MİLLİYET CADDE – 7 EKİM 2013 PAZARTESİ  –  ALİCE

Cam Piramit’teki açılışta 50. Yıl ödülünü almak için sahneye çıkan Fatma Girik ve Ediz Hun anlattıklarıyla, geceye damga vurdu…  

fatma-girik-in-zor-anlari-5150556_526_oCuma akşamından bu yana Antalya’dayım. Gündüz; güneşli, ama bayağı serin, akşamları bildiğin soğuk bir havada karşıladı “50. Altın Portakal”a gelenleri Antalya…
“Turizmin Başkenti”nde havalar gündüzleri serin, geceleri soğuk, ama ambians sıcak…
Cam Piramit’teki açılış gecesinde 50. Yıl ödülünü almak için sahneye çıkan sanatçılardan Fatma Girik ve Ediz Hun’un anlattıkları sadece salondakileri değil töreni CNN Türk’ten takip edenleri de kahkahaya boğdu. Ediz Hun’un eskiden sinemanın bir adım öncesi sayılan “Artist Yarışması”na başvurmaktaki asıl amacının oraya başvuran güzel kızları tavlamak olduğunu açıklamasının ardından Fatma Girik’in Bedia Muvahhit’li bir anısı süperdi.
Giydiği beyaz tuvaletle göz kamaştıran ve göğsünü gere gere “70 yaşındayım” diyerek yaşını sürekli gizleyen ya da küçülten ünlülerden olmadığını gösteren Fatma Girik’in dinleyen herkesi kahkahaya boğan o anısı şöyle:
“Beylerbeyi’nde setteyiz. Bedia Hanım, makyaj yapıyor. Oyunculardan birinin sevgilisi de var kuliste. O kadın, ‘Aslında ben de sizin gibi oyuncu olmak istiyordum, ama ailem ‘O… mu?’ olacaksın diye izin vermedi’ deyince, istifini bozmadan kirpiklerini boyamaya devam eden Bedia Hanım, ‘Peki sonra nasıl oldun?’ diye yanıt verdi ona.”
AKSAV Şeref Kurulu Üyesi ve Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın’ın açılış konuşmasında, “Altın Portakal’ı ölümsüzleştiren sanatçılar”ı sıralarken sosyal medyanın ha bire öldürdüğü Münir Özkul’un adını da kaybettiğimiz sanatçılarla birlikte zikretmesine sunucu Mete Horozoğlu’nun “Münir Özkul ölümsüzdür” diye yaptığı düzeltme güzeldi.

Özgentürk’ün belgeseli ve Berkay’ın film müziği
Nebil Özgentürk’ün “Altın Portakal”ın yarım asırlık serüveniyle birlikte Türk Sineması’nın bu süreçte yaşadıklarına dair hazırladığı belgeseli de çok beğendim.
Açılış gecesinde konser veren Cahit Berkay, programa “Selvi Boylum Al Yazmalım” filminin hafızalarımıza kazınan müziğiyle başladı…
Konser sırasında ve sonrasında çok düşündüm, bu eserden başka çalınca filmi akla gelen ikinci bir film müziği var mı? Belki biraz “Hababam Sınıfı”… Başka? Yok…
“Selvi Boylum Al Yazmalım”ın film müziğinden başka başyapıt sayılabilecek müzik olmaması üstünde kafa yorulması gereken bir konu…

İlk gün izlediğim iki film
50. Altın Portakal’ın ilk gününde iki yarışma filminin galası vardı.
sev-beni-filminin-promiyeri-montreal-de-4941413_1407_oİki filmi de izledim.
Maryna Er Gorbach – Mehmet Bahadır Er çiftinin yönettiği Ukrayna Türkiye ortak yapımı “Sev Beni”nin anlatım dili, esprileri ve görüntüleri güzeldi. Filmi de beğendim filmin başrol oyuncusu Ushan Çakır’ı da… Ushan Çakır’ın oyunculuğu nedense “Başka Dilde Aşk”taki Mert Fırat’ı hatırlattı bana…
Alpgiray  M. Uğurlu’nun yönettiği “Uvertür”ün tarzım bir iş olmadığını, ama filmde yatalak annesinden başka hayatta kimsesi olmayan ilaç pazarladığı doktorlardan çektiklerini annesine bakan hemşireden çıkaran “Tıbbi mümessil Atıf”ı oynayan Burak Türker’in dikkat çekici bir performans sergilediğini belirteyim.

Sultan’ın aklı Yağmur’da!
Türkan Şoray, “Türk Sineması’nın Sultan”ı, “50. Altın Portakal Film Festivali’nin Jüri Başkanı”, ama aynı zamanda bir anne…
Kızı Yağmur, şüphesiz dünyadaki en değerli varlığı…
Kızının adı cep telefonunda “Aşkımmm” diye kayıtlı…
Türkan Şoray, işi için Antalya’da kızı Yağmur da işi gereği Cannes’da…
Yağmur, telefon açıp birkaç dakikalık gecikme yüzünden İstanbul Nice uçağını kaçırdığını, Nice yerine Fransa’nın başka bir şehrine uçup, oradan trenle Cannes’a gitmeye çalışacağını söylediğinde görmeliydiniz anne Türkan Şoray’ın telaşını…
Yağmur ve arkadaşı Cannes’daki televizyon format fuarına gitmek için Paris’e, oradan Cannes’a geçinceye kadar geçen süre bir ömür gibi geldi “Sultan”a…

GÜNÜN SÖZÜ
“Aşkı temiz bir kalple beklersen, o gelir seni bulur.” (Sev Beni filminden)