MİLLİYET CADDE – 12 ARALIK 2013 PERŞEMBE  –  ALİCE

“46 yaşındaki kanser hastasının tek dileği” başlıklı yazımı okuyan bir hayırsever, verdiğim telefon numarasından kanserle savaşan Şaban Çetin Karataş’a ulaştı ve SGK’ya olan borcunu ödedi…

Ümraniye Belediyesi, 2013 yılında hayatını kaybeden gazeteciler anısına bir kitap hazırlayıp, basacak. Gazetecilerin haber anılarından oluşacak kitap için benden de bir yazı istediler. 1985’e elveda, 1986’ya merhaba demeye hazırlandığımız günlerde Güneş gazetesinde çalışırken öylesine çektiğim bir fotoğrafla yaşları 1 ile 13 yaş arasında değişen dokuz çocuklu bir ailenin makus talihini nasıl değiştirdiğime ilişkin anıyı yazıp, gönderdim.
Çünkü İstiklal Caddesi’nde çektiğim o fotoğraf gazetede çıkınca devreye giren rahmetli Vehbi Koç’un desteğiyle Tarlabaşı’ndaki iki odalı harabe binadan medeni bir ortama taşınırken o anne ve babanın bana yarı Kürtçe, yarı Türkçe yaptığı dualar hâlâ kulaklarımda…
Aradan 27 yıl geçti, bu kez çektiğim bir fotoğraf ya da yaptığım bir haber yüzünden değil, yazdıklarım nedeniyle bir hayli dua aldım kanserle savaşan Şaban Çetin Karataş’tan.
46 yaşında yakalandığı akciğer kanserinin ikinci evresiyle mücadele eden Karataş’ın tek isteği vardı, o da “malulen emekli” olmak, vefat etmesi halinde eşine ve oğluna maaş bağlanmasını sağlamak. Ancak yıllar öncesinden kalan ve faiziyle birlikte 11 bin liraya ulaşan prim borcu ödenmeden mümkün değildi bu.
Karataş’ta değil 11 bin lira, bin lira bile yoktu.
Alice’yi takip edenler hatırlayacaktır 6 Aralık’ta yazdım Karataş’ın dramını… Çarşamba akşam üstü cep telefonum çaldı, arayan Karataş’tı. “Alo” der demez, başladı duaya hem de ağlayarak. “Soluk al, rahatla da öyle anlat” dedim, ama nafile. Sonunda verdi müjdeli haberi.
“46 yaşındaki kanser hastasının tek dileği” başlıklı yazımı okuyan bir hayırseverin verdiğim telefon numarasından kendisine ulaştığını ve SGK’ya olan borcunu ödediğini, artık “malulen emeklilik” önünde hiçbir engel kalmadığını anlattı: “Allah hem ondan hem sizden razı olsun. Yazınız üzerine bir hayırsever SGK’ya olan borcumu ödedi. Artık ölsem de gam yemem, gözüm açık gitmem. Çünkü eşime ve oğluma geçinebilecekleri maaş bırakabileceğim. Nasıl mutluyum anlatamam.”
Tanımadığı, sadece Alice’de dramını okuduğu bir kanser hastası için bir kalemde 11 bin lira ödeyen hayırseverin ismini niye yazmadığımı merak ediyor olabilirsiniz? Öğrenseydim, yazardım.
Ancak hayırsever Milliyet okuru, Karataş’a bu işi Allah rızası için yaptığını, isminin afişe edilmesini istemediğini söyledi. Ne diyeyim? Karataş ve ailesinden bunca hayır dua almama sebep olan okurumuzdan da Allah razı olsun. Allah tuttuğunu altın etsin…

MUSTAFA BALBAY VE OBAMA FOTOĞRAFLARI

Beyaz güvercin neyin simgesidir? Barışın, özgürlüğün. Zeytin dalı da öyle… Bence 9 Aralık 2013 tarihinden itibaren Mustafa Balbay’ın 4 yıl 277 gün tutuklu kaldığı cezaevinden çıktığı akşam oğlu Deniz’e hasretle açtığı kucağın fotoğrafı da “evlat sevgisi”nin simgesidir. Balbay’ın bu fotoğrafı aynı zamanda aile özleminin resmidir.
Nelson Mandela’nın cenaze töreninde Barack Obama’nın Danimarka Başbakanı Helle Thorning-Schmidt’le samimi pozlarından sonra objektiflere yansıyanlar “First Lady” bile olsa kadın kadındır ve “her kadın az ya da çok kıskançtır”ın belgesidir. “Kıskanç değilim” diyen de yalancıdır!
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın son Rusya seyahatini hatırlayın. Gazeteciler, “Gizem Akhan’ı (Greenpeace üyesi) da Türkiye’ye götürme ihtimaliniz var mı?” diye sorunca Erdoğan’a, Putin ne demişti onlara? Rusya Devlet Başkanı, “Sayın Başbakan eşiyle buraya geldi. Nasıl bir soru soruyorsunuz?” dediğinde, “O iş başka, bu iş başka” diye itiraz eden olmuş muydu ona? Hayır.
Obama, Putin’in liderlerin yanlarında eşleri varken başka bir kadınla ilgilenmemesi gerektiği tavsiyesine kulak assaydı, hiç düşer miydi bu duruma?

BbIzgReCAAE34op

GÜNÜN SÖZÜ
“Bu yükle öleceksin dedim hamala. Ölüm kolay sen umuttan haber ver dedi, umut varsa dünyayı vur sırtıma.”