29 Eylül 2024 Pazar – Milliyet Pazar – Alice
Kanal D’de başlayan “Güzel Aşklar Diyarı” dizisiyle aynı dönemde vizyona giren “Dedemin Gözyaşları” filmiyle seyirci karşısına çıkan Halil Ergün, iki sınavdan da başarılı oldu.
“Güzel Aşlar Diyarı” dizisi ve “Dedemin Gözyaşları” filmindeki rolleriyle izleyicilerin beğenisini kazanan sanatçıyla röportaj yapmak için Kapadokya’ya gittim.
“Dedemin Gözyaşları” filminin senaristi, yönetmeni ve yapımcısı İhsan Taş, arkadaşı İhsan Karademir ile meslektaşım Nurettin Soydan’la birlikteydik Kapadokya yolculuğunda.
Yedi saatlik bir yolculuktan sonra “Güzel Aşklar Diyarı”nın setindeydik. Halil Ergün’le röportaja başladık ama saat 17.30’da zorunlu ara verdik, çünkü setteki çekim sırası ondaydı. Saat 20.15 sularında çekimler bitince röportajı tamamladık ve gece yarısı yola çıktık.
Yıllardır tanıdığım Halil Ergün’le her sohbetin keyifli olduğunu biliyordum. Yorucu bir yolculuğa değecek keyifli bir sohbet çıkacağını biliyordum, öyle de oldu. Çünkü başrolünü oynadığı “Dedemin Gözyaşları” vizyona girince 20 haftadır yabancı yapımların elinde olan “en iyi açılış yapan film” unvanını eline geçirdi, Kanal D’de yayınlanan yeni dizisi “Güzel Aşklar Diyarı”nı seyirci çok sevdi. Gişede ve reytingde yüzü gülen Halil Ergün’le sohbetimiz o yüzden çok keyifli geçti.
*Dizi setlerinin İstanbul’da olmasını mı yoksa İstanbul dışında olmasını mı tercih edersiniz?
Asıl olan bir filmin çekimindeki heyecandır, size verilen görevi yerine getirmenin heyecanıdır. Adapte olmak, hikâyenin anlatmaya çalıştığı şeyin içinde olma meselesidir. Bir de ben Anadolu’yu, Anadolu’nun kentlerini, Doğu, Güney Doğu ve Orta Anadolu’yu çektiğim 80 civarındaki filmle tanıdım. Bu benim için çok önemli bir zenginlik. Diziler meselesi de farklı değil. Ancak diziler uzun süreli bir yolculuk; evinizden, alıştığınız mekânlardan uzakta aynı yerde senelerce kalmak biraz zor tabii.
*En uzun Muğla’da kaldınız galiba?
Evet, iki yıl kadar sürdü. Diğer diziler İstanbul’da çekilmişti. Çekim bitiyor evine gidiyorsun, eşinle dostunla oluyorsun, hayatın kesilmiyor. İstanbul dışında dizi çekmek büyük fedakarlık. Herkes için… Oyuncu için de setçi için de. Bu sette 100 civarında insan çalışıyor. Hepsinin geldikleri yerlerle ilgili bağlantıları var. Memleketine gitmek, evine gitmek öyle kolay değil. Dışarıda dizi çekmek büyük fedakarlık gerektiriyor.
“İki yılda 45 kilo verdim”
*İki yıldır sizi her gördüğümde daha da zayıflamış oluyorsunuz. Ne kadar sürede kaç kilo verdiniz?
İki yıla varan bir süreç bu. 10 sene sürekli dizi çektim. Bir de baktım ki fazla sarkmış ve başka bir resim oluşturmuş hâlde gördüm kendimi. Dedim ki bu böyle olmaz. Kendi kendime karar verdim. Diyetisyenlere gitmedim. İki yılda 45 kilo verdim ve vermeye de devam ediyorum.
*Sabah ve akşam, karbonhidratsız beslenerek mi başardınız bunu?
İki öğüne indirdim yemek işini. Ekmek, makarna ve pilav hayatımda yok artık. Mesela bir kahvaltımı anlatayım. Kalkıyorum, evde yapılmış 4-5 dolgun kaşık yoğurdun içine yulaf ezmesi, bir tatlı kaşığı hakiki bal, bir meyve doğruyorum; kimi zaman kivi, kimi zaman avakado, onlar yoksa elma, sonra bir tatlı kaşığı tarçın, bir tatlı kaşığı keten tohumu, bir tatlı kaşığı çörek otu. Bunları karıştırıp yiyorum. Bir de haşlanmış yumurta… Onu hiç eksik etmem.
“Kapadokya benim özel tutkum”
*Kapadokya’da set dışındaki zamanınız nasıl geçiyor, neler yapıyorsunuz?
Burası benim özel tutkum. Filmlerimden beşini burada çektim. Bilge Olgaç, Lütfi Akad, Erden Kıral ve bir Alman yönetmenle film çektim Kapadokya’da. Çok geç tanıdım burasını. Rahmetli Bilge Olgaç’ın “Kaşık Düşmanı”yla… 30 yıl önce falandı. Mülkiye’de okuduğum yıllarda herkes buraya turist olarak gelirdi, ben kasabama İznik’e kaçardım. Filmlerle tanıdım burayı ve beni tutsak etti. Müthiş bir yer.
*Gayri menkulünüz bile var yanlış bilmiyorsam?
20 küsur sene önce bir yer aradım ve arkadaşım Edip Akbayram buraya yerleşmişti, onun karşısında bir yer buldum. Rumlardan kalma yıkılmış bir evdi. Avanos’ta şehrin içinde, bahçeli ama harabe durumdaydı. Onu aldım. Buraya yerleşmeyi çok istedim ama olmadı. Bir ara unutmuştum o evi. Şimdi hâlâ var. Fotoğraflarını çekip eşe dosta gönderiyorum. Gelip tamir ve restore ettirmem lazım. Başlı başına konuşan doğa var burada. Etrafa bakınca sürekli resim seyrediyorum. Sadece dağlar değil, taşların rengi, coğrafyası. Burada yaşamayı bile göze alabilirim. Anadoluluyum demek için burayı mutlaka gezip tanımak lazım.
“Büyük dostluklardan hayal kırıklıkları yaşadım”
*Oyunculuğun yanı sıra meslek örgütlerinde yöneticilik yaptınız yıllarca. Çağdaş Sinema Oyuncuları Derneği (ÇASOD) ve ÇASOD Yapı Kooperatifi’nin başkanlığı. Sendikacılık yapmış, 81 film ve 17 dizi çekmiş, 14 tiyatro oyununda oynamış Halil Ergün, bu tecrübelerini kitaplar aracılığıyla yeni nesillere niye aktarmadı?
Kitap meselesi şöyle, bana çok teklif geldi. Hâlâ İletişim Yayınları’yla anlaşmam var. Fakat bende şöyle bir git gel oluyor bu konuda. Son zamanlarda nehir söyleşi kitapları moda oldu ya, bana o gazete röportajı gibi geliyor. Çocukluğum kasabada geçti ve orayla bağım hiç kopmadı. Toprağa bağlı bir ailenin çocuğuyum. Orta, lise ve üniversite yıllarım var. Gözaltılar, sorgulamalar, tutuklanmalar, hapis hayatı, tiyatroda ünlülerle yaşadıklarım var. Yılmaz Güney’in çağırmasıyla sinema serüvenim başladı.
*Siyaset var, hapis hayatı var, ödüllerle dolu oyunculuk var ama bir tane kitap yok…
İşte tam da bunu söylüyordum, çok yönlü ve renkli bir hayat yaşadım. Hayatımı romansı buluyorum. Ünlü oldum ama kendimi hiç soyutlamadım, halkın içinden hiç kopmadım. Kitap çıkaracaksam her şeyi anlatmak zorundayım ama “Türkiye’de onu yazma, bunu yazma” durumu da var. Keskin meseleler var bana çok acı çektiren. Çok büyük dostluklardan hayal kırıklıkları yaşadım. Bunları anlatınca da spekülasyon malzemesi vermiş olurum. Bu ‘git gel’ler beni durduruyor.
“İddiayla söylüyorum, kimseyi kıskanmadım”
*Dizi çekerken reyting karnesine, filminiz vizyonda olduğunda ne kadar gişe yaptığına bakar mısınız?
Lafları dolandırıyorum diye bana kızmayacaksın Aliciğim. Her isteyenle yüksünmeden fotoğraf çektiririm ama çok tanık oldum. Bazı arkadaşlar film ne kadar gişe yapmış diye koştururlar, her gün reytinglere bakarlar yani seyirciyi önemserler ama fotoğraf çektirmeye gelince yüksünürler, surat yaparlar. Benim hiç kaprisim olmadı. Samimiyetle söylüyorum, hiçbir şeyi kıskanmadım. Belki ailemden gelen rüzgârdır, belki doygunlukla ilgilidir, sanatta özendiğim olmuştur. İzlediğim yerli veya yabancı bir filmde bir karakteri görünce içimden geçmiştir bana da böyle bir rol gelse diye… Artık eskitiyoruz hayatı gidiyoruz… İddiayla söylüyorum, kimseyi kıskanmadım. Akşam barlarda buluştuğumuz sinemacı dostlarımız vardı Zeki Ökten olsun Atıf Yılmaz olsun çok önemli filmler yaptılar hiçbirinde oynamadım. Bir gün de aklıma gelmedi bana film çektirsinler diye. Denk gelmedi ya da programlarına uymadı ki oynatmadılar. Öyle bir adamım ben. Kıskanma derdim olmadı. Bir de hiç görmediğim çok eski bir filmi izleyince birçok oyuncuyu arayıp, kutlamışlığım var. Geçenlerde Türkan Şoray’ı aradım, ne güzel oynadın diye tebrik ettim. Senin dışında rakibin bile olsa başarıyı sevip, alkışlayın, oyuncu iyiyse tebrik edin, illa bir laf sokmayın derim hep.
“Türkan Şoray’la film çekme konusunda umudu kesmiş değilim”
*“Topraklarımda tarım yapmak istiyorum” demişsiniz, doğma büyüme İznikli Halil Ergün en son hangi yıl eline çapa aldı? 79 yaşından sonra nasıl olacak bu? Şimdiye kadar Türkan Şoray’la hiç aynı filmde oynamamış Halil Ergün’ün günün birinde ‘Sultan’la kamera karşısına geçme hayali gibi bir şey mi bu?
Bunu kendisine de söyledim; Türkan Şoray’la film çekme konusunda hâlâ umudu kesmiş değilim. Orta yaş aşkı da var, sadece gençlerin aşkı yok… Bizlerin de aşkı olacak Allah Allah… Yeşilçamlı olmaktan onur duyduğumu söylüyorum. Yeşilçam’a emek verenleri kutsuyorum ve onlarla övünüyorum.
“Mahsun’a inandım, beni ikna etti”
*Yeteri kadar dizi yaptığını ve yorulduğunu düşünen Halil Ergün’ü Mahsun Kırmızıgül’ün yönettiği “Güzel Aşklar Diyarı”na çeken ne oldu?
Birincisi Kapadokya tutkum, ikincisi de Mahsun’un başarısını sevmiş olmam. Şov dünyasına ilk geldiği günden bu yana iyi işler yaptı çünkü. O yüzden Mahsun’a inandım, ikna etti beni.
*“Dedemin Gözyaşları”nı bir haftada 35.106 kişi izledi ve gişedeki başarısıyla milyon dolarlık yabancı filmleri geride bıraktı. Böyle bir başarı bekliyor muydunuz?
Ben sevdim filmi. İhsan Taş, bana senaryo ile geldi. İnsanların tavrı beni çok ilgilendiriyor. Orada fark ettim ki içten Anadolulu bir çocuk çıktı karşıma. O tavrı bana çok güven verdi, hiç para konuşmadım inan. Gala akşamı fark ettim ki herkesi etkiledi film.
Hikâyeye inandım, başarılı olacağını biliyordum ama bu kadarını beklemiyordum.