29 MART 2018 PERŞEMBE – MİLLİYET CADDE- ALİCE

Star TV’nin kriminal programı ‘Balçiçek İlter ile Olay Yeri’nin canlı yayınını izlemek için Ayazağa’daki stüdyoya gittim. Amacım olan biteni izleyip, ardından İlter’le sohbet etmekti. Programın o günkü konu başlıkları şunlardı:

10 gündür kayıp Arnavutköylü 17 yaşındaki Esra ile üç yıldır haber alınamayan Hasan Germiç’in akıbeti… Bursalı Ahmet’in(16) ölümünün ardındaki sır… Bahçesinde asılı bulunan Murat Şahin, intihar mı etti, cinayete mi kurban gitti? Diyarbakırlı Abdullah’ın 20 yıl önce kendisini battaniyeye sarıp, biberonuyla cami avlusuna bırakan öz annesini arama çabası…

Bu konuların ele alındığı yayından sonra ilk sorum şu oldu Balçiçek İlter’e:

Gazetecilik, moderatörlük ve haber spikerliğinden sonra ‘Olay Yeri’… Haftanın beş günü nasıl dayanıyorsun bu kadar dram ve gözyaşına?  

27 yıldır gazetecilik yapıyorum, çok genç yaşlarda önemli görevleri üstlendim. Dergiler yönettim, Ankara temsilciliği yaptım, 29 yaşında Sabah’ın ilk kadın yazı işleri müdürüydüm. Köşe yazarıydım, siyasi röportajlarımla bilinirdim.

12 yıl canlı yayında tartışma yönettim, Habertürk’te ana haber bile sundum. Siyasi habercilikte yolun bittiğini görüp, bırakmaya karar verdim. Biraz soluklanır nefes alırım diye düşünüyordum ki, Notre Dame de Sion’dan arkadaşım Zeynep’le (Peker) karşılaştım. Zeynep, “Seninle kriminal yapmayı çok istiyorum ama burun kıvırırsın diye aramadım. Oysa bu tür programları gerçek gazeteciler yapmalı, müthiş toplumsal yaralara parmak basan bir yönü var” dedi. Şöyle bir yüzüne baktım ve ‘hadi yapalım’ dedim. Hangi kanalda saat kaçta, hiçbir bilgim yoktu. Zeynep işin piri, zaten çok başarılı bir yapımcı, bana inanmış, ben de ona inandım. Çıktık bir yola…

‘ETKİSİZ ELEMANDIM ETKİLİ ELEMAN OLDUM’

Balçiçek İlter, artık iyi bir kriminal sunucusu… Kısa sürede nasıl oldu bu?

Programa başladıktan sonra fark ettim ki asıl televizyonculuk buymuş. Öylesine butik bir kanaldan geliyorum ki her şeyin kuralı farklı, seyreden farklı. Oysa Türkiye’nin en çok seyredilen kanalının gündüz kuşağı inanılmaz zor. Sorumluluk yükleyen ama bir o kadar da kendini geliştireceğin bir yer. Üstelik haberin öylesine içindesin ki, sadece siyaset yok. Ayrıca ülkenin kanayan yaralarına bir nebze olsun merhem olabilme gibi bir artısı da var. Kadına şiddet, kayıp çocuklar, uyuşturucu mağdurları vs… Siyaset gazeteciliğindeki ‘etkisiz eleman’ halim burada ‘etkili eleman’a dönüştü.

‘EVE GİDİNCE İKİZLERİME SARILIP ŞÜKREDİYORUM’

Program yüzünden psikolojik destek alıyor musun?

Almıyorum, ODTÜ’de psikoloji okudum, şimdi anlıyorum ne kadar işime yaradığını, ayakta durmamı sağlıyor, ayrıca ne yaşanırsa yaşansın ben hâlâ ‘insan’a olan inancımı yitirmemiş biriyim, dünyada iyi yürekli ve vicdanlı kişilerin olduğuna inanıyorum ve biliyorum ki iyilik galip gelecek. Benim de iki çocuğum var, koklayıp sakındığım. Her gece eve gittiğimde onlara sarılıyorum. Allah’a o sarılma için o gün de şükür edip, hayatıma devam ediyorum.

SEYİRCİNİN ‘ÇİÇEK HANIM’I

‘Olay Yeri’nin başta reytingleri iyi değildi, artık iyi. Gidişattan memnun musun? Seyirciyle ilişkin nasıl?

Reytinglerden memnunuz. Her geçen gün daha da kemikleşiyor seyircimiz. Bu ilişkiden çok memnunum, iyi ki varlar. Sağ olsunlar ilgilerini hiç esirgemediler ve bir anda bağırlarına bastılar beni, “Çiçek Hanım” diyorlar. Bu ülkenin en önemli sorunu adaletsizlik ya da geç gelen adalet. ‘Balçiçek İlter ile Olay Yeri’ adaleti bulamayanlara el uzatıyor, o yüzden uzun sürer diye düşünüyorum. Türkiye kayıp çocuklara, kaçırılanlara, şiddet görenlere ve uyuşturucu batağına düşürülenlere mutlaka sahip çıkmak zorunda. Kimse sormuyor, “Niye bu tarz programlar bu kadar çok seyrediliyor?” diye. Toplum ve ailedeki çözülme, eğer adalet sağlanmazsa çok daha hızlanacak, artık siyasetçilerin de bunu fark etmesi lazım.

GÜNÜN SÖZÜ

Eğer gökkuşağı istiyorsan, yağmurla başa çıkman gerekir. (Fault in our Stars)