MİLLİYET CADDE – 4 Haziran 2012 Pazartesi  ALİCE

Reborn Spa’nın açılışı için Mayorka’ya gelen Tuğba Özay, havuz başında iPad’ini kaybetti. “Her şeyim o iPad’deydi. Şarkılarım, yaptığım yeni bestelerim en özel fotoğraflarım. Hepsi iPad’le gitti” diyerek gözyaşı döken Özay, iPad’iyle gittiği Mayorka’dan iPad’siz döndü.

 

Çarşamba günü gittiğimiz Mayorka’dan cumartesi günü döndük. Mayorka’ya gitmemizin sebebi Almanya’da yaşayan genç bir Türk işadamının Mayorka’nın merkezinde Reborn Spa adlı bir yer açmasıydı.

Malum Mayorka, Avrupa zenginlerinin gözde tatil yeri.

Özellikle de Almanların.

İspanya Kralı’nın yaşadığı adada İspanyollardan sonra en fazla nüfus Almanların.

100 bin civarında Alman yaşıyor bu adada.

Avrupalıların yanı sıra zengin Ruslar ve Arapların da tatil için tercih ettikleri bir yer Mayorka.

Demem o ki girişimci İlhan Doğan tam yerine dükkan açtı.

Reborn Spa’nın açılışını renklendirenler arasında Almanya’dan yıldızlar da vardı.

Monica Ivancan, Jana Ina Zarella, Yasmin Filali, Thomas Helmes, Alexandra Kamp, Michael Van Hessel, Estafania Kuester Pena, Jeny Elvers Elbet ve Shermine Shahrivar gibi Alman top model, film ve televizyon yıldızının yanı sıra futbolcuların katıldığı açılış için bizim gibi Türkiye’den gelen tek yıldız Tuğba Özay’dı.

Ancak Özay için Mayorka seyahati keyifli başladı, acı bitti.

Çünkü Özay, konakladığı beş yıldızlı otelin havuz başında iPad’ini kaybetti.

Dönüş için bavulunu hazırlarken iPad’ini kaybettiğini anlayan Tuğba Özay ve İtalyan eşi, oteli ayağa kaldırdı, ama sonuç değişmedi.

“Her şeyim o iPad’deydi. Şarkılarım, yaptığım yeni bestelerim en özel fotoğraflarım. Hepsi iPad’le gitti” diyerek gözyaşı döken Tuğba Özay, iPad’iyle gittiği Mayorka’dan iPad’siz döndü.

MAYORKA NOTLARI

Mayorka, geneli itibarıyla biraz Bodrum, biraz Antalya gibi. Tipik bir yazlık turizm şehri. Aslına uygun restore edilmiş tarihi yapılar da var adada, turizm uğruna doğanın bağrına hançer gibi saplanmış binalar da.

Mayorka’da kaldığım süre içinde asık suratlı bir garsona rastlamadım. Servis elemanlarının hepsi güler yüzlü. Gittiğimiz hiçbir restoranda pet şişede su yoktu masalarda. Marketlerde var pet şişede su, ama restoranlarda yok. Görebildiğim kadarıyla restoranlarda su servisi artık cam şişelerde. Her markanın cam şişe tasarımı farklı. Hepsi de birbirinden şık.

Konakladığımız otele birkaç yüz metre mesafede bir halk plajına gittik. Bizdeki gibi plajda kafe işletenler haraca bağlamıyor burada insanları. Kafenin işletmecileri dizmişler sahile şezlongları. Ne kullanmanız için para istiyor ne de zırt pırt gelip “Bir şey içer miydiniz?” diye taciz ediyor. Canı bir şey içmek ya da yemek isteyen, gidip kafeden alıyor, orada oturup onu tüketiyor.

Yolla plaj arasında kod farkı, engellilerin denize ulaşması için ciddi bir engel. Ama bunun da çaresini düşünmüşler. Yoldan 15-20 basamak merdivenle inilen plajı engellilerin kullanması için özel bir asansör yapmış İspanyollar.

Şimdilerde üste yazlık, alta kışlık giyme modası var ya bizde. Mayorka’da da vardı aynısı. Üste yazlık bir blüz ya da tişört, altta mini bir elbise, çizmelerse mevsimlik veya kıştan kalma.

İstanbul’la ya da Antalya ve Bodrum’la mukayese ettiğinizde yeme-içme ve taksi pahalı değil Mayorka’da. Ama konaklama ve konut fiyatları acayip pahalı.

TÜRKİYE ‘EN GÜZEL’İNİ SEÇEMEMİŞ DEMEK Kİ!

Biz yokken Türkiye yeni güzelini seçmiş.

Miss Turkey’de jüri oylarıyla Türkiye’nin yeni güzeli seçilen 20 yaşındaki Almanya doğumlu Açalya Samyeli Danoğlu’nun ilk açıklaması şu olmuş: “Lisede boyum uzun diye bana ‘insan irisi’ derlerdi.” Bu mudur? Hakkındaki haberlerin hiçbirinde Danoğlu’nun boyunun ve kilosunun ne olduğunu öğrenememiş olmak bir yana, ‘2012 Türkiye Güzeli’ seçilen çevre bilimleri öğrencisi bir genç kızın ilk demecinin bu olması gerçekten şaşırttı beni.

Yarışmayı izlemedim. O yüzden Danoğlu’nun adaylar arasından en güzeli miydi, değil miydi bilmiyorum.

Ancak, yeni Türkiye güzelinin bu demeciyle jürinin kararına gölge düşürdüğü kanaatindeyim.

Mayorka’dan dönüş yolunda okuduğum Hıncal Uluç’un ‘Harika bir kıza taç giydiremedik’ yazısı kanaatimi daha da güçlendirdi.

Çünkü Uluç’un, Tuğçe Kurşunoğlu’nu birinci seçmeyen, en düzgün vücuda ve yüze sahip Buket Açıkgöz’ü finale bırakmayanlar için ‘Acemi jüri’ diye yazmış olması da ilginçti.

Hıncal Uluç’un olmadığı jüri, güzelden anlamıyor demek ki!

 

GÜNÜN SÖZÜ

Bir işi; bilen yapar, az bilen akıl verir, bilmeyen eleştirir, yapamayan çamur atar.