MİLLİYET CADDE – 12 Aralık 2012 Çarşamba ALİCE
‘Bir Zamanlar Osmanlı Kıyam’ın da ekrandaki serüveni sona erdi. Başrollerini Türkan Şoray’la Özcan Deniz’in paylaştığı dizi, 17 Aralık’ta ekrana gelecek 20’nci bölümde final yapıp ekrana veda edecek.
Bir dizi bu kadar mı talihsiz olur? ‘Burası Osmanlı: Sır Kanunu 1711’ diye yola çıkmıştı. TRT bunu beğenmeyince ‘Bir Zamanlar Osmanlı Kıyam’ oldu adı. İzmit’teki eski Seka arazisinde platolar kuruldu, üç bölümün çekimleri yapıldı. TRT büyük bir kampanyayla tanıttığı diziyi yayın gününde ekrana getirmedi. Çünkü çekilen üç bölüm ‘Muhteşem Yüzyıl’a benzediği gerekçesiyle beğenilmedi. Bunun üzerine finansör Burhan Özkan, yürütücü yapımcı Sami Dündar’la yönetmen Ezel Akay’ı gönderip işin başına geçti.
İlk bölümü 12 Mart’ta yayınlanan dizi, beklenen reytingi bir türlü yakalayamayınca ikinci sezona büyük çaplı bir ekip değişikliğiyle girdi. Aslı Tandoğan, Cemal Hünal gibi oyuncular gitti. Kadroya Özcan Deniz gibi iddialı bir oyuncu katıldı. Yönetmen koltuğuna da Abdullah Oğuz gibi tecrübeli bir isim oturdu. Bu yüzden yeni yayın dönemine en geç başlayan dizi ‘Bir Zamanlar Osmanlı Kıyam’ bekleneni veremeyince ekrandaki serüveni sona erdi. Başrollerini Türkan Şoray’la Özcan Deniz’in paylaştığı dizi, 17 Aralık’ta ekrana gelecek 20’nci bölümde final yapıp veda edecek.
‘ÖZEL HAYATA SAYGI’LARIMLA
Doğan Yayın Holding, 13 yıl önce koyduğu yayın ilkelerini güncelledi.
Merakla okudum DYH’nin yeni yayın ilkelerini.
Doğan Grubu’nun yeni yayın ilkeleri bana, yıllar önce Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin yayınladığı ‘Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’nin güncellenmiş hali gibi geldi.
Alice’yi takip edenler bilir.
Benim çizgim belli.
O nedenle gönül rahatlığıyla altına imza atacağım bir metin bu.
Özellikle de ‘Özel Hayata Saygı’ bölümü.
Yıllardır yazıyorum, katıldığım televizyon programlarında söylüyorum, bazı meslektaşlarımızın ‘kamu merakı’ ile ‘kamu yararı’nı karıştırdığını.
‘Bazı meslektaşlarımız’ derken sadece magazincileri değil, polis, adliye, hastane, spor ve politika gibi haberciliğin her alanını kastediyorum.
Niye mi?
Bunun yanıtı DYH Yazılı Basın İlkeleri ‘Özel Hayata Saygı’ Bölümü’nde saklı.
Bakın neler yazıyor orada?
“Polis ve savcılık soruşturmalarıyla ilgili haberlerde, kişilerin peşinen suçlu ilan edilmemesi ve soruşturmanın olumsuz etkilenmemesi esas alınır, okurun, doğru ve eksiksiz biçimde bilgilendirilmesi amaçlanır. Yönlendirme gibi bir gaye güdülemez. Suçlayan makamların üslubu kesinlikle kullanılamaz. Yargı süreci devam eden davalarda ise iddialar ile savunmalar adil ve dengeli biçimde yayımlanır.
Hiç kimse, somut bilgi ve belge bulunmadıkça yasaların suç saydığı eylemlerle suçlanamaz.
İlgilinin rızası veya kamu yararı gerektirdiği durumlar dışında kişilerin özel yaşamı hiçbir şekilde yayına konu edilemez. Özel yaşamın dokunulmazlığını ihlal eden gizli görüntü kayıtları ve telefon dinlemeleri yasal yolla elde edilmiş olsa bile kamu yararı gerektiren haller dışında yayımlanamaz.”
Yıllardır üzerinde durduğum bir konuydu bu.
Altını ısrarla çizmek isterim ki, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin verdiği kararlar ve AKP’nin zamanında çıkan yasalarla uyumlu bir madde bu.
Bugüne kadar buna pek uyulmuyordu, umarım bundan sonra uyulur.
En azından artık Doğan Grubu’nda gazetecilik yapanları bağlayan ilkeler var.
İSTANBUL TRAFİĞİNİN ÜRKÜTEN BİLANÇOSU
Trabzon ve İstanbul’un dışında hiçbir şehirde uzun soluklu yaşamadım.
O nedenle Ankara, İzmir, Adana, Kayseri, Antalya, Samsun ya da Türkiye’nin herhangi bir ilinde “Başka İstanbul yok” tarzında bir sözün olup olmadığını bilmiyorum.
Bir şehir için niye böyle bir laf eder insan?
Demek ki, davranışıyla o şehre yakışmayanlar var da ondan.
Bu sözün ilk ne zaman, kimin için söylendiğini bilmiyorum, ama şunu biliyorum.
Bugün bile, değil yaşadığı şehre, insana saygısı olmayan yüzbinler var aramızda.
İsterseniz Özlem Yıldız’ın Habertürk’teki haberindeki sayıları da vereyim.
İstanbul Emniyeti’nin bu yıl 10 ay içinde kestiği cezaların sayısı bunlar:
Park yasağı ihlali: 394.013
Hız sınırı ihlali: 366.961
Emniyet şeridi ihlali: 343.699
Kırmızı ışık ihlali: 230.331
Alkolden ehliyeti giden: 31.904
13 milyon civarında insanın yaşadığı bir şehirde 10 ayda 1 milyon 367 bin 908 sürücünün insana saygı konusunda sınıfta kaldığı ortada.
‘Park yasağı ihlali’nden ceza alanlarının hepsini çıkarsak dahi 1 milyon gibi korkunç bir rakam kalıyor geriye.
Aslında 10 ayda 343 bin 699 sürücünün ‘Emniyet şeridi ihlali’ nedeniyle ceza almış olması, nasıl bir şehirde yaşadığımızın göstergesi.
İyi ki yıllardır bir dostumun, “Trafikte, bir dakika sonra hayatından ebediyyen çıkacak sürücülerle kapışıp, yok yere sinirlerini yorma” tavsiyesine uyuyorum.
Size de tavsiye ederim aynısını.
Veriler ortada, başa çıkılacak gibi değil sayıları.
GÜNÜN SÖZÜ
Kibir, bele bağlanan taş gibidir. Onunla ne yüzülür ne de uçulur. (Hacı Bayram-ı Veli)