MİLLİYET – 7 OCAK 2017 CUMARTESİ  –  ALİCE

DEMET SABANCI ÇETİNDOĞAN

“Ben, bugünden itibaren sosyal medyada ülkemizin içinde bulunduğu bu zor durum; tehdit, patlama, saldırı, mekân boşaltılma veya bunun gibi haberleri izlememeye çalışacağım. Özellikle bu tarz olayların bilgi ve veya resimlerini (‘Bak ben herkesten önce öğrendim’ egosu) açmayacağım ve kimseye iletmeyeceğim. (En başta şehit yakınlarına saygıdan) 

Bilgi kirliliği ve bilgi yanlışlığı yüzünden zaten çok endişeli olduğumuz bu dönemde, yüzlerce işyerinin, çalışanının, birçok sektörün ve o sektörlere bağlı yan sanayilerin zor durumda kalmalarını hatta çöküşlerini görmek istemiyorum. 

Ülkeme bir birey olarak yapabileceğimiz ilk katkı onu, tüm yaşam damarlarıyla korumaktır. Ülkeme bunu borçluyum. 

Doğruluğu kanıtlanmamış sosyal medya foto ve bilgilendirmelerine tepkisiz kalacağım ve hiç kimseyle paylaşmayacağım.” 

Cuma sabahı işkadını Demet Sabancı Çetindoğan’ın Instagram’ında okudum bu satırları…

Metni Demet Hanım mı yazdı, yoksa paylaşan birinden görüp, yazılanlara katıldığı için altına imza atarcasına mı paylaştı, bilmiyorum?

Hafızam beni yanıltmıyorsa Instagram’da düne kadar böyle bir kampanya yapılmadı.

Perşembe ne oldu da, cuma günü başladı böyle bir kampanya?

Perşembe günü terör, çirkin yüzünü İzmir’de gösterdi.

İzmir’de adliyenin önünde yaşanan patlama ve çatışmadan kısa bir süre sonra sosyal medyada İstanbul’daki bazı AVM’lerin güvenlik gerekçesiyle boşaltıldıklarına dair haberler paylaşımlar yapıldı.

Terör yüzünden zaten müşteri kaybı yaşayan AVM’lerdeki işler bu tür paylaşımlarla daha da zorlaşıyor.

“İnsanlar düşüncelerini özgürce yazsın” diye kurulan sosyal medya platformlarını; toplumu bölmek, insanlara korku salmak için kullananlar maalesef terör örgütleri kadar tehlikeli bir hal aldı. Allah’tan polis ve savcılar, bu “klavye teröristleri”ni tek tek tespit edip, işledikleri suçun hesabını sormaya başladı.

22 ERKEK, AYŞE’NİN TUZAĞINA NİYE DÜŞTÜ?

Müge Anlı’daki 22 kocalı Ayşe!” başlıklı yazım üzerine okurumuz M. D., ilginç bir e-posta yolladı bana:

“Sayın Eyüboğlu, bugün trajikomik bir olayı ele almışsınız. Bu satırları 52 yaşında damdan düşmüş dul bir erkek olarak yazıyorum. Eşimden boşanalı 4.5 sene oldu. 4.5 senedir yaşlı annem ve ara sıra gelen temizlikçiden başka kapımı açan kadın yok. Bir kadının sevgisine, ilgisine, gülüşüne o kadar hasretim ki bunu ancak yaşayanlar bilir. Tekrar evlenmek için güvenilir birini de bulmak çok çok zor. Orada bahsedilen 22 erkeği çok iyi anlıyorum. Bu arkadaşlar yalnız oldukları için bu tuzağa düşmüşlerdir. Aslında bu da sosyal bir yaradır. Keşke yarı resmi de olsa ciddi bir kurum bu işe el atsa. Saygılar.” 

Ülkemizde, belli bir yaş üstündeki bekâr erkeklerin valiler veya bakanlardan “hayırlı bir eş” istemesi yıllardır mizah konusu.

Okurumuzun yazdıklarından da anlaşılacağı gibi, demek ki kitlesel bir sorun bu.

O yüzdendir ki Türkiye’de televizyonların gündüz kuşakları evlilik programlarının tekelinde…

O yüzdendir ki Türkiye’nin yaşı kemale ermiş bekâr erkekleri, ha bire düşüyor “22 kocalı Ayşe”lerin tuzağına…

GÜNÜN SÖZÜ

Sevilenin kusurlarını hoş görmeyen sevmiyor demektir. (Goethe)