MİLLİYET CADDE – 29 MAYIS 2013 – ALİCE
Hüseyin Göçek’in ‘Defterimdeki Ünlülerin 200’ü’ adlı kitabında Duygu Asena hakkında yazdıkları şaşırttı beni. Hayatta olmadığı için kendini savunma imkanı olmayan birini savunmak ve “Tanıdığım Duygu Asena, Gökçe’nin yazdıklarını hak eden biri değildi” demek, benim için insani bir görev.
Gazeteci-yazar Hüseyin Gökçe, ‘Defterimdeki Ünlülerin 200’ü’ adlı bir kitap çıkardı. “Bir arada olduğum ünlü isimlerden çok özel 200 portre” diye tanımladığı kitapta Gökçe; 38 politikacı, 41 sanatçı, 42 işadamı, 28 medya mensubu, şov dünyasından
29 ünlü, spor ve diğer branşlardan 17 kişiyle ilgili anı ve görüşlerine yer verdi.
Gökçe, “Sadece ayna tuttum, yoksa haddim değil 200 kişiyi yazmak” diye başladığı kitabının önsözünde şöyle de bir vurgu yaptı:
“…Bu kitabı 2002 yılının son aylarında yazmaya başladım. Yayınlamak için 10 yıl bekledim. Soğukkanlı duygularla yazılmış olsun, şahsi ve sıcak hisler kalemime dolanmasın diye.”
Bir insanın, kamuoyunun da tanıdığı 200 ünlü hakkında kitap yazarken bu denli özen göstermesi elbette ki çok önemli.
Alkışa değer bir hassasiyet bu.
Aynı önsözde, “Yazdığım hiçbir kimseyi büyütmek ya da küçültmek gibi bir niyet taşımadım” vurgusu yapan Gökçe’nin rahmetli Duygu Asena hakkında yazdıkları şaşırttı beni.
Gökçe’nin, “Desteğe layık görüyorsanız bu kitap için sizden ilgi bekliyorum” notuyla imzalayıp gönderdiği kitabı yazmasam, nezaketsizlik.
Kitabı yazıp, bu konuyu görmezden gelsem, rahmetli Duygu’ya ayıp.
O dünyada, “Benim tanıdığım Ali, böyle bir yazıyı görmezden gelmez, iki satır da olsa öyle biri olmadığımı yazardı” diye sitem etse bana, verecek yanıtım olmazdı Asena’ya.
Hayatta olmadığı için kendini savunma imkanı olmayan birini savunmak ve “Tanıdığım Duygu Asena, Gökçe’nin yazdıklarını hak eden biri değildi” demek, benim için insani bir görev.
Gökçe’nin yazdıklarını okuyunca eminim hak vereceksiniz bana.
Gökçe’nin Asena hakkında yazdığı bir sayfa, ekstra bir şeyler katsa kitaba, bir derece su kaldırır yanı olurdu. Ama öyle kitaba marjinal katkı sağlayacak bir yazı da yok ortada.
iŞTE O YAZI
“Duyguyu ucuza verip sivri dili pahalıya alan şaşkın.
Kendini feminist şampiyonu sanan ‘yufka yürekli, ince tenli erkek güzeli’nden bozma çağdaş cadı özentisi.
Onunla bir veya iki yurt dışı seyahatim oldu. Yani aynı uçağı, birkaç gün aynı mekânları, aynı oteli paylaştık.
Hiç de hırçın bir feminist, yerine oturmamış bir yazar, anlayışsız biri değildi. Son derece anlayışlı, uyumlu. Hatta biraz da çocuk safiyetinde temiz bir insan.
Zaman geçmiş olmasından mı zamansızlıktan mı bilinmez yatarken sadece kitaplarını yastık yapabildiğini, elinin başkasına yetmediğini fark ettim. Kitaplarıyla ve söylemleriyle yatabiliyor olabilmesi kariyerine iyi mi geliyordu ne?
Yapıtlarına yandığından biraz daha safça bir hatun.
Ağzının açık kalmasını önlemek için yanında uhu benzeri bir şey taşıdığı izlenimi veriyor görenlere.
Bence bu kadının derdi sanıldığı gibi, erkeklerle değil. Kadınlarla hiç değil. Çocuklarla. Çocuklarla.
Yani uzanamadığı üzüme pis diyormuş ya.
Düşünün, isminiz Duygu olacak ama siz sevemeyeceksiniz, hislenemeyeceksiniz. Bundan büyük bir ıstırap mı olur bir ‘Duygu’ için?
‘Çarşıdan aldım bir tane eve geldim bin tane?
Cevap nar.
Peki ‘Çarşıdan aldın bin tane eve geldi bir tane?’
Cevap ne?
Duygu’nun kitapları.
Ne de ‘Pek şen’imiş bu kitaplar canım.
Asla fena insan, fena kadın, fena kadın yazar değildir bizim Duygu. Bütün sorun ‘Asena’ soyadında. O tam bir dansöz gibi kıvırtıyor, bizimkinin adı çıkıyor.
Merak ediyorum, yurt dışında ona ‘You’re my Turkish delight’ diyen oluyor muydu?
Ölümü, Türkiye’de umulandan daha fazla üzüntü kaynağı oldu. Demek kızanı kadar seveni de çokmuş.”
Geçen hafta ‘Popstar’a canlı yayınındaki ciceksepeti.com’un açılış sayfası olabilecek saç modeliyle damga vuran Bülent Ersoy, Elena Lenina’nın bu saçını gördü mü acaba? Gördüyse eyvah. Hemen kuaförüne gidip, “Bu hafta ‘Popstar’ için bu kulenin aynısını yapın bana” der benim tanıdığım ‘Diva’. Zaten yeteri kadar boy-pos, endam var onda. Onun üzerine 40-50 santimlik bir kule daha, kapılardan sığmaz valla.
GÜNÜN SÖZÜ
Her derde bir deva bulunur. Lakin ahlaksızlık illetine ilaç bulunmaz.
(Hz. Ali)