MİLLİYET CADDE – 7 OCAK 2013 PAZARTESİ – ALİCE
Yunan besteci Yiannis Karalis’in açtığı davada Sezen Aksu, 15 bin euro tazminat ödemeye mahkum olmuş. Albümlerde kullanılan eserlerin izinlerini müzik şirketleri alır. Ortada bir yanlış varsa bunu yapan belli: Raks Universal…
İstanbul Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi, Sezen Aksu’yu tazminat ödemeye mahkum etmiş!
Sebep?
1998’de çıkardığı albümdeki ‘Adı Bende Saklı’nın bestecisi Yunan Yiannis Karalis’miş, ama besteci olarak Giorgos Stravrianos gösterilip, telifler ona ödenmiş. Bu da eserin izinsiz kullanımına girermiş.
Yunan bestecinin 1 milyon euro tazminat isteğiyle açtığı davada, şarkının sözlerini Sezen Aksu’yla ortaklaşa yazan Meral Okay beraat etmiş, Sezen Aksu’ysa 15 bin euro tazminat ödemeye mahkum olmuş. Yerel mahkemenin verdiği bu kararın temyiz aşamasında bozulacağı kanaatindeyim.
Çünkü bu olayda asıl muhatap müzik şirketidir.
Albümlerde kullanılan eserlerin izinlerini müzik şirketleri alır.
Raks Universal, izin için MESAM ve AEPI’ye başvurmuş. Müzikotek firması eserin sahibinin Giorgos Stravrianos olduğunu beyan edince 1998-2000 yılları arasında telif ona ödenmiş. 2000’de Yiannis Karalis eserin kendisine ait olduğunu belgeleyince, o tarihten sonra ödemeler ona yapılmış.
Ortada bir yanlış varsa, bunu yapan belli:
Raks Universal.
Battığı için ortada Raks diye bir şirket olmayınca Sezen’e kesti faturayı mahkeme.
‘Adı Bende Saklı’nın iki söz yazarı var:
Meral Okay ve Sezen Aksu.
Okay öldü diye her halde onun için ‘beraat’ kararı veren mahkemenin, aynı eylem nedeniyle Sezen Aksu’yu tazminata mahkum etmesi normal mi?
10 yıl süren, bu sürede 7 bilirkişi değiştiren bir davanın sonucu bu denli tartışmalıysa, vay halimize.
90’lardan günümüze dilimize pelesenk olmuş yüzlerce hit şarkıyı yazıp, bestelemiş bir insanın izinsiz şarkı kullanmış gibi lanse edilmesinin Aksu’nun moralini bozduğunu biliyorum, o yüzden de ona hatırlatmak istiyorum.
Hakkında ağıt yaktığın Erdal Eren’in yaşını büyütüp idam edenlerin yaptıkları yasalarla yönetilen bir ülkede yaşıyoruz.
Böyle şeylere kafanı takıp da yok yere tansiyonunu fırlatma.
CEREN’LER ÇOĞALDIKÇA ÖNÜN AÇIKTIR TÜRKİYE!
Biri bana, “Köşe yazmanın en keyifli yanı nedir?” diye sorsa, vereceğim yanıt şudur:
Okurla aynı dili konuşmak.
Yazdıklarınızı okuyan insana, “Vallahi de billahi de ben de aynı şeyi düşündüm” ya da “Bunu acaba kim yazacak diyordum, sonunda yazan biri çıktı” dedirtebilmek.
Sizin önemsediğiniz konulara okurların da aynı hassasiyetle yaklaştığını görmek.
Vakıfbank’ın son reklamında “İleride doktor olmak istiyorum, İnnnşallah da olurum” diyen ilkokul öğrencisi kız için yazdıklarım üzerine Ceren Şencelebi adlı okurumuzdan aldığım bir eposta, en güzel örnektir buna:
“Ben 28 yaşında yüksek lisansını tamamlamış ve iş hayatında kendisine bir yer bulmaya çalışan, ama bir yandan da eğitimine devam eden Ceren Şencelebi.
Sizin yazılarınızı takip eden ve okuduğum her yazıyı takdir eden, ama bazen de acaba niye böyle yazdı diye kendi kendine sorgulayan genç nesilden biriyim.
4 Ocak 2013 Cuma günkü yazınızı tam okuyordum ki Vakıfbank’ın yeni reklamı olan bir babanın çocukları için hayvanlarını satıp okul yaptırma hikayesini gözlerim dolu dolu izlerken o mavi montlu kız için en içten duygularımla amin, inşallah diyordum ki bir de baktım siz de aynı şeyi yazmışsınız.
O tertemiz ve sımsıcak konuşan kız için ve tabii onun gibi zor şartlarda olan herkes için ‘Yapabileceğimiz bir şeyler var mıdır acaba? diye düşünmeden edemiyorum. Elimden ne gelir, o zor şartlarda kendisini okuyarak kurtaracağının farkında olan, geleceğine dört elle sarılmış, etrafındaki okumayan kızların durumlarını o yaşında idrak etmiş pırlanta gibi kız için.
Türkiye coğrafyasındaki o kız sadece milyonlarcasından biri. O televizyona çıkıp da kendisini cesurca ifade etme şansını yakaladı, ya diğerleri? Keşke o kız gibi zor şartlara rağmen okumak ve kendisini kurtarıp ayakta kalabilmek için savaş veren, okumanın önemini bilen herkese yardım edilebilinse.
Sizinle duygu ve düşüncelerimi paylaşmak istedim bu konu hakkında. Dilerim herkes anlar o gencecik kızın söylediklerinin altında yatan mesajı.
Saygılarımla.”
Ceren Şencelebi gibi başkalarının dertlerini dert belleyen, yaşanan sorunun sona ermesi için kafa yoran insanlar arttığı sürece gelişir ve kalkınır Türkiye.
Ama gel gör ki enerjilerin, aşağıdakileri yukarı çıkarabilmek için değil, yukarıdakileri aşağı çekebilmek için tüketildiği bir ülke Türkiye.
GÜNÜN SÖZÜ
İnsanı iki şey ayakta tutar. Biri sağ, biri sol ayak. Gerisi hikaye!