MİLLİYET – 12 MAYIS 2013 PAZARTESİ – ALİCE
Reyhanlı’da kalacak yer olmadığı için İskenderun’da geçirdik cumartesi gecesini…
Pazar sabahı kalvaltıyı dışarıda yapalım dedik.
Deniz kenarındaki Yörük Çadırı’na gittiğimizde, masaların çoğunun “Anneler Günü” nedeniyle “rezerve” olduğunu gördüm.
Sadece İskenderun’da değil, Türkiye’nin birçok şehrinde eminim durum böyleydi.
Kimi annesiyle birlikte kahvaltı yaptı, kimi el öpüp, çiçek ve hediye verdi…
Anneleri uzakta olanlar, telefonla kutladı bu özel günü…
Benim gibi anneleri hayatta olmayanlar da onların ruhuna Fatiha okudu…
İskenderun’daki kahvaltıdan iki saat sonra yeniden Reyhanlı’ya gittim.
Şehrin her yanı “Taziye Çadırları”yla doluydu.
Reyhanlı’daki patlamada 7 kişinin öldüğü Pınar Mahallesi’ndeki çadırlardan başladık, yakınlarını kaybedenlere başsağlığı dilemeye…
İlk taziyeye gittiğimiz ev, kayınpederinin evinde öğlen yemeği yerken, ilk patlamayı duyar duymaz otomobiline atlayıp, şehir merkezine giden Hakan Çalım’ındı.
Yakınları; 41 yaşındaki çiftçi Çalım’ın ilk patlamaya giderken tesadüfen otomobilinin ikinci patlamaya neden olan aracın yanında olduğunu
söyledi.
Bir sonraki durağımız patlamada hayatını kaybedenlerden 40 yaşındaki Kadriye Alyar’ın eşi Yaşar Alyar’ın yüzündeki acı tarif edilir gibi değildi.
Başsağlığı dileyip, kendimi tanıttığım Yaşar Alyar, yedi çocuk annesi eşinin, “Anneler Günü” için hediye almak için çarşıya gittiğinde meydana gelen ikinci patlamada hayatını kaybettiğini söyleyebildi.
Ehliyet alacaktı
28 yaşındaki Nihal Şimşek’i ise ecel, gittiği sürücü kursunda yakaladı.
Üstelik sokakta değil, patlamanın tam karşısındaki apartmanın beşince katındaydı. Patlamanın şiddetiyle fırlayan bir şarapnel başına isabet etti ve hayatını kaybetti.
Nihal Şimşek gibi 28 yaşında olan Ahmet Okyay’ı ise çalıştığı nakliye şirketinde… O da aynı apartmanın üçüncü katında çalışıyordu. Patlayan otomobilden fırlayan metal parçası boğazına saplandı ve kimya öğretmenliği sınavına hazırlanan genci ölüme götürdü.
Üç çocuk babası 35 yaşındaki çay ocağı sahibi Hüseyin Çolak da, ikinci patlamanın kurbanlarındandı…
Ben Hüseyin Çolak hakkında yakınlarından bilgi alırken Ak Parti Hatay milletvekilleri Orhan Karasayar, Hacı Bayram Türkoğlu, Adem Yeşildal ve Mehmet Öntürk’ten oluşan heyet geldi taziye çadırına…
Heyettekilerden biri, patlamada ölen 45 kişinin evlerini tek tek ziyaret edip, taziyede bulunacaklarını söyledi.
Ben de onlar gibi 45 çadırı ziyaret edip, yakınlarını kaybedenlere başsağlığı dilemek isterdim, ama ne vaktim müsaitti buna, ne de yüreğim yetti…
Özetle şunu vurgulamam gerekir ki, en acı “Anneler Günü”nü yaşayan Reyhanlı’daki acı ve öfke tarif edilir gibi değildi…
Üç farklı senaryo!
İki gündür Reyhanlı’da konuştuğum insanlardan edindiğim bilgi de, Türkiye’yi acıya boğan patlamalara dair üç senaryo söz konusu…
Birinci senaryo; Suriyeli muhaliflerin, Türkiye’yi Suriye ile savaşa sokmak isteyenlerin bu işi yapmış olabileceği…
İkinci senaryo; bir süre önce Reyhanlı’da Suriyeli mültecilerin Türk bayrağını yaktıklarına dair söylenti sonrası ilçede yaşanan gerginliğin ardından Suriye plakalı otomobillerin tahrip edilmesi ve bazı Suriyelilerin dövülmesi üzerine intikam amacıyla gerçekleştirilen bir eylem olabileceği… Bu iddiayı ortaya atanların dayanakları da şu: “Patlamada topu topu üç Suriyeli öldü. Suriyeliler, sigaradan çeşitli kaçak eşyaya her şeyi burada satarlar. Patlama olduğunda orada Suriyeli mültecinin bu kadar az olması, tesadüf olamaz… Birileri onlara, ‘Oralarda dolaşmayın’ demiş olabilir.”
Üçüncü senaryo ise saldırıyı bizzat Esad’ın istihbarat elemanlarının yapmış olması…