım, sahada elde edeceği sonuçlarla en fazla kendi kaderini değiştirir. Ama Mustafa Akçay’ın futbolcusu Yusuf’a yerde faul beklerken verdiği ders ve aşılamaya çalıştığı ‘fair play ruhu’, toplum olarak hepimizin ihtiyaç duyduğu şey.

‘Moskova’nın Şifresi Temel”in Trabzon’daki galasında karşılaştığım Trabzonspor Teknik Direktörü Şenol Güneş, “İstanbul’a dönmeden mutlaka görüşelim” deyince, ertesi gün için randevulaştık.
Kararlaştırdığımız saatte Mehmet Ali Yılmaz Tesisleri’ne gittim.
Şenol Güneş’in sözünü ettiği Trabzonspor’la, 1461 Trabzon’un çift kale maçı başlamak üzereydi.
Şenol Hoca, “Trabzonspor’u uzaktan izleyip, yorum yapmak yok öyle. Nasıl çalıştığımızı bir gör, ondan sonra başlarız sohbete” diye takılınca, mecburen izledim maçı.
Trabzonspor’un 3-1 kazandığı hazırlık maçında Şenol Güneş takımını kulübeden takip etti.
1461 Trabzonspor’un Teknik Direktörü Mustafa Reşat Akçay’sa 60 dakika boyunca sahanın kenarındaydı ve ha bire futbolcularına taktik verdi.
Tam bizim önümüzde  1461 Trabzon takımından Yusuf’la, Trabzonsporlu bir futbolcu ikili mücadeleye girdi.
Yusuf yere düştü, Trabzonsporlu futbolcu topu alıp gitti.
Hakem faul vermedi, oyunu devam ettirdi.
Birkaç metre ötesinde Yusuf’un hâlâ yerde yattığını gören Akçay, oyuncusuna şöyle seslendi:
“Faul dilenciliği yok Yusuf. İşini yapacaksın. Kalk, kalk.”
Akçay’ın futbolcularına aşılamaya çalıştığı bu fair play ruhu, bence 1461 Trabzon’un, Galatasaray’ı hem de kendi evinde Türkiye Ziraat Kupası’ndan safdışı     etmesinden daha önemli.
Bir takım, sahada elde edeceği sonuçlarla en fazla kendi kaderini değiştirir.
Ama Mustafa Akçay’ın futbolcusu Yusuf’a yerde faul beklerken verdiği ders ve aşılamaya çalıştığı ‘fair play ruhu’, toplum olarak hepimizin ihtiyaç duyduğu şey.
Akçay’ın öğrencilerine aşılamaya çalıştığı ruhu, taraftarından kulüp yöneticisine, yorumcusundan sporcusuna kadar herkese aşılayamadığınız sürece, ne kadar ağır cezalar getirirseniz getirin geçemezsiniz sporda şiddetin önüne.
Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç, spora şiddeti bulaştıranlar için, “Bu kişiler Türk futbolundan temizlenecek” demiş.
Yapmayın Sayın Kılıç!
Türkiye, Mustafa Reşat Akçay’ların değil, ekranda futbol yorumculuğu adı     altında “Burada herkes ayı. Ayıyla yatağa girdin mi hırpalanırsın. Ben ayıyım. Benimle yatağa girdin mi adamın aklını alırım” diyenlerin prim yaptığı, ayda  50 bin TL kazandığı bir ülke.
1461 Trabzon 2-3 maç kaybetsin, Mustafa Reşat Akçay işsiz kalır, ama ‘ayılar’a bir şey olmaz.

KIYAMET MÖNÜSÜ BiZiM HAKKIMIZ!

‘Kıyamet çorbası. Cennet kebabı. Cehennem pilavı. Yasak elma tatlısı.’
Hıristiyan inanışına göre Hz. İsa’nın Romalı askerlerce tutuklanmadan bir gün önce havarileriyle yediği son akşam yemeğinin mönüsü değil bu.
Maya Takvimi ve inanışına göre 21 Aralık’ta dünyanın sonu gelecek, ama kendilerini İzmir Şirince’ye atanlar kurtulacak.
İşte o ‘seçilmişler’den bir kısmı şimdiden sipariş etmiş bu akşam mönüsünü.
Ancak sizce de bir terslik yok mu bu işte?
Maya Takvimi’ne inanıp, soluğu Şirince’de almadıkları için 22 Aralık’ı göremeyeceklerin hakkı değil mi ‘Kıyamet Mönü’sü!
Bari ‘kıyamet günü’ yemeyin hakkımızı.

BIRAKIN 1993 YILI KARANLIK KALSIN

Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihine ‘karanlık bir yıl’ olarak geçen 1993 aydınlanacak mı?
Cumhurbaşkanı Turgut Özal, gazeteci Uğur Mumcu, Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis, eski bakan Adnan Kahveci, milletvekili Mehmet Sincar, tuğgeneral Bahtiyar Aydın, MİT’ci Cem Ersever’in ölümü, Bingöl’de 33 askerin şehit edilmesi, Başbağlar’da     33 kişinin katledilmesi, Madımak Oteli’nde 37 kişinin yakılması şayet ‘derin bir güç’ün işiyse elbette devlet bunu çıkarmalı ortaya.
Ama en küçük bir ümidim yok bu konuda.
Diyeceksiniz ki, “Niye?”
Merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal, ‘Eceliyle mi öldü, yoksa zehirlendi mi?’yi araştırmak için yapılan çalışmanın sonucu ortada.
Henüz resmi bir açıklama yapılmadı ama yapılan haberlere bakılırsa incelemeyi yapan adli tıp raporu şöyle:
“Turgut Özal’ın vücudunda zehir var, ama bunlar her vücutta bulunabilecek toksik maddeler.”
Buyur buradan yak.
İster “Dağ fare doğurdu” deyin, ister “Ne şiş yapsın ne kebap”!
Toprak altında kaldığı     19 yılda bozulmamış bir ceset üzerinden yapılan bilimsel çalışmanın sonucu buysa, şimdiden soğuk bir bardak su içmek lazım 1993 yılı üzerine.
Gerçekten de böylesine suikastleri, katliamları arkalarında hiçbir delil bırakmadan yapabilen ‘gizli güçler’ varsa bu ülkede, zaten topyekün geçmiş olsun hepimize.
Bir bardak soğuk su daha ister miydiniz?

GÜNÜN SÖZÜ

Aldatılmış insan diye bir şey yoktur, güvenmiş insanlar vardır.
(Benjamin Franklin)