MİLLİYET – 27 ŞUBAT 2015 CUMA  –  ALİCE

Discovery Channel’da oğlum Yağız’ın sürekli izlediği ‘Efsane Avcıları’ (Mythbusters) adlı bir program var. Akşam eve gidince Yağız, “Baba, ilginç bir şey izleteceğim sana” deyip, kaydettiği ‘Efsane Avcıları’ndan birini açtı. Baktım sinema dünyasının efsane filmlerinden ‘Titanic’in senaristi, yönetmeni ve yapım ortağı James Cameron, üstünde önlük, elinde süpürge temizlik yapıyor ‘Efsane Avcıları’nın atölyesinde.
‘Terminatör’ ve ‘Avatar’ gibi ödüllü filmleri de olan Cameron, işlediği bir suç nedeniyle ‘Kamu hizmeti cezası’na çarptırıldı da yapıyor bu işi sanıyorsanız, yanılıyorsunuz.
Cameron’un ‘Efsane Avcıları’na başvurmasının sebebi ‘Titanic’ filminin final sahnesi. 
Denizde yaşam savaşı veren ‘Jack’ (Leonardo DiCaprio) ile ‘Rose’ (Kate Winslet) ‘Titanic’ten kalan bir ahşap parçasına tutunur.
O tahtanın iki kişiyi taşıyamayacağına karar veren ‘Jack’, aşkı ‘Rose’ yaşasın diye kendini denizin sularına bırakır.
‘Titanic’i üç boyutlu yayınladıktan sonra izleyicilerin ‘Neden ‘Rose’u bencil, ‘Jack’i budala yerine koydun? İkisinin de yaşamasına niye izin vermedin?’ diye mektup ve mail yağmuruna tuttuğu Cameron, ‘Efsane Avcıları’ndan bu düşüncede
olanların mı kendisinin mi haklı olduğunu test etmesini istedi.
‘Efsane Avcıları’, filmin o sahnesini küvete doldurdukları deniz suyunda test etti.
Filmdeki tahta parçasının dörtte birine, yine dörtte bir ölçekteki ‘Rose’u koydular. ‘Rose’ üstündeyken ha battı, ha batacak duruma gelen tahta parçasının üstüne ‘Jack’i de yerleştirdiler. Çok geçmeden tahta, üstündekilerle birlikte battı.
Ekip ayrıca o dondurucu deniz suyunda insanın kaç saatte donacağını test etti ve ‘Titanic’in senaristi ve yönetmeni Cameron haklı çıktı.
Çünkü Cameron, filmin senaryosunu ‘Titanic’ten kurtulanlarla konuştuktan sonra gerçeklere bağlı kalarak yazdığını söyledi.
Bu olayı niye yazdığıma gelince: Türk sinemasının niye sektör olamadığını anlatmak için.
Cameron gibi bir sinemacımız var mı?
Yok.
Peki, onun gibi yaptığını bilimsel olarak test ettirmeye cesaret edecek bir sinemacımız var mı? Sanmıyorum.
Peki, kamera önünde mahsustan da olsa önlük takıp, süpürgeyle yerleri temizleyecek mütevazılıkta bir sinemacımız?
O da yok.
Dünyanın bildiği bir film çeken sinemacımız yok ama dünyanın kendi ekseni etrafında döndüğünü sanan çok!
İşte Hollywood’la aramızdaki fark.

İKİ KADIN BİR YÜZÜK

Sicilya dönüşünde Katanya Havalimanı’nın CIP Salonu’nda göz attığım magazin dergisi “Ihola”daki bir haber acayip etkiledi beni.
Birkaç kelime dışında İtalyanca bilmiyorum. O halde bu haberi nasıl anladım?
Bu haberde ne yazdığını anlamak için İtalyanca bilmeye gerek yok. Çünkü fotoğraflar anlatıyor her şeyi…
Soldaki sayfada Lady Diana’nın eşi Charles’e sarıldığı bir fotoğraf var, sağdaki sayfada ise çiftin oğlu Cambridge Dükü Prens William’la eşi Kate Middleton’un birbirine sarıldıkları poz.
Soldaki sayfada Lady Diana’nın alyans parmağındaki 14 karatlık yüzük sağdaki sayfada yeni Cambridge Prensesi’nin parmağında…
Dün Lady Diana’nın, bugün Kate Middleton’un parmağını süsleyen bu yüzük yıllar sonra kraliyet geleneğine göre kim bilir kimin parmağında olacak…
Bazılarının parmağına takabilmek için yanıp tutuştuğu bu pırlanta yüzük bile baki bu dünyada ama onu takanlar ve takacak olanlar hep fani.
Dünya; dekorundan senaryosuna her şeyin aynı, sadece oyuncuların değiştiği bir sahne sanki…

GÜNÜN SÖZÜ
“İnsan dünyada ancak dünyaya boş verdiği zaman mutlu olur.” (Anatole France)