MİLLİYET – 12 OCAK 2015 PAZARTESİ – ALİCE
‘Biz Kültür Yolcuları’ adlı belgeselin galası için gittiğimiz Üsküp’te kahvaltıdayız. Masada Coşkun Aral ve Can Dündar’la birlikte 10 bölümlük bu belgeseli hazırlayan Nebil Özgentürk, projenin sponsoru Denizbank’ın Genel Müdür Yardımcısı Tanju Kaya ve eşi Ayşe Hanım var. Ayşe Kaya, şöyle dedi Özgentürk’e:
“Hazırladığınız ‘Biz Kültür Yolcuları’ belgeseli Makedonya’da başlıyor, Artvin’de bitiyor. Tanju’yla benim hikâyem de öyle. Ben 60’larda Makedonya Üsküp’ten İzmir’e geçen bir ailenin kızıyım, eşim Artvin Şavşat’lı.”
Kaya’nın söyledikleri aslında Özgentürk, Aral ve Dündar’ın ilk kez bir araya gelerek hazırladıkları bu belgeselin özeti…
Üsküp’te izlediğimiz bölümde Ayşe Kulin’le Suzan Kardeş’in Rumeli’si vardı. Artvin’i Zülfü Livaneli, Hacı Bektaş’ı Musa Eroğlu, Mardin’i Kardeş Türküler, Sulukule’yi Burhan Öçal, Samatya ve Galata’yı Ahmet Özhan, Adalar’ı Fazıl Say, Van’ı Akdamar’ı Garo Mafyan, Ara Güler, Kırşehir’ı Kubat’la anlatan belgesel için Aral ve Dündar’la nerelere gittiklerini sordum Özgentürk’e… Verdiği yanıt şuydu:
“Mardin, Van, Hacıbektaş, Ankara, Üsküp, Prizren, Priştine, Artvin, Trabzon, Batum, Hopa, Adana, Diyarbakır, Hasankeyf ve Batman”. ‘Biz Kültür Yolcuları’ 50 kişinin emeğiyle tam 11 ayda ortaya çıkan bir proje… 10 bölümde 550 dakikalık belgesel, DVD ve 210 sayfalık kitaptan oluşan ‘Biz Kültür Yolcuları’, Türkiye’nin yaşayan veya kaybolmak üzere olan her rengine ışık tutan bir çalışma…
VEKİL ÇALDI, SUZAN KARDEŞ SÖYLEDİ, MÜDÜR OYNADI
‘Biz Kültür Yolcuları’nın galası için Üsküp’e giden ekip yaklaşık 30 kişiydi. Belgeseli çekenler, Denizbank’ın yöneticileri ve gazetecilerden oluşan ekibin Makedonya programı dolu doluydu. Üsküp ve civarında gezmediğimiz, görmediğimiz tarihi ve turistik yer kalmadı. Üsküp, 1990 yılında gittiğim bir yerdi. Aradan geçen çeyrek asırda Üsküp’te Vardar Nehrinin bir yanında yükselen gökdelenler ve şehrin her tarafında yapılan başta Büyük İskender olmak üzere Makedon kahramanlarının devasa heykelleri dışında pek bir şey değişmedi. Eski Üsküp’ün Osmanlı Çarşısı’nda 90’lı yıllarda hakim dil Türkçe’ydi, şimdi Makedonca ve Arnavutça… Çünkü nüfusu 2 milyon 107 bin olan Makedonya genelindeki Türklerin sayısı göçler nedeniyle 80 bine, Üsküp‘teki Türk sayısı ise 20 bine düştü.
Üsküp’teki ilk akşam yemeğimize Gümülcine’den gelen eski milletvekili Galip Galip ve eşi de katıldı. Atina Parlamentosu’nda iki dönem milletvekilliği yapan Galip akordiyon çaldı. Rumeli havalarını, Rumelili Suzan Kardeş söyledi, Denizbank’ın Genel Müdürü Hakan Ateş bazen oynayarak, bazen de türkü söyleyerek eşlik etti. Suzan Kardeş’in, ‘suyun öte yanı’nda ‘azınlık’ olarak yaşadığı dönemde dinini ve milliyetini nasıl koruduğuna dair belgeselde söylediği şu cümle acayip etkiledi beni: “Bir camiyle Müslümanlığımı, bir okulla Türklüğümü korudum.”
RUMELİ’DEKİ TÜRK İZLERİ
Makedonya Kalkandelen’deki Alaca Cami, şimdiye kadar gördüklerim içinde ayrı bir yer edindi. Osmanlı’dan kalan eserlerden çoğunun yıllar içinde yok edildiği bir coğrafyada, 1438 yapımı camideki o renkler, ahşap oymalar, süslemeler, tek kelimeyle büyüleyici…
Öğleden sonraki durağımız Harabati Baba Tekkesi ya da diğer adıyla Sersem Ali Baba Dergâhı’ydı. Kapısındaki Türk bayrağının yanı sıra Amerikan bayrağı da asılı dergâhta Bektaşi Dervişi Abdulmuttalip Bekiri’yle sohbet ettik. Türkçeyi ana dili gibi konuşan Bektaşