28 Mayıs 2023 Pazar – Milliyet – Alice
Avukat ve televizyon yapımcısı Armağan Çağlayan, 26 Mayıs 2023 sabahı şu tweet’i attı:
“Şimdi kafası hukuk mantığına göre çalışan birisi olarak, kafamın almadığı bir şeyi sormak istiyorum. Yeni seçilen milletvekilleri mazbatalarını alıyorlar. Hayırlı olsun. Peki, YSK kesin sonuçları açıklayıp, Resmi Gazete’de yayınlamadı. Neye göre, hangi sonuca göre mazbatalar dağıtılıyor? Resmi sonuç ilan edilmeden, hangi sonuçlara göre mazbata veriliyor? Bilen bir hukukçu büyüğüm bir izah edebilir mi lütfen?”
Konuyu bilen hukukçu büyükleri değil, ama bazı takipçileri, YSK’nın milletvekili seçimlerinin kesin sonuçlarını Resmi Gazete’de yayınladığını yazdı.
Çağlayan, bunun üzerine özür dilemek veya tweet’i silmek yerine şunu sordu:
“O zaman milletvekillerinin üç gün içinde TBMM’de yemin etmesi gerekmez mi?”
Türkiye, ilk kez böyle bir seçim süreci yaşıyor. 14 Mayıs’ta milletvekilleri belli oldu, ama Cumhurbaşkanı seçimi ikinci tura, yani 28 Mayıs’a kaldı.
Seçimin ilk turunda yasama organı oluştu, ama Cumhurbaşkanlığı seçimi bugüne kaldı. 14 Mayıs’ta milletvekili olanlar o günden bu yana destekledikleri liderin Cumhurbaşkanı olması için sahada… Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilleri seçim süreci 28 Mayıs’ta son buluyor çünkü…
‘Armağan Çağlayan’dan YSK’ya mazbata tepkisi’ başlığıyla medyaya yansıyan konuya tekrar dönecek olursak, bu konudaki çıplak gerçek şu:
Çağlayan, o tweet’i atmadan internette sorgulasa, gerçek çıkacaktı karşısına…
Çünkü YSK, milletvekili kesin sonuçlarını Resmi Gazete’nin mükerrer sayısında, 19 Mayıs 2023’te yayınladı. Televizyonlar, gazeteler ve haber siteleri de bunu haber yaptı.
Varsayalım ki Çağlayan bunların hiçbirini izlemedi, okumadı!
Mesleği avukatlık olan, ‘kafası hukuk mantığına göre çalışan’ bir insan, Resmi Gazete’ye bakmadan YSK’yı niye suçlar?
Sade vatandaşın Resmi Gazete’yle pek işi olmaz, ancak bir hukukçu ve avukat için ‘olmazsa olmaz’ıdır kanunların yayınlandığı tek yayın. Avukat olarak Resmi Gazete’yi ve gündemi takip etmezsen böyle ofsayta düşersin…
Otoyollarda aklıma takılanlar
İstanbul Ataşehir’den, Kocaeli Kartepe’ye sıkça gidip gelen biriyim. Hangi yolu tercih edeceğimi navigasyona bakıp, karar veririm. O yüzden E-5’i kullandığım da olur, TEM’i veya Kuzey Marmara Otoyolu’nu da…
E-5 ve TEM’de trafik genelde yoğun olduğu için ‘hız sabitleyici’ (cruise control) kullanmıyorum, ama Kuzey Marmara’da genelde hızımı 115 km.’ye sabitliyorum.
Edirne’den Şanlıurfa’ya kadar uzanan otoyolda hız sınırını 130 km.; Kuzey Marmara, İzmir, İstanbul, Ankara ve Niğde otoyollarında ise 140 km. Üstüne yüzde 10 opsiyon eklediğinizde, azami süratin 154 km. olması gereken Kuzey Marmara’da buna riayet eden çok az…
Yanımdan hızla geçerken, rüzgârıyla beni sarsan otomobillerin marka ve modelini saptayana kadar, kayboluyorlar ufukta… Merak ediyorum, bunlar radara yakalanıp, trafik cezası ödüyor mu?
Bazı otomobillerin arkasında yazar ya, “Tek rakibim THY” diye, aynen öyle; uçuyorlar resmen!
Çarpışma testlerinden yüksek puan alan otomobiller neyse de, üretici firmaların bu teste sokmaya cesaret edemediği markaları kullananların bu kadar sürat yapmasını anlayamıyorum!
115 km. olan süratimi 90 km.’ye sabitleyerek geçtiğim bu tünellerde, şu ana kadar hız sınırına uyan sürücüye rastlamadım.
Birinci tünelde arkamda 01 plakalı bir TIR vardı, ikinci tünelde sıkılıp, solladı beni.
Azami hızın 140 km. olduğu otoyolun dört şeritli tünellerinde hız sınırı niye 90 km.?
İki şeritli TEM’in tünellerinde bile hız sınırı 80 km. iken, bu tahdidin mantığı ne?
Kimsenin uymadığı bir kuralda bu ısrar niye?
GÜNÜN SÖZÜ
“Her derde deva bulunur, lakin ahlaksızlık illetine ilaç bulunmaz.” (Hz. Ali)