MİLLİYET TELEVİZYON – 28 Nisan 2012 Cumartesi  ALİCE

Başrollerinde Ece Uslu ile Yavuz Bingöl’ün oynadığı TRT 1’in yeni dizisi “Bulutların Ötesi”ne ekip dayanmıyor. Dizinin ilk üç bölümünü senaristinden yönetmenine üç farklı ekip çekti ve beğenilmeyen üçüncü bölüm de çöpe gitti…

TRT 1’de cuma akşamları yeni bir dizi başladı. Başrollerini Ece Uslu ile Yavuz Bingöl’ün paylaştığı bu dizinin adı “Bulutların Ötesi”…
İlk bölümü 20 Nisan’da yayınlandı ama 13 Şubat’tan bu yana çekimleri süren bir dizi “Bulutların Ötesi”…
Dizinin birinci ve ikinci bölümünün yönetmenliğini Sadullah Şentürk yaptı.
Şentürk’ün iki bölümü 45 günde tamamlaması yapımcıyla arasında sorunlara yol açtı.
Şentürk’le yapımcının yolları ayrılınca “Bulutların Ötesi”nin yönetmen koltuğuna Taner Elhan oturdu.
Ancak yapımcı, çekilen üçüncü bölümü beğenmeyince “Bulutların Ötesi”nde yeni bir yönetmen değişikliği daha oldu.
Şentürk’ten sonra Elhan da gitti, dizinin yönetmenliğine Murat Saraçoğlu getirildi.
Sepya Film’in sahibi Özhan Eren, bir dizinin ilk üç bölümünü üç farklı yönetmene çektirerek bir ilke imza atmakla yetinmedi…
Eren, dizinin ilk üç bölümünü üç farklı senaryo grubuna yazdırmış oldu.
Murat Saraçoğlu, tamamı çöpe atılan üçüncü bölümü yeniden çekmeye başladı.
Teknik ekibinden oyuncusuna hiç kimse şirketten henüz para almadı…
Sebebi de şu:
Normalde oyuncular, bölüm başına anlaşma yapar. Bu dizide teknik ekip de, oyuncular gibi bölüm başı anlaşma yaptı çünkü.
45 günde bir bölüm yayınlanınca alacaklar da birikti…
İlk bölümünün reytinglerine baktım, çok düşük.
“Bulutların Ötesi” 0.9 reytingle AB’de 75’inci, “Total”de ise 66’ncı oldu.
20 Nisan akşamı ekran karşısındaki 100 kişiden sadece 3’ü “Bulutların Ötesi”ni izledi.
Bu koşullarda çekilen bir dizinin başarılı olması mümkün mü?
Görünen o ki “Bulutların Ötesi” sorunlu başladı.
Bu haliyle başarılı olması da olanaksız gibi…

 

Belgesel ödülleri TRT’nin yüz akı
Bu yıl 3 – 7 Mayıs tarihleri arasında yapılacak “Belgesel Günleri” ve son gün verilecek “Belgesel Ödülleri” projesinin TRT’nin yüzakı bir iş olduğunu belirteyim öncelikle… Belgeselcilik nedir?
İnsanları bilgilendirmenin, tarihe not düşmenin yanı sıra muhalif bir bakıştır aynı zamanda. O yüzden TRT’nin “hayata farklı bakan insanlar”a çektikleri belgesel filmleri tanıtma ve vitrine çıkarma olanağı sunması önemli…
Bu yıl 41 ülkeden 340 belgeselin başvuru yaptığı “TRT Belgesel Ödülleri”nin finalistlerinden biri de Osman Şişman ile Özlem Sarıyıldız’ın çektiği “İşte Böyle”…
“2012 Belgesel Ödülleri” kataloğunda belgeseli şöyle anlatmış eserin sahipleri:
HES musibeti Erzurum Bağbaşı’nı da vurdu. Senelerdir süren hukuki ve fiziki mücadele, müteahhit firmanın baskısıyla yöre halkının aleyhinde seyrediyor. Köylülere verilen akla ziyan cezalardan biri, 17 yaşındaki Leyla’nın tüm köyle konuşmaktan men edilmesi… İlk kez devlet şiddetine maruz kalan köylüler, susuzluğa ve suskunluğa mahkum edilseler de gündelik hayat devam ediyor, elbet.”
“4. TRT Belgesel Günleri – Ödülleri”nin İstanbul’daki basın toplantısında TRT Genel Müdürüİbrahim Şahinödül alan belgesellerin hepsini TRT Belgesel’de yayınlanacaklarını söyleyince şu soruyu yönelttim kendisine:
Sizin deyiminizle ‘kamu hizmeti yayıncısı’ TRT.
“İşte Böyle” belgeselinde sorgulanan ya da eleştirilen ne?
HES kararını veren kamu otoritesi ve mahkemeler.
TRT, böyle bir belgeseli yayınlayabilir mi?
İbrahim Şahin’in bu soruma verdiği yanıt çok açık ve netti:
“Bu belgesel bu haliyle finalist olduğuna göre demek ki TRT olarak jüriye bir telkinimiz ya da baskımız söz konusu değil. Jüri ‘İşte Böyle’yi seçerse gözüm kapalı yayınlarım ben de… Geçen sene ödül alan belgeseller bu yılkilerden daha az muhalif değildi. Onları yayınladığımıza göre bunları da yayınlarız. Yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır.”
TRT’nin “yasakçı” zihniyetten bu noktaya gelmesi önemli.
Alkışlanacak bir gelişme bu.
Yeri gelmişken doğanın ekolojik dengesini bozarak yapılan HES’lere karşı olduğumu belirteyim.

