19 TEMMUZ 2020 PAZAR  –  MİLLİYET  –  ALİCE

80’li ve 90’lı yılların eğlence hayatında para harcayanların çoğu, hayali ihracatçılar, kaçakçılar, mafya ve kabadayılardı. “Huysuz Virjin” onlara bile laf atmaktan çekinmezdi. O denli korkusuz ve yürekliydi

Seyfi Dursunoğlu ile tanıştığımda, İstanbul eğlence hayatında “Huysuz Virjin” olarak fırtına gibi estiği 80’li yılların başıydı. Caddebostan’da yazlık bir gece kulübünde sahne alıyordu. 1932’de Çaykara’da doğan, bir süre Trabzon Yeni Mahalle’de yaşayan Dursunoğlu, Trabzonlu olduğumu öğrendikten sonra her karşılaştığımızda sahneden laf atmaya başlamıştı bana…

80’li ve 90’lı yılların eğlence hayatında para harcayanların çoğu, hayali ihracatçılar, kaçakçılar, mafya ve kabadayılardı. Müşteriler arasında onlardan tanıdığı varsa, “Huysuz Virjin” onlara bile laf atmaktan çekinmezdi. O denli korkusuz ve yürekliydi.

Özel televizyonların hayatımıza girmesiyle birlikte İstanbul’un birinci sınıf gazinoları teker teker kapanınca “Huysuz Virjin” şovunu ekranlarda sergilemeye başladı.

Gerek tek başına yaptığı programlar, gerekse jüri olduğu yarışmalardaki müstehcen esprileri yüzünden kanalların aldıkları cezalara rağmen televizyon yöneticileri “Huysuz Virjin”e iş vermeye devam etti. Çünkü “Huysuz Virjin” iyi reyting alan bir TV yıldızıydı.

Terimler uydurdu

“Ostrogot” ve “vizigot” gibi uydurduğu terimlerle sözlerinin bip’lenmesini, kanalın ceza almasını önleyen kıvrak zekâya sahip “Huysuz Virjin”, aynı zamanda hazırcevaplığı ve lafı gediğine oturtmadaki ustalığıyla ünlüydü.

“Huysuz Virjin”in Esra Ceyhan, Metin Uca, Ece Erken, Murat Başoğlu, Hande Ataizi, Asena, İbrahim Tatlıses ve Yonca Evcimik gibi ünlülere kameralar karşısında neler söylediği, nasıl ayar verdiği hâlâ akıllarda.

Nefis Boğaz manzaralı Çengelköy’ün tepesindeki villasına iki kez söyleşi, bir defa da geçmiş olsun demek için gittim. Sağlık sorunları yüzünden çalışmayı bıraktığı bir dönemdi. Ondan sonra da bir daha toparlanıp, aldığı onca iş teklifine rağmen kameraların karşısına geçemedi.

İyi terzi ve aşçıydı

İngiliz Filoloji eğitimini yarıda bırakıp başladığı SSK’da 18 yıl Seyfettin Dursun olarak memurluk yaptıktan sonra istifa edip “Huysuz Virjin” adıyla şova başlayan Dursunoğlu, aynı zamanda çok iyi bir terziydi. Sahnede giydiği kıyafetleri kendi dikerdi.

Seyfi Dursunoğlu, mutfakta da çok maharetliydi, yaptığı her yiyecek lezzetliydi. “Huysuz Virjin”in nasıl laf sokan biri olduğunu bilmeme ve stüdyoda gerekli malzemeler olmamasına rağmen bir canlı yayında “taze fasulye tavası” yapmaya kalktım.

Sonuç ne mi oldu?

Tava istediğim gibi olmayınca “Huysuz Virjin” izleyicilere rezil etti beni.

Huysuz Virjin, yeri doldurulamayacak, nev-i şahsına münhasır biriydi. Bu vesileyle bir kez daha Seyfi Dursunoğlu’na Allah’tan rahmet, sevenlerine sabır diliyorum.

 

HINCAL ABİ NİYE “KÖY” DEĞİŞTİRDİ?

Koronavirüs salgını başladığından bu yana iş veya özel yemek davetlerinden kaçınıyorum. Çünkü gördüğüm kadarıyla ünlü restoranların hiçbirinde garsonların dışında maske takan yok. O yüzden bile bile atmak istemiyorum kendimi riske…

Davet meslek büyüğüm Hıncal Abi’den (Uluç) gelince riski göze alıp gittim Arnavutköy’e.

Hıncal Uluç’un yıllarca uğrak yeri Ortaköy’dü. Çünkü en yakın dostu Ertekin’in kafesi oradaydı. Ertekin Dinçay namıdiğer “Bay Şapka” 2019’da vefat edince, “Ertekin’le Ortaköy bitti. Şimdi artık yeni yerim Arnavutköy” diye yazan Hıncal Abi’nin yeni mekânı Nur – Mustafa Sirmen çiftinin birkaç ay önce açtığı Jain.

Kocaeli Büyükşehir Belediyesi ve Kocaelispor’un eski başkanı Sefa Sirmen’in oğlu ile gelininin mekânı çok yeni, ama çok popüler… Öyle ki ABD’nin Georgia eyaletine bağlı Atlanta şehrinde yaşayıp, İstanbul’daki yakınına, “Arnavutköy’de böyle bir yer açılmış, menüsü şahane” diye mesaj atıp, Hıncal Uluç’un yazdıklarının linkini yollayanlar bile var.

Anılara yolculuk

Perşembe günü 18.00 sularında gittiğimde küçük mekân bayağı doluydu. Hıncal Abi, “Geliyorum” diye telefon açtığında oturacağı yer belli, kafenin sokak cephesinin başı… Ben gittiğimde Hıncal Abi, Nur Sirmen’le oturuyordu. Ben gidince üç kişi olan masadaki insan sayısı çok geçmeden beşe çıktı. Önce Nur Sirmen’in arkadaşı oyuncu Yıldız Çağrı Atiksoy katıldı aramıza. Arnavutköy’de oturan Posta gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Emre İskeçeli yoldan geçerken bizi görünce masamıza geldi. Bir müddet sonra Berk Oktay geldi, ama fazla kalmadı. Berk Oktay, semtten arkadaşı, spor hocası ve “Survivor” yarışmacısı Berkan Karabulut’la başka bir mekânda yemekte buluşacaklarını söyleyip, ayrıldı.

Keyifli bir akşam yemeğiydi… Hıncal Abi’nin ünlülere dair anılarına bazen ben katkıda bulundum, bazen Emre İskeçeli…

MNS’den yeni film

Yıldız Çağrı Atiksoy, diş doktorundan geldiği için ağrıları yüzünden daha çok dinlemeyi seçti. Gürgen Öz’le Seda Bakan’ın başrollerini paylaştığı “Zaman Makinesi 1973” ile Ertan Saban ve Serkan Keskin’in oynadığı “Limonata” filmlerinin yapım şirketi MNS Film’in Mustafa – Nur Sirmen’in kısaltması olduğunu bilmiyordum, o yemekte öğrendim. Nur Sirmen, yakında yeni bir film daha çekerek sinemada göstermeyip, televizyona satmayı planladıklarını söyledi. Sirmen, “Zaman Makinesi 2’nin senaryosu da hazır, başka projeler de var. Televizyonlar hangisini isterse onu çekeceğiz” dedi.

GÜNÜN SÖZÜ

“Akılsızlar hırsızların en zararlılarıdır; zamanınızı ve neşenizi çalarlar.” (Geothe)