MİLLİYET CADDE – 5 Temmuz 2012 Perşembe  ALİCE

Türkiye’yi yönetenler nasıl ki en çarpıcı açıklamalarını uzun uçak seyahatlerinde yapıyorlar basına, bizim ünlülerimiz de yeni bir albüm, film ya da dizisi çıkınca samimi itiraflarda bulunuyorlar medyaya!

“Aslında biz güzelim insanların başına ne gelirse çoğu egomuz yüzünden.
Ego öyle bir zehir ki, çaktırmadan sistemimize giriyor.
Hele ki şov dünyası; direkt egoya oynuyor.
Sahneye çıkıyorsun 50 bin kişi adını haykırıyor. ‘Evrenin merkezi şu anda benim’ diyorsun. Şöhreti tatmış, ama sürdürememiş birçok kişi neden akıl hastası, uyuşturucu müptelası oluyor, depresyona giriyor?”
Bu çarpıcı itirafları, samimi açıklamayı yapan kim biliyor musunuz?
Şu günlerde yeni çıkardığı ‘Organik’ albümünün tanıtım çalışmalarını sürdüren Mustafa Sandal.
Türkiye’yi yönetenler nasıl ki en çarpıcı açıklamalarını uzun uçak seyahatlerinde yapıyorlar basına, bizim ünlülerimiz de yeni bir albüm, film ya da dizisi çıkınca samimi itiraflarda bulunuyorlar medyaya!
Kelebek’ten Gülbahar Karakuş’a bu samimi itiraflarda bulunan Mustafa Sandal’ın, “Sizin egonuza yenik düştüğünüz zamanlar oldu mu?” sorusuna verdiği yanıtsa şu:
“Mutlaka oldu. Yenik düşmeden, muzdarip olmadan ya da tutsağı olmadan egonun farkına varmak mümkün değil ki. Bende de bir kaçak oldu ki çıkıp beni çok sevin, onaylayın, kabul edin gibi isteklerde bulunasım geldi. Egomun tatmin edilmesi ve şişirilmesiyle alakalı bir ihtiyaç duydum.
Yoksa 40 bin, 50 bin kişinin önüne çıkıp beni onaylayın, beni sevin gibi taleplerde bulunmak çok normal değil.”
‘Musti’nin yaptığı bu açıklamalar önemli.
Çünkü ilk kez sanatçılar arasından biri yapıyor bu tonda bir özeleştiri.
Dışarıdan bakınca ‘magazin’i çok eğlenceli, kolay, lay lay lom sananlar ‘Musti’nin bu sözlerinden sonra anlamışlardır umarım hangi halet-i ruhiye içindeki insanlarla muhatap olduğumuzu?

‘SENARiSTLER NE iSTiYOR BiZDEN?’

Necibe Güngör adlı okurumuzdan ilginç bir eposta aldım. Türkiye’deki milyonlarca engelliden biri olan Güngör’ün yazdığı her satır, beni etkiledi. O yüzden hayli uzun olmasına rağmen olduğu gibi yayımlamaya karar verdim okurumuzun mektubunu.
Buyrun okuyun bakalım, sizi de benim kadar etkileyecek mi Necibe Güngör’ün ele aldığı konu:
“Sayın Eyüboğlu, bu derin mevzuyu uzun zamandır size yazmak istiyordum ancak ilginizi çekmeyeceğini düşünerek yazmaktan vazgeçiyordum.
Gülben Ergen’in selülitleri dururken bu mevzu kimin ilgisini çeker ki?
Böyle düşünürken size ‘Kimsenin ilgisini çekmedi, en son size yazdım’ diye yazan bir okurunuza bile cevap verince birazcık cesaretlendim.
Sayın Eyüboğlu, yoğun gündemde gümbürtüye giden bir uygulama var.
1 Temmuz’dan itibaren biz engellilerin yaşamını kolaylaştıracak uygulamalar hayata geçirilecekti. Ancak 12 milyon engelliden başkasını ilgilendirmeyen(!) bu mevzu üç yıl daha ertelendi.
‘Ben magazinciyim ne ilgisi var?’ diyebilirsiniz ancak en çok da magazinle özellikle de sinema ve televizyonla ilgili. Özellikle de televizyon bizim halkımıza ulaşabilmenin, dikkatini çekebilmenin en etkili yolu.
Bilirsiniz, Yeşilçam’ın engellilere yaklaşımı çok acımasızdı.
O filmlerdeki sakatlar ya mucizevi (Örneğin  Ertem Eğilmez-Arabesk) şekilde iyileşiveri ya da ölür aradan çıkarlar. Güzel kızlarla yakışıklı delikanlılar da mutluluğa ererlerdi! O günlerden bu günlere aşağı yukarı 40 yıl geçti, hayatlarımızda çok şey değişti, değişmeyen tek şey var bu camianın (film ve dizi) bizlere olan ‘sakat’ yaklaşımı:
Hâlâ bu mevzularda ya mucizevi şekilde iyileşiveririz, ya da ölür çeker gideriz o insanların hayatlarından çıkarız!
En son ‘Öyle Bir Geçer Zaman Ki’ dizisi.
Bu kadar da olmaz?
Nedir bu camianın ya da senaristlerin bizimle alıp veremedikleri?
Sahip oldukları gücü (kitleleri etkileme) neden bizleri aşağılayarak ya da yok sayarak kullanırlar.
Ben artık bu ülkede bizlerle ilgili olumlu olabilecek gelişmelerin neden ertelendiğini merak etmekten vazgeçtim. Bu ülkeden de umudumu kestim.”

GÜNÜN SÖZ

Asla bir aptalla tartışmayın. Sizi kendi seviyesine çeker ve sonra da tecrübesiyle yener… (Mark Twain)