MİLLİYET – 14 TEMMUZ 2014 PAZARTESİ – ALİCE
80’li yılların başıydı… Henüz Selçuk Parsadan, kendine “Paşa” süsü verip dönemin Başbakanı Tansu Çiller’i gafil avlayıp “Gizli Ödenek”ten aldığı parayla dolandırıcılığın zirvesine çıkmamıştı.
O yıllarda bir haber nedeniyle tanışmıştım çakma “Maliyeci” ve “Sigortacı”larla.
Çıkardıkları “Sigorta Araştırma”, “Maliye Araştırma” gibi gazetelerle işyeri sahiplerinden abonelik ve ilan adı altında yüklü paralar topluyorlardı.
Hasta ya da muhtaç durumdaki bir ünlünün haberini okur okumaz da “Yardım gecesi” operasyonuna başlıyorlardı. Hayali yardım geceleri düzenleyip, üç kuruşluk yemeğin davetiyelerini 300- 500 liraya satıyorlardı. İşadamı çocuklarına çakma basın kartı, basın plakası bile satanlar vardı. 30 yıllık mevzuları niye mi şimdi anlatıyorum?
O uyanıkların çoğu öldü ya da emekli oldu, ama yerlerine yenileri türedi.
Malum birçok belediye her Ramazan’da iftar veriyor. Belediyeler iftar paralarını kendi ödemiyor. İftarların organizasyonunu belediyeler yapıyor, iftarlıkların bedelini hayırseverler ödüyor.
Başkanımızın selamı var!
Hangi belediyenin her Ramazan’da kimlerden bağış alıp iftar verdiğini öğrenen uyanıklar şu günlerde dolandırıcılık mesaisinde. “Belediye Başkan Yardımcısı” olarak açıyorlar telefonlarını ele geçirdikleri “Hayırsever işadamları”na.
Dolandırıcılar, karşı tarafın işe uyanmaması için bilhassa işadamlarının adını duyduğu, ama şahsen tanışmadığı, sesini tanımadığı “Başkan Yardımcısı” rolüne bürünüyor.
“Hayırlı Ramazanlar. Başkanımızın size selamı var, bu Ramazanda da sizden hayırlı bir hizmet bekliyor” diyerek başlıyorlar muhabbete.
Kandırabildiklerinin kiminden 10- 15, kiminden 30- 40 bin lira “İftarlık” indiriyorlar cebe.
Adamlar işlerinde öylesine ustalaştı ki, merhum Selçuk Parsadan bile su dökemez ellerine. Kandırılıp, dolandırıldıklarını anlayanlar düşüyorlar adamların peşine, ama nafile. Aşk olsun izlerini bulabilene. Organizasyonları cep telefonu üzerinden yaptıkları için, işi biten hattı atıyorlar çöpe.
“BİR TIK” KÜÇÜK MOZART, SEZEN AKSU’YA AYIP ETTİ!
“Mozart benden ‘bir tık’ daha iyiymiş.”
Ozan Doğulu’nun Kelebek’ten İzzet Çapa’ya yaptığı bu açıklama, çıplak haliyle tuhaf geliyor insana…
Ancak söyleşiyi okuyunca anlıyoruz ki, Ozan Doğulu’nun kendisini mukayese edip, “Benden bir tık iyiymiş” dediği Mozart, Mozart’ın dört yaşındaki hali.
“Üstün yetenekler kotası”ndan 4 yaşında konservatuvara alınan Doğulu, 4 yaşında keman çalıp, beste yapmaya başlayan Mozart için “Benden bir tık daha iyiymiş” dedi.
Tamam 4 yaşında durum öyleydi de sonuç ne peki?
Aradaki “Bir tık” kaça çıktı?
“Bin tık” mı, yoksa daha çok mu?
Ozan Doğulu’nun “Amerika’da doğsaydım şimdi Rihanna’ya çalıyor olabilirdim” açıklaması da bana tuhaf geldi.
Rihanna, Ozan Doğulu’nun yıldızını parlatan Sezen Aksu’dan daha ünlü olabilir, ama daha iyi bir müzisyen, daha iyi bir sanatçı mı?
Hayır.
Ozan Doğulu, iyi bir müzisyen, ama yaptığı bu açıklama “Sayesinde prens bile oldum” dediği Sezen Aksu’ya haksızlık değil mi?
CRISTIANO RONALDO İLE YILDIZ TİLBE FARKI
Cezayir Milli Takımı futbolcuları, Dünya Kupası’nda gösterdikleri başarı nedeniyle kendilerine verilecek primi, Filistinli çocuklara bağışladı.
2012’de kazandığı “Altın Ayakkabı”yı açık artırmayla satıp elde ettiği 1.5 milyon doları Filistinli çocuklara bağışlayan Portekizli milli futbolcu Cristiano Ronaldo, İsrail’in ha bire bomba yağdırdığı masum çocuklara bir kez daha yardım elini uzattı. Ronaldo’nun bu kez yaptığı bağış 2 milyon dolar…
Bizden böyle bir yardım yapan ünlü oldu mu?
Hayır…
Ama Yıldız Tilbe gibi, İsrail yönetiminin yaptığını bahane edip, tüm yahudilere topyekün “hakaret” yağdıran, sonra da özür dileyen ünlüler çıkıyor bizde…
GÜNÜN SÖZÜ
“Bazı insanlarla yüzleşmek zordur, haksız çıkarsın… Çünkü onların galip gelecekleri, ikinci bir yüzleri daha vardır.”
(George Bernard Shaw)