MİLLİYET – 19 OCAK 2015 PAZARTESİ  –  ALİCE

AZ KONUŞ ÇOK ÇALIŞ (1)Konya Ereğli Beyören köyünden Rahim Demirbaş, bir e-posta
yolladı bana…
Rahmi Demirbaş kim mi?
Adını ve çabasını ilk kez aylar önce TRT Haber’de bir programdan duyduğum Demirbaş, 75 yaşında emekli bir öğretmen… Bütün öğretmenlerin eli öpülesice… Demirbaş için heykeli dikilecek örnek bir insan vurgusu yapmamın sebebi, onun yıllardır yaptığı mücadele…

32 bin fidan dikti
İşte kendi anlatımıyla Demirbaş’ın yaptıkları:
“Büyük şehirlerde yaşayanlar pek farkında değiller, güzel ülkemiz giderek çölleşiyor. Bir taraftan da ormanların bir kısmı kuraklıktan, bir kısmı yangınla, bir kısmı da insanların katli ile yok oluyor. Köyler boşalıyor, şehirlerin şehir mi köy mü olduğu belli değil. Ben işin farkındayım ne yapılacağını da biliyorum.
16 yılı geçiyor, her gün gözümün önünde erozyonun erittiği topraklarımızda, tek başıma ağaçsızlaşmaya karşı savaş açtım. 46 yıllık öğretmenliğimde biriktirdiğimi, (bir öğretmen ne biriktirebilirse o kadar) bu işe yönelttim. Araziler aldım, kuyular açtım, borular döşedim, hayvan sırtında su taşıdım, Konya’nın Karaca Dağı’nda, çölleşen araziyi yeşertmeye çalıştım.
500 dekarlık arazide 32 bin fidan yetiştirerek yeşil bir kuşak oluşturdum.
Orman sevgisinin masa başında oturarak kazanılamayacağını, bu iş için sahada çalışmak gerektiğini göstermiş oldum.
Çölleşen araziden hayatını kazanamayıp köyü terk etmekte olan birkaç kişi orman oluşturmada çalışarak iş sahibi oldular. Onları büyük şehirlerde horlanmaktan korumuş oldum.
Orman yetiştirmek için fidan dikmek gerek. Fidanlıktan fidan alarak ekonomiye katkıda bulundum. Para dönmüş oldu.
Orman oluşturmada çaba sarf ederken sıkıntıya düşünce sabretmesini, yaptığım iş ülke yararına olduğu için devletin yardım edip etmeyeceğini öğrendim.
Kazancımı ve emeklilik dönemindeki tüm birikim ve gücümü; Peygamberimizin emrettiği, çağ deviren Fatih dedemizin vakıf kurup yapılmasını vasiyet ettiği, Atatürk’ün, Ankara Orman Çiftliği’nin oluşmasındaki çabaya eş bir işe, ağaç yetiştirmeye harcamış oldum.
Bu çabamla birkaç kişinin sevap kazanmasına aracılık ettim.

Gelecek nesillere çorak ülke bir bırakmayalım
Kişisel olarak kahve köşelerinde pineklemek yerine ormanda vakit geçirerek zinde oldum, dinç kaldım, sağlığıma kazanç oldu.
Yetiştirdiğim ormanı çok sayıda hayvan ve kuş kendine mesken tuttu. Doğanın dengesini bir nebze düzelttim, korudum.
Sizlere bu nedenle sesleniyorum. Beni duyun. Çabam kişisel amaçlı değil. Kişisel bir çıkarım yok. Olmayacak. Çabam ülkemi, torunlarımıza, çorak ve kurak bırakmamak.
Sesimin duyulması İç Anadolu bozkırının ağaçlan-dırılması ve orman halkasının genişletilmesini sağlamak için yazılı ve görsel basın aracılığı ile ‘Ben de varım’ diyen insanları orman oluşturma işini gündemde tutmaya davet ediyorum.”

GÖLE KAÇAN TOPU NİYE ROBBEN ALSIN?

Şüphe mesleğidir gaze-tecilik… Şüpheciliği bir yana bırakıp kendinizi haber kaynağına teslim ederseniz güvendiğiniz dağlara kar yağar, ‘bomba haber’iniz ‘balon’ çıkar, siz de buz ke-sersiniz! Tıpkı ünlü futbolcu Robben haberindeki gibi.
Okumamış olanlar için haberi kısaca özetleyeyim.
Devre arası hazırlıklarını Katar’ın başkenti Doha’da sürdüren Bayern Münih’in ünlü futbolcusu, elindeki bandajın sebebini soran basın mensuplarına, “Antrenman sahasının yakınındaki göle düşen topu almaya çalışıyordum ve bir timsah beni ısırdı” demiş.
Bir gün sonra da bunun bir Robben şakası olduğu ortaya çıkmış.
Robben’in parmakları aslında salonda ağırlık çalışırken incinmiş, futbolcu da bu vesileyle basını timsah hikâyesiyle keklemiş!
Robben’in her söylediğini yüzde 100 doğru kabul edenler, şüpheciliği elden bırakmayıp “Bayern Münih tek topla mı antrenman yapıyor? Bu takımın top toplayıcısı yok mu?” sorularına yanıt arasalar düşerler miydi bu duruma?

GÜNÜN SÖZÜ
“Takdir ediliyorsan değil, taklit ediliyorsan başarmışsın demektir.” (Albert Einstein)