MİLLİYET – 6 EKİM 2014 PAZARTESİ  –  ALİCE

Enver Aysever
Enver Aysever

Tanışıklıkları öğrencilik yıllarına dayanan BirGün gazetesi yazarı Enver Aysever ile 51. Antalya Altın Portakal Film Festivali Ulusal Uzun Metraj Yarışması jüri üyesi oyuncu Songül Öden arasındaki tartışma ilginç.
Aysever, Gezi Parkı direnişini anlatan belgesele festivalde uygulanan sansür nedeniyle jüri üyesi ve dostu Öden’e köşesinden şöyle bir mektup yazıp eleştirdi:
“…Meşruiyetini yitirmiş bir yarışmadır o. Sansüre boyun eğenlerin yan yana oturduğu ve sadece iktidarı karşısına almak istemeyenlerin yarışması.
Bir sanat yapıtına polis gözüyle yaklaşmak utanç elbet! Ama dahası var, ‘Gezi Dirilişi’nin çocuklarınadır bu sansür. ‘Sorumluluğum yok, beni ilgilendirmez’ diyemez hiç kimse ve elbet sen de. Sana düşen sorumluluğunu yerine getirmek ve ‘kral çıplak’ demektir.

Şiirdeki kadın olursun

Songül Öden
Songül Öden

Biliyorum, bunu yapınca başın çok ağrıyacak. İktidarın hanımefendilerinin sevgisini yitireceksin. Ortadoğu gezilerine seni almayacaklar. Dizi teklifleri azalacak, sinema filmleri gelmez olacak. Kolay değil bu karar… Ama seni ‘Gezi Dirilişi’nde çocuklarını yitiren aileler bağrına basacak, turnelerde insanımız ayakta alkışlayacak ve gönlümüzde büyük ustaların yanında yer alacak adın.
…Bir milyonluk reklam filminde oynayamayacaksın, koca bir televizyon kanalın olmayacak.
…Çok arkadaşımız diz çöktü. Balerinlere yasak konulan günlerdeyiz. İlkokul çocuklarının başı bağlanıyor. Sanatın düşman sayıldığı karanlık günler…
…Herkes bir haysiyet sınavından geçiyor. Mekteplerde öğretilmeyen ama büyük ustalardan öğrenilen tutumlar vardır. Yol ayrımındasın.
Ya Recep İvedik olarak anılacaksın ya da Attila İlhan şiirinden bir kadın olarak!”

“O işleri sen bilirsin!”
Öden de, sosyal medya hesabından yanıt verdi Aysever’e… Öyle böyle değil hem de! Bakar mısınız yazdıklarına:
“Yazının başlığında ‘Sevgili Dostum’ yazmışsın, fakat dostluk; eleştirilerini ve fikirlerini onunla doğrudan paylaştığın zaman manalı ve samimi olur. Sen, kamuoyuna önyargılı, dayatmacı, hedef gösteren ve ithamlarla dolu bir mektup yazıp, savaş tamtamlarını çalarak ismimi kullanıp yargılamışsın sadece. Buna manipülasyon amaçlı algı yönetimi denir sevgili dostum! Bu hamaset dolu üslubu da politikacılar kullanır genellikle..
Senin gibi birilerini yargılayacak, insanları sloganlaştırılmış popülist bir dille etkilemeye çalışacak bir köşem yok.
Bugüne kadar yaptıklarımı tamamen kendi gücüm, emeğim ve sorumluluk bilincim ile yaptım, bunun dışında bir yöntem de bilmiyorum. Bunu en iyi sen bilirsin.

Kumdan kalen değilim
…Senin kumdan kalen değilim, biraz itidal sevgili dostum! Hem dostum diyeceksin, hem de düşüncelerini söylemek için en azından önce telefon açmak yerine üstelik bir bayram sabahı ‘dost’ başlığıyla kamuoyuna açık bir mektup yazacaksın..
Oysa daha bir ay önce bana telefon açıp Karşıyaka Belediyesi’nin Attila İlhan Projesi yapmak istediğini ve Kerem ile bu konuyu konuşmak istediğini söylemiştin
…Ne bu acele sevgili dostum! Ben senin son dakika haberin değilim!
…Yani sevgilim dostum (!!) senin dışında da bu ülkeyi, sinemasını, insanlarını, acılı analarını seven, onlar için mücadele eden insanlar var.”
Şimdi “son bomba”da sıra…
Taraflar anlaştı, Belgeselin altyazısındaki İngilizce küfür kalktı ve “Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek” yeniden festivale dahil edildi.
Aysever ile Öden’in dostluğu (!) ise tamiri zor bir yara aldı!

BAŞKANLIK İÇİN YAŞLARI TUTMUYOR!

Galatasaray’da genel kurul var ufukta. Bazı üyeler Ali Dürüst, bir kısmı Cemal Özgörkey’in başkanlık için aday olmasını istedi.
Üyelerden gelen bu istek ve baskıya rağmen Dürüst ve Özgörkey aday olmadı.
Galatasaray’da Ünal Aysal’dan boşalacak koltuğa iki kişi talip oldu:
74 yaşındaki Alp Yalman ile 77 yaşındaki Duygun Yarsuvat.
Ali Dürüst 59, Cemal Özgörkey 55 yaşında…
Galatasaray Başkanlığı için yaşları yetmemiş demek ki!
Bu durumda Dürüst 15, Özgörkey ise 20 yıl sonra ancak aday olabilir Galatasaray Başkanlığı’na!

GÜNÜN SÖZÜ
“Kendine ait küçük bir ev ve karakterli bir eş; dünyanın tüm altın ve incilerine bedeldir.” (Goethe)