MİLLİYET TELEVİZYON – 12 OCAK 2013 CUMARTESİ – ALİCE
Mustafa Keser, sevilen istek programıyla yeniden ekranda… Kanal 7’de pazar akşamları canlı yayınlanan “Mustafa Keser Sizlerle”yi izlerken birden Mustafa Keser’in HBB günleri geldi aklıma… Malum Keser, bu işe ilk HBB’de başlamıştı. Yıl 1995’ti…
Sanatçı, “Mustafa Keser ve İstekleriniz” adlı programdaki performansı ve repertuvar zenginliğiyle büyük ilgi görmüştü o yıllarda. Keser, sonra Kanal 6, Samanyolu ve Flash TV’de devam ettirdi, canlı yayında izleyici isteklerini yorumlamayı…
Gerek yılbaşı gecesi TRT Müzik’in özel eğlence programını gerekse de Mustafa Keser’in Kanal 7’deki ilk yayınını izlerken bir şey dikkatimi çekti. Teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin, isterse tüplü televizyonların yerini LCD’ler, plazmalar değil HD küreleri alsın, müzik – eğlence programı yapanların zihniyeti hep aynı…
TRT Müzik’in yılbaşı programında solistler şarkılarını söylerken hâlâ yerlerde 70’li, 80’li yıllarda “yenilik” olarak algılanan, ama bugün komik kaçan çeşitli renklerde balonlar vardı… Çünkü TRT Müzik’in başında, 80’li yıllarda TRT’nin balon dekorlu müzik eğlence programlarında yönetmenlik yapan kişi var…
Mustafa Keser’in HBB’deki programında da insanlar isteklerini telefonla iletiyordu sanatçıya, bugün de öyle… 18 yılda değişen tek şey şu:
O zamanlar seyirciler mesajlarını faksla iletiyordu, şimdi Twitter gibi sosyal medya aracılığıyla…
Ancak canlı yayının “reji masası”ndakiler uyanık olmayınca, ilk programdaki gibi “iş kazaları”nın olma riski söz konusu…
Twitter mesajlarını olduğu gibi yayınlayan yönetmen, ilk canlı yayının telaşıyla olsa gerek gafil avlandı.
Eray Sırtıkara’nın “Mustafa Abi adamın dibi, dibi:) Saygılar” tweet’ini olduğu gibi ekrana getiren yönetmen “bitmeyenntekila”yı gözden kaçırdı.
Kitaptan kazandığını anaokuluna bağışladı
Sevgili meslektaşım Şenay Düdek’in son romanı “İki Sevda Arasında” çıkalı kaç ay oldu?
2012’nin ekim ayında piyasaya çıkan “İki Sevda Arasında”nın şimdiye kadar 18 baskı yapmış olması, süper bir başarı…
“Gölge Hayatlar – Yaşanmış Şehir Hikâyeleri” ve “Yüreğim Hâlâ Biten Aşkımıza Ağlıyor” adlı kitaplarından elde ettiği gelirleri eğitim ve sağlık alanlarında bağış yaparak değerlendiren Düdek, son romanı “İki Sevda Arasında”dan kazandığını da eğitime bağışlayacak.
Düdek, bu amaçla hafta içinde İzmir Valisi Cihat Kıraç ve Konak Milli Eğitim Müdürü Cihabir Çulhaoğlu’nun hazır bulunduğu törende, Konak’taki 19 Mayıs İlköğretim Okulu’nun üç sınıf ve bir oyun salonundan oluşan anaokulunun yenilenme protokolünü imzaladı.
Okullar karne tatiline girince 70 bin liraya malolacak tadilatın başlayacağını söyleyen Düdek, “Eğitim alanında bir bağış yaptığımda bunu herkese göstermek isterim. Çünkü başka insanlara örnek olsun. Çocukların vizyonu genişlesin. Çocukların üzerinde elim olduğu zaman bu beni mutlu ediyor” dedi.
Düdek’i kutluyor, kitabının daha bir o kadar daha baskı yapmasını diliyorum.
Çünkü kitap sattıkça, Düdek’in yapacağı bağış miktarı artacak.
İnternet delikanlılığı!
Cem Arslan’ın, “Gazoz Ağacı”nın 18’inci yılı nedeniyle duygularını dile getirdiği satırlar, bir radyocunun manifestosu gibiydi…
O yüzden önemsedim ve paylaşmak istedim. İşte Cem Arslan’ın özetle yazdıkları:
“18 yıldır canlı yayın yapıyorum. Cumhuriyet, adalet, çağdaş yaşam sevdalısı çevreci bir insan olarak, bu durumları besleyecek içeriklerde konuşmalar, paneller yaptım, yürüyüşlere katıldım.
Kimsenin benimle aynı fikirde olmasını beklemeden, sadece bu çok önemli konularda fikir yürütülsün, ülke olarak doğruyu bulalım istedim.
Oy kriteri tek başına cami, Anıtkabir, vatan millet Sakarya olmasın, bunların hepsini içersin siyasetçi, ticaret adamı olmasın istedim…
Batı çalışsın, Doğu yemesin, birlikte üretelim, birlikte yararlanalım istedim.”
Klavyeyi silah sanmak!
Bunları yaparken, Bodrum’dan, Çeşme’den oy vermeye gelmeyen, ‘Ergenekoncu diye alırlar’ korkusuyla evden çıkmayan, nerede avanta varsa oraya yanaşan, dinle alakası olmadığı halde, cemaatlere yakın durarak iş yapmaya çalışıp üç maymunu oynayan, ‘Ben süperim de toplum duyarsız olmuş’ masalına kendini bile inandıran tiplere rastladım.
Bunların ortak özelliğine şahit oldum, o da; ‘İnternet delikanlılığı’.
facebook, twitter başta olmak üzere, perde arkasından iki cümle yazarak üzerine düşen vatandaşlık görevini yerine getirdiğini zanneden, elinin altındaki klavyeyi en önemli silah zannedenler var.
Biz böyle yapmadık. Sesimizi hiç kısmadık, ama vatana, millete, tarihimize, yetkililere saygısızlık yapmadık hakaret de etmedik. İllegal hamlelerden uzak durduk. Hep demokratik yönümüzle duruşumuzu besledik…
Biz bunu yapmak için gerekli enerjiyi de, hep mizahtan aldık. Bu ağır konularla uğraşırken espri sosu ile biraz nefeslendik…
Bundan böyle de saygılı, ölçülü, barışçıl yöntemlerle ve olmazsa olmazımız ille de mizah çerçevesinde ve bir aile ortamında yayın yapmaya devam edeceğim.”
Cem Yılmaz’a haksızlık bu!
Cem Yılmaz’ın, gösterisini DVD olarak çıkarmak yerine, film gibi sinemalarda vizyona sokmasını eleştirenler var.
Cem Yılmaz’ın “CM101MMXI Fundamentals” gösterilerinden montajlayıp beyazperdeye taşıdığı filmi ilk dört günde 600 bin 154 kişi izliyorsa mesele bitmiştir.
Bu saatten sonra “Cem Yılmaz, şovunun etinden, suyundan yararlanmak için her yolu deniyor, parayı kırıyor” demek abesle iştigaldir.
Demek ki, ciddi bir talep söz konusu…
Şimdiye kadar biletleri pahalı ya da Cem Yılmaz yaşadığı kente gelmedi diye şovunu izleyemeyenler bu sayede “CM101MMXI Fundamentals” gösterisini seyretme şansı buldu.
Kimi canlı canlı izlediği gösteriyi bir kez de perdede izlemek için belki de sinemaya gitti…
Cem Yılmaz’ın yaptığını, “Etinden, suyundan yararlanmak” olarak yorumlayanlar dönüp baksınlar reklamlara…
Bir diziyle şöhret olanlar istila etti reklamları…
Onlar şöhretin etinden sütünden yararlanırken iyi, Cem Yılmaz yararlanırken
kötü öyle mi?
Yoruma ne gerek var?
Datta Phuge adlı 32 yaşındaki bir Hintli, kadınların dikkatini çekmek için Türk parasıyla maliyeti 40 bin lira olan altın gömlek diktirdi. Sıkça okulların basılıp öğrencilerin acımasızca kurşuna dizildiği Amerika’da ise öğrenciler için kurşun geçirmez kıyafetler yapıldı
.