MİLLİYET CADDE  –  20 Temmuz 2012 Cuma  ALİCE

Varsayalım ki Ajda Pekkan veya Sezen Aksu konser veriyor Kuruçeşme Arena’da. Açık havada canlı müzik yayını da 23.30’da bitiyor. Sanatçılar, ‘seyircilerden gelen yoğun istek üzerine’ konseri yarım saat uzatınca görevliler geldi ve “Buraya kadar” deyip, yayını kesti. Ertesi gün yer yerinden oynar; ‘müzik düşmanı bunlar’ diye…

Hasta ediyor beni bu ‘Batı’ ve ‘yabancı’ hayranlığımız.    Güzel bir mankenin     MOSSAD, FBI veya KBG ajanı çıkmasına alkış tutuyoruz.
Ancak iş ‘bizden biri’ne geldiğinde kriterler anında değişiyor nedense.
Bir sanatçının MİT’le yakın ilişkide olduğu söylentisi bile, onu bizden uzaklaştırmaya yetiyor.
MİT elemanı bir sanatçı oluyor anında ‘öcü’.
Yok böyle bir hastalıklı anlayış!
MOSSAD, FBI ya da KGB ajanının Türkiye’nin hayrına çalışması mümkün mü?
Ama MİT mensubunun işi bu.
Yabancı bir ülkenin güzel bir istihbarat elemanı Türkiye’ye geldiğinde ona gösterdiğimiz sempatinin tam tersi oluyor aynı konumdaki ‘yerli’ biri.
Türkiye’de ‘gürültü kirliliği’ denetimi başladığından bu yana devletin ve işletmelerin attığı her adımı haberleştirmiş biri olarak ilgiyle takip ediyorum Londra’da dünyaca ünlü starların konserlerine getirilen saat sınırını.
Dün okumuşsunuzdur gazetelerde Madonna’nın Londra konserini yasa gereği 22.30’da nasıl bitirdiğini.
Şunu da hatırlatmak isterim; Hyde Park’ta geçen hafta sahne alan Bruce Springsteen ve Paul McCartney, yasağa uymayıp konserlerini sürdürünce yetkililer tarafından mikrofonlarının sesi kesilmişti.
Gelin şimdi empati yapalım.
Varsayalım ki Ajda Pekkan veya Sezen Aksu konser veriyor Kuruçeşme Arena’da.
Açık havada canlı müzik yayını da 23.30’da bitiyor.
Sanatçılar, ‘seyircilerden gelen yoğun istek üzerine’ konseri yarım saat uzatınca görevliler geldi ve “Buraya kadar” deyip, yayını kesti.
Ertesi gün yer yerinden oynar; ‘müzik düşmanı bunlar’ diye.
Dünyaya müzik ihraç eden İngiltere, gece canlı müzik yayınını kestiği için ‘konser katili’ olmuyor nedense?
Yabancılar yapınca ‘iyi’ Türkler yapınca ‘tu kaka’ çünkü.

‘MÜŞTERi’ DEĞiLSEN ‘iKiNCi SINIF iNSAN’SIN

Avrupa Birliği’ne (AB) üye ülkelerin Türklere uyguladıkları vize işkencesi malum.
Vizeyi güç bela aldınız, uçağa atladınız, kıytırık AB ülkelerinden birine uçtunuz.
Her AB üyesine girişte üye ülkelere bakan polis ayrı, diğer ülkelere bakanlar ayrı.
AB vatandaşları pasaportlarını gösterip geçerken, siz dakikalarca kuyrukta beklersiniz. Sıra size gelince görevli polisin ‘gıcık’ bir tip olup olmadığına bağlıdır, gişedeki bekleme süreniz.
Ancak hiçbir AB ülkesinin girişinde şöyle bir uygulama yoktur.
Her gelen kuyruğa girsin, ‘diğer ülke vatandaşları’ beklerken polis, “Bunlar bizden” deyip arka sıradaki AB üyelerine “Siz gelin” diye çağırıp geçirsin.
Şunun için anlattım bunu.
Bizde hayli zamandır ‘sıra fişi’ne göre işlem yapılan uygulama var.
Banka müşterilerinin sırada daha az beklemesi üzerine kurulu bir sistem bu.
Yeni müşteri kazanmak için türlü türlü kampanyalar düzenleyen bankalar, nedense ayaklarına kadar gelen ‘potansiyel mudi’ye ikinci sınıf insan muamelesi yapıyor.
O bankada hesabı olan birine para yatırmak için gittiniz bir şubeye.
Kartınız olmadığı için sistem 11.02’de 386 numarayı verdi size.
8 gişeden 2’si çalışıyor.
Sizden önce de 6 kişi var içeride.
İşlem sırası gelenlere bakıyorsunuz, 174 ve 382 yazıyor panolarda.
Dakikalar ilerliyor, 174 oluyor 178.
300’lü numaralarda bir numara yok hâlâ.
Sizden sonra birileri daha giriyor içeriye.
382, 383 oluyor, bekle ki sıra size gelecek.
Gelmiyor.
Çünkü o sırada ‘banka müşterileri’nden yenileri giriyor içeri.
O kişi sıra numarasını alır almaz, anında geliyor sırası.
Ne de olsa ‘mudi’.
Müşterilerine ayrıcalık mı yapmak istiyor bir banka, eyvallah.
Yapsınlar AB ülkelerinin pasaport polisleri gibi:
“Bizden olanlar buraya, olmayanlar şuraya.”
Hiç değilse biliriz bize sıranın ne zaman geleceğini.
Elime bir numara tutuşturup, sokuyorsun beni sıraya, ama ha bire kendi müşterini sokuşturuyorsun araya.
4-5 bankanın şube müdürüne anlattım, ‘sıra fişi’ veren sistemdeki adaletsizliği.
“Haklısınız, eleman sayımız az, yeterince eleman olsa, olmaz bu sıkıntı” dedi hepsi.
BDDK, ya bankalara eleman açığını kapatma mecburiyeti veya ‘müşteri’ olanlarla olmayanlara ayrı gişelerde işlem yaptırma zorunluluğu getirsin.
İş, bankaların insafına kalınca tablo ortada.
Ayıp oluyor ama.

GÜNÜN SÖZÜ

Ne bir savcı kalırdı, ne bir yargıç, ne bir yasa, şu insanoğlu önce kendini yargılasa.