 

Herkes hamile!
Cem Mirzanlı adlı okurumuz “Eve Düşen Yıldırım”ın senaristlerinden dert yanan bir e-posta yolladı bana. Yazdıkları ilginçti… Şöyle ki:
Ali Abi, yazılarını ilgiyle takip ediyor ve siz okumaktan büyük keyif alıyorum. Benim eleştirimShow TV’de yayınlanan ‘Eve düşen Yıldırım’ dizisine.
Dizi ilk başlarda ilgimi çekmişti. Diğer dizilerden bildik yüzler yerine duru güzelliği sahip Gizem Karaca isimli bir kız üzerine kurulmuş ve kadro olarak da yeni neslin öne çıkan oyuncularıyla etkili bir giriş yaptı. Ancak dizide ‘Şayeste’yi canlandıran Seda Akman’ın yalandan hamile olduğunu söylemesi, sonrasında dizideki kardeşi ‘Ziynet’in hamile kalması ve dizinin son bölümünde ‘Sait’in sevgilisi ‘Pınar’ın  hamile kalması gerçekten dikkatimi çekti.
Senaristlerin bu kadar da eski Türk filmlerinin esiri olacağını düşünmemiştim.
Fazla kitap okumayan bir neslin senaryo yazdığını düşünüyorum. Çünkü sınırların arasında sıkışıp kalmışlar. Meral Okay’ın kıymetini şimdi daha iyi anlıyorum.”

 

Tarık Ünlüoğlu Temel’e küstü
“Sümela’nın Şifresi Temel” hakkındaki yazılarımızı takip edenler bilir, Trabzon’daki galasını izledikten sonra yazmıştım, filmin gişesinin 500 bini geçmesi halinde ikincisinin geleceğini…
Dizi yönetmeni ve yapımcısı Adem Kılıç’ın yönettiği ilk sinema filmi olan “Sümela’nın Şifresi Temel” sinemada beklentilerin çok üstünde iş yaptı.
Alper Kul, Aslıhan Güner, Ruhi Sarı, Salih Kalyon, Tarık Ünlüoğlu, Gülenay Kalkan, Necip Memili, İsrafil Köse gibi oyuncuların rol aldığı filmi 1 milyon 730 bin kişi izledi.
Haliyle bu yaz çekilecek ikincisi. “Sümela’nın Şifresi Temel”i izleyenler anlamışlardır ikincisinde,  “Temel”e parayı kaptıran Rus mafya liderinin o paranın peşine düşeceğini.
Filmde o mafya liderini oynayan kim?
Tarık Ünlüoğlu…
Ancak oyuncu filmin yapımcısı ve yönetmeni Adem Kılıç’a küstü.
Adem Kılıç için, “Benden kırmızı kart gördü. Çünkü bana ayıp etti. ‘Sümela’nın Şifresi Temel’ yüzünden bir arkadaşımı (Adem Kılıç) kaybettim. Filmin ikincisinde kesinlikle yokum. Allah yollarını açık etsin. Zaten ben olmasam da çekerler ikincisini… Senaryoda yaparlar bir değişiklik, hallederler o sorunu” diyen Ünlüoğlu’na Adem Kılıç’a niye küstüğünü sordum, ama söylemedi.
Ünlüoğlu sadece “Sebebini sorma, hikâyesi uzun çünkü” demekle yetindi.