MİLLİYET CADDE – 18 OCAK 2015 PAZAR – ALİCE
Ziyarete gittiğim Deniz Seki: Zor günler geçiriyorum. Kapatılan Özel Yetkili Mahkeme mağduruyum. 15 Nisan 2014 tarihinde başvurduğum AYM, dosyamı ele alsa özgürlüğüme kavuşacağım!
Bakırköy Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda yatan Deniz Seki’yi ziyarete gittim cuma günü.
Hapiste yatanlarla görüşmenin belli kuralları var. Mahkumun, birinci derece yakını veya bildirimde bulunduğu üç arkadaşından biri değilseniz, görüşmeniz o cezaevine bakan savcının vereceği izne bağlı…
Bakırköy Adalet Sarayı’nda Bakırköy Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’na bakan savcıya gittiğimizde çok fazla umudum yoktu. Arkadaşım Suat Demirci, “Merak etme sen, alırız izni” demese belki de gitmeyecektim adliyeye.
Dilekçeyi önüne koyduğumuz savcı, “Deniz Seki’nin yakını mısınız?” dedi. Yanıtımız, “Hayır, arkadaşıyız” olunca bir soru daha yöneltti:
“Kabul eder mi sizi?”
“Eder herhalde” deyince bir yandan dilekçeyi imzalayan savcı, “Bu sefer izin veriyorum, ama bir daha gelmeyin buraya” demesin mi?
Çok zayıf bir ihtimal olarak gördüğüm izni kaptıktan sonra, “Daha da gelmem Davos’a” deyip savcıyla polemiğe ne gerek var.
Teşekkür edip, çıktım odasından.
Doğru cezaevine…
Önce jandarma aramasından geçtik. Ardından üzerimizdeki her şeyi emanate teslim ettik.
Ardından sıkı bir arama daha… Sonra fotoğraflı, göz taramalı bir güvenlik işlemi daha…
O binadan çıkıp, mahkumların kaldığı yere gelince bir güvenlik kontrolü daha… Orayı da geçtik, sıra geldi göz taraması yaptırıp, demir parmaklıkları açtırmaya… Cihaz gözlerimi görür görmez tanıdı beni!
‘Hazırlanıyor, birazdan gelir’
Girdiğimiz koridorun başında 8 kabinli kapalı görüş bölümü…
Kadın gardiyan, “Kendisine haber verdik, burada bekleyin” dedi.
Saat olmadığı için ne kadar beklediğimi hatırlamıyorum, bir müddet sonra beni medyadan tanıdığını söyleyen kadın gardiyan, “Hazırlanıyor, birazdan gelecek” müjdesini verdi.
En sondaki kabinin başında bekliyordum. Çünkü sadece o kabinden görünüyordu içeriden gelecek kişinin açacağı kapı. Çok geçmeden saçını toplamış, hafif bir makyaj yapmış, kırmızı eşofman takımın içine beyaz giymiş Deniz Seki göründü kapıdan…
Mahkumla ziyaretçinin camdan birbirini görüp, telefonla konuştuğu kabinde ne kadar muhabbet etme hakkımız olduğunu sorduğum gardiyan, “40 – 50 dakika” dediği için rahattım.
“Nasılsın?” diye sorduğum Seki’nin yanıtı, “Nasıl olayım? Kötü Ali Abi. Tek ve son umudum Anayasa Mahkemesi (AYM)… 15 Nisan 2014’te yaptık AYM’ne başvuruyu… AYM, 9 aydır gündemine almadı başvurumu. Dosyamı bir ele alsalar görecekler, kapatılan Özel Yetkili Mahkeme mağduru olduğumu” deyip, ağlamaya başladı.
Kayıt cihazına izin çıkmadı
Uyuşturucudan aldığı 6 yıl 3 aylık cezanın kalanını çekmek için 15 Kasım 2014’te yeniden girdiği cezaevinde çok zor günler geçirdiğini, ağlamaktan göz pınarlarının kuruduğunu, kuş olup uçmak ve evine konmak istediğini söyleyen Seki’yi biraz olsun rahatlatma adına, en çok neyi özlediğini sordum, sırayla anlatmaya başladı:
“Beste yapmayı, şarkı söylemeyi, sahnede olmayı çok özledim. Çıkardığım albümü öksüz bıraktım. Üzüntülerimden biri bu. Ben hariç herkes sahip çıktı albümüme. Allah’tan sevenlerim, radyocular, televizyoncular sahip çıktı ona. Beste yapabilmek için kayıt cihazı talebim oldu, ama kabul edilmedi. Talebimin reddedilmesi burada aldığım en kötü haberdi. Beste atar damarım benim. Kayıt cihazı olmadan nasıl üretebilirim? Sezen Aksu’nun gönderdiği mektupta vurguladığı gibi beste yapmazsam nasıl verimhaneye çevireceğim burayı?”
GÖRÜŞLER HAFTALIK MEZARLIK ZiYARETi
Deniz Seki, ilk kez tanışmadı cezaeviyle. Bakırköy Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu, Seki’nin aynı suçtan daha önce de yattığı bir yer. Seki, ikinci kez hapse girişinin kendisine ilkinden daha ağır geldiğini söyledi. Neden mi? İşte nedeni:
“Buraya bilmeden gelmek başka, nasıl bir yere geldiğini bile bile gelmek başka. Allah kimseyi düşürmesin. Buraya düşmeyen, yaşamayan, görmeyen anlayamaz. Görüşler, haftalık mezarlık ziyareti gibi geliyor insana. Sanki biz ölmüşüz de, mezarımızın başına gelmiş insanlar, birer Yasin, Fatiha okuyup gidiyorlar. Görüş günleri ziyarete gelenleri biz de melekler gibi görüyoruz buradan. Öyle bir psikoloji var.”
‘HASTA YEMEĞi YiYORUM’
Haftada bir gün 40 dakika spor salonuna gitme hakları olduğunu söyleyen Seki, “Hapiste kilo almamak adına, hastalar için çıkan yağsız ve tuzsuz yemeklerden yiyorum. Bütün gün çay içiyoruz. Ben içmiyorum, ama koğuşta herkes sigara yaktığı için pasif içici durumundayım” dedi.
ÇAMAŞIRLAR ARASINDA VOLTA
Deniz Seki’nin hapse girmeden sağlık sorunları vardı. Birkaç gün önce cezaevinin kendisini hastaneye sevk ettiğini MR çekildiğini, henüz sonuçların kendisine iletilmediğini vurgulayan şarkıcı, hapiste günlerinin nasıl geçtiğini ise şöyle anlattı:
“Bolca kitap okuyor, dizi izliyorum. Uydudan izleyebildiğimiz 30 kanal var. Gündüz TRT Müzik ve Kral TV, akşamları ‘Şeref Meselesi’, ‘Kaderimin Yazıldığı Gün’, ‘Paramparça’ ve ‘Aramızda Kalsın’ dizilerini izliyorum. Bir de İstanbul FM’i çeken radyomuz var. Beste yapamayınca örgü örmeye başladım. Sürekli temizlik yapıp, çamaşır yıkıyoruz. 22 kişilik koğuşta 11 kişi kalıyoruz. 18.00’e kadar açık olan havalan-dırmamız var, boyuna 21, enine 10 adım… Orası aynı zamanda çamaşır asma yeri. O çamaşırlar arasında volta atıyoruz.”
HANGi ÜNLÜLER ZiYARET ETTi?
İkinci kez hapse girdikten sonra ünlülerden kimlerin ziyarete geldiğini sorduğum Seki, saymaya başladı:
“Sezen Aksu, Gülben Ergen, Niran Ünsal, Esra Erol, Emre Altuğ, Yavuz Bingöl, Bilgen Bengü, Baha Boduroğlu, Tülay Özer, Huri Sapar, Yaşar, Sezen Cumhur Önal, Ünal Uzun… İnşallah unuttuğum kimse kalmamıştır. İster inan, ister inanma burada birçok şeyi unutuyor insan.”
‘iKi KUŞUMLA BERABER KAFESTEYiZ’
Deniz Seki’ye nişanlısı Faruk Salman iki kuş hediye etti. Seki, kuşlardan birine ‘Melek’ diğerine ‘Alican’ adını verdi. “İki çocuğum” dediği kuşlarla konuşarak vakit geçirdiğini anlatan Seki, “Onlar kafeste, ben kafeste… Onları bazen kafesten çıkarıp, uçuruyorum, ama ben uçamıyorum. AYM’nin dosyamı incelediği gün ben de özgürlüğüme, aileme, sevdiklerime, hayranlarıma kavuşacağım. Sessiz fırtına gibiyim” dedi.
‘DORMEN’i DiNLEDiM ANILARIMI YAZIYORUM’
Hayranlarından ve tanıştığı – tanışmadığı birçok sanatçıdan mektup aldığını vurgulayan Seki, bakın bu konuda neler söyledi:
“Haldun Dormen’in mektubunu okur okumaz kitap yazmaya, içimdeki sesi dışa vurmaya başladım. Dormen’in mektubundaki ‘Cezaevi anılarını yaz ki rahatla’ tavsiyesine uydum, iyi oldu. Kayıt cihazım yok, içimdeki sesi dışarı çıkarmanın tek yolu bu. Yazarak rahatlamaya çalışıyorum. Sana ve Ahmet Hakan’a mektup yazdım, ama tam bitirmediğim için postaya vermedim. Yakında gelir.”