22 EKİM 2018 PAZARTESİ  –  MİLLİYET  –  ALİCE

Süleyman Bulut’un yazdığı “Büyük Atatürk’ten Küçük Öyküler”i okudukça Büyük Önder’e sevgim daha da arttı. Neden mi?

Yıl 1922. Öğretmenler Birliği kurulması için Ankara’da yapılan toplantıya kadın öğretmenlerin davet edilmemesi Atatürk’ü kızdırır. Yetkililer, mecburen kadın öğretmenleri de toplantıya çağırır. Kadını ikinci plana atmaya alışanlar, Atatürk’ten asıl azarı salondaki oturma düzeninden yer. Atatürk, toplantıdaki tabloyu görünce, “Niçin kadın öğretmenleri ayrı oturttunuz? Sizin kendinize mi güveniniz yok, yoksa Türk kadınının faziletine mi? Bir daha böyle ayrılık görmeyeyim. Anlaşıldı mı?” der…

Ankara’da tek lüks lokantanın olduğu 1925… Dönemin Basın Yayın Genel Müdürü Ahmet Ağaoğlu’nun bakanlıkta avukatlık stajı yapan kızı Süreyya, kız arkadaşıyla gider İstanbul Lokantası’na. Görevliler ona bir şey demez, ama babaya lokantaya kadınların alınmadığını hatırlatır.

Durumu öğrenen Atatürk, milletvekillerine telefon açıp, eşleriyle lokantaya gitmelerini ister.

Atatürk, eşi Latife Hanım ve Süreyya Ağaoğlu’nu da alıp kadınların alınmadığı lokantaya götürerek yasağı bitirir.

Atatürk’ün Latife Hanım’la evlendiği ve İzmir’de olduğu günler.

Büyük Önder, İzmir’de bir sinemada film izlemeye davet edilir.

Gittiğinde salonun erkeklerle dolu olduğunu, dışarıda ise kendisi için bekleyen kadınların varlığını görünce sebebini sorar. Atatürk, kadınların sadece salı günleri sinemaya gelebildiğini öğrenince dışardaki kadınların sinemaya alınmasını ister. Böylece Türkiye’de ilk defa kadınlarla erkekler bir arada film izler.

Şimdi gel de 98 yıl önce kadınlara haklarını teslim eden Atatürk’ü sevme?

KORE BÜYÜKELÇİMİZİN BREZİLYALI ‘MELİSA’SI!

CGV Mars Entertainment’ın davetlisi olarak gittiğimiz Güney Kore programımızda Türk Büyükelçiliği’ne ziyaret de vardı. Bir grup gazeteci ve CGV yöneticileriyle Türk Büyükelçiliği’ne gittiğimizde en azından benim alışık olmadığım bir tablo çıktı karşımıza.

Rezidansın salonunda sevimli bir köpek cirit atıyor, köpek korkusu olanlara havlıyor, kendini seven olunca kuyruk sallıyordu.

Çok geçmeden Büyükelçimiz Ersin Erçin salona girdi. Herkesle tokalaştıktan sonra yanımdaki koltuğa oturdu. Büyükelçi oturur oturmaz köpeği anında atladı kucağına.

Rezidansta kaldığımız sürece “Kızım” dediği köpeği büyükelçinin yanından ayrılmadı.

Güney Kore Büyükelçimiz, kediyle başlayan hayvan sevgisinin köpeğe nasıl evrildiğini şöyle anlattı:

“Aslında benim iki kedim vardı. Brezilya’ya büyükelçi olarak gittiğimde onları da götürmüştüm. İkisi de orada ölünce çok üzüldüm. Büyükelçilikteki arkadaşlarla barınağa gittiğimizde bu iki aylıktı ve direkt kucağıma geldi. Bu beni seçti deyip, aldım onu. Dört yıl Brezilya, iki yıl Ankara’dan sonra şimdi Güney Kore’deyiz ‘Melisa’ ile.”

Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın hayvanları öldürenlere verilecek cezaların ağırlaştırılması istediği bir günde Güney Kore Büyükelçimizin hayvan sevgisi bir hayvansever olarak hoşuma gitti.

GÜNÜN SÖZÜ

İnsanlar ne kadar zeki olursa olsun, sevdiği kişinin bir sözüne kanacak kadar aptaldır. (J. Christophe)