MİLLİYET CADDE – 1 Mayıs 2012 Salı ALİCE
‘Benim Tatlı Komposto Günlüğüm’ kitabında Tuba Ünsal’ın tatlı anılarının yanı sıra acı anıları da yer alıyor. Kitap ayrıca, Ünsal’ın kendi deyimiyle ‘ünlümsü’den ‘ünlü’ oluncaya kadar yaşadıkları ve bir sanatçıyla basın arasındaki sorunlu ilişkileri tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor.
Azerbaycan Hava Yolları’nın uçağıyla Bakü yolundayız.
Sağımda solumda Azeriler, kulağımda yepyeni Türkçe şarkılar.
Elimde Tuba Ünsal’ın kitabı.
Kitabın adı ‘Benim Tatlı Komposto Günlüğüm’, ama siz bakmayın öyle olduğuna. ‘Tatlı anılar’ın yanı sıra ‘acı anılar’ da var Ünsal’ın yazdıkları arasında.
Ünsal anılarını öylesine samimi bir dille anlatmış ki, normalde sadece kadınların ilgisini çekebilecek bölüm olan ‘hamile günlüğü’nü bile okuttu bana.
Kitabın ağırlığını teşkil eden Ünsal’ın hamilelik ve annelik serüveni kadar kendi deyimiyle ‘ünlümsü’den ‘ünlü’ oluncaya kadar yaşadıkları ve bir sanatçıyla basın arasındaki sorunlu ilişkileri bütün çıplaklığıyla gözler önüne seren anılarla notlar da önemli. Hepsi ders alınacak türden çünkü.
Bir biletle kaderi değişti
İşte Tuba Ünsal’ın kitabında yazdıkları:
“Bir gün okuldan eve gelip televizyonu açtım. Yerel TV’de bir soru soruyorlardı ve bilene de Bulutsuzluk Özlemi konseri hediye ediyorlardı. Son iki bilet kalmıştı ve sorunun cevabını biliyordum. Aradım, soruyu yanıtladım ve bileti kazandım.
Konsere yetişmek için hemen evden çıktım. Aradığım bütün arkadaşlarımın planı olduğu için arkadaşım Elçin’le gittiğim konserde sahnenin önüne kadar ilerledik.
En sevdiğim şarkı ‘Sözlerimi Geri Alamam’ başladığında biz cübbeli hoca cemaatinin önde gelenleri gibi başladık kafaları sallamaya.
Bulutsuzluk Özlemi’nin o konseri bende yeni bir milat oldu.
Çünkü konser sırasında kamera bana odaklanıp bolca suratımı, maalesef kafa sallayışlarımı ve gözlerimi çekmiş. Çekmekle de kalmayıp onu şarkının konser görüntülerinden oluşan klibinde kullanmış. İşte böyle ünlümsü oldum ben. Artık İzmir’de beni görenler, ‘Aaa! Bulutsuzluk Özlemi’nin klibindeki kız değil mi?’ diye birbirini dürterler, ben de mutlu olurdum.
O günlerde bana hiçbir kapıyı aralamayan klip oyunculuğum sadece kendime biraz daha güvenmeme yaramıştı ve tanınıyor olmanın dayanılmaz cazibesine kapılmıştım.”
Bergüzar’la muzırlık günleri
“…İlk başrolümü rahmetli Tanju Korel verdi. O sıralar ekranda reklamım dönüyordu. Orada gördükten sonra izime ulaşıp İzmir’de buldular beni.
Dizide o zamanlar adını bilmediğimiz, sonradan geç olup güç olmayarak keşfedilen, benim ilk İstanbullu arkadaşım Bergüzar da (Korel) oynuyordu. Kısa sürede sıkı fıkı olmuştuk. Bazen onlarda kalırdım. Gece yarısı Hülya Abla’ya (Darcan) uyuyor numarası yapıp Tanju Abi’nin defterinden ünlü oyuncuların numarasını bulurduk. Sonra da telefonla arar, seslerini duyup kapatırdık yüzlerine. Aklıma ilk gelen Toprak Sergen olmuştu.”
“…Dikbaşlı kızın biri olup çıkmıştım. Sonraları karşıma çıkan gazeteciler de bu dikbaşlılıktan nasiplerini alacaklardı. Nefret siyahsa benim yalan dolan haberimi yapanlara öfkem katran siyahıydı. Hele bir de işin içine ergenlik bunalımı girince iyice katlanılmaz bir kız olup çıkıverdim.”
BU YAZA DAMGA VURACAK ŞARKILAR
Azerbaycan yolculuğunda üç albüm dinledim. Üçü de birbirinden güzeldi. İlk dinlediğim albüm Ahmet Koç’un ‘Renkli Türkçe’ adlı çalışmasıydı.
Aslında sadece ‘Ahmet Koç’un albümü’ demek haksızlık.
Çünkü ‘Sus Söyleme’de Gripin, ‘Yok mu Sayalım’da Kibariye, ‘Sürgün’de Betül Demir, ‘Aşkın Sırrı Bilinmez’de Göksel sesleriyle katkıda bulunmuş Ahmet Koç’un çaldığı enstrümanlara.
Dinlediğim ikinci albüm İzel’in ‘Aşk En Büyüktür Her Zaman’ adlı çalışmasıydı.
İzel’den 12 yeni şarkı dinledikten sonra şöyle dedim kendi kendime: Oh be! Popçuların pop-tan kaçtığı bir dönemde nihayet İzel, şahane bir ‘pop albümü’ yaptı.
Bakü’ye uçarken dinlediğim son albüm Sinan Akçıl’ın ‘Karnaval’ı oldu.
Pop müziğe söz yazarı, bes-teci, aranjör ve yönetmen olarak yıllardır hizmet veren Sinan Akçıl, albümünde seslendirdiği yedi şarkının remixleriniyse müziğin ünlü DJ’lerine yaptırdı.
Dinlediğim üç albümde de bu yaza damgasını vuracak şarkılar vardı.
GÜNÜN SÖZÜ
Bir insanı hep affedersen onu ‘yüzsüz’ yaparsın.
O yüzden affetme ki ‘insan’ olma yolunda adım atsın!