15 Şubat 2022 Salı  –  Milliyet Cadde  –  Alice

22 Şubat’ta Kanal D’de başlayacak ‘Üç Kız Kardeş’ dizisinde anneyi canlandıran İclal Aydın, üç kız kardeşi oynayan Özgü Kaya, Melisa Berberoğlu ve Almila Ada’yla yapıp yazdığım sohbetlerden sonra bugün sıra üç kızın babası rolündeki Reha Özcan’da…

Sete gittiğim gün düğün çekimleri vardı. Reha Özcan çekim aralarında düğün sahnesinde oynayacağı Zeybek için özel hocadan dersler aldı. Bazen bu derslere gelin rolündeki Özgü Kaya da katıldı. Çekimler için geç saatlere kadar düğün salonunda kamera karşısında olan Reha Özcan’la bu sohbeti ertesi gün Cunda Adası’nda kaldıkları otelin lobisinde yaptık.

Dizi teklifi geldiğinde ne cezbetti sizi?

Tek başına karar vermiyorum; Özlem Durak, Serhat Özcan, Ayşegül Harderm, Özgül Erkekli ve Oğuzhan Güler’den oluşan beş kişilik ekibimiz var, danışıyoruz. Kariyer planımız var, ona uygun mu diye teklifleri değerlendiriyoruz.

Ne zamandan beri?

Altı seneden beri… Mutlaka bir oyuncu koçuyla çalışıyorum. İlk oyuncu koçum İngiltere’de Lamda’dan Prof. James Kerr, sonra Ayşegül Hardern oldu. ‘Mucize Doktor’da Özgür Erkekli’yle çalıştım. Şimdi ön hazırlıkları hem Ayşegül hem Özgür’le yaptım, ama burada abim Serhat Özcan’la çalışıyoruz. Abim artık burada yaşıyor, diziler için İstanbul’a gelip gidiyor.

‘Dünyayı araştırdım’

Nereden aklınıza geldi gelen teklifleri ekiple birlikte değerlendirme fikri?

35 yaşımdan ve Devlet Tiyatrosu’ndaki bir sürü deneyimimden sonra böyle bir şeyi nasıl yapabilirim derken dünyada en sevdiğim Ian McKellen, Andrew Scott ve Benedict Cumberbatch gibi oyuncuların ne yaptıklarını öğrendim. Mehmet Ulusoy gibi Türkiye’nin yetiştirdiği en iyi rejisörün son oyununda çalışmam da bu kararı almamda bana fayda sağladı.

Hiç kimse tek başına bir şeye karar vermiyor. Elbette sanatsal estetiğin bir seçicisi olur, ama sonuçta bir ekipte karşıt fikirlere de ihtiyaç vardır. Bu, insanın gelişimine katkı sağlar.

Dünyada çok yapılmış, ama Türkiye’de hiç yapılmamış bir şeyi deniyorum. Siz rolü aldığınız zaman içini doldurmak zorundasınız.

Biz bir şeyin taklidini yapmıyoruz. Taklit oyunculuklar bitti. Biz bilgiyi duygu haline getiriyoruz. Bunun da değerli olduğunu düşünüyorum.

Menajeriniz nasıl bakıyor bu danışma kuruluna?

Olumlu yaklaşıyor. Ben konservatuvar mezunuyum, konservatuvarda öğretim görevlisi olarak çalıştım. Bize orada klasik oyunculuk tarzları öğretiliyor ve oyuncuyu oynatmamaya yönelik bir eğitim veriliyor, yani yasaklar koyuyorlar. Bu bazen özgüveninizi yitirtiyor.

Ben de öğrendiklerimle bir yol almak ve kendim olmak için çok çaba gösterdim 35’ime kadar. Türkiye’de hangi karakteri oynarsan onu devam ettiren bir süreç var ve bu beş yılda o oyuncuyu yok ediyor. O yüzden kendime daha sağlıklı yol haritası çizdim. O yüzden oynadığım karakterler birbirine çok benzemiyor. Benim için de çok daha heyecan verici oluyor.

Ekiple alınan kararlar hep isabetli mi oldu?

Eskiden yanıldığım oldu, ama altı yıldır ortak akılla verilen kararlardan isabetsiz olan çıkmadı.

‘Hikayeyi çok sevdim’

Seçim yaparken ‘olmazsa olmaz’larınız neler?

Seçtiğimiz eserlerin içinde umut olması gerekiyor. Seyirciye yaşama sevinci aşılaması gerekiyor. Ve hayatı bir kere daha sorgulaması gerekiyor. Bunun politik bir yanı, bir kimliği yok. Bu şekilde ilerliyorum. Bu projeyi de öyle seçtim. İnsan sıcaklığı var. Naif bir kasaba, mahalle hikayesi.

Uzun soluklu bir iş olacağını da düşünüyorum. Hikayeyi çok sevdim. Romanı çok beğendim. Romanın senaryolaşmış halini çok beğendim. Aynı şekilde danışmanlarım da beğendi. Beş seçenek arasından bunu tercih ettik. Çok da mutluyum, iyi ki ‘Üç Kız Kardeş’i seçtim.

GÜNÜN SÖZÜ

“Anlamak masraflı iştir; emek, gayret, samimiyet ister. Yanlış anlamak kolaydır. Biraz kötü niyet, biraz da cahillik kafidir.” (Sezai Karakoç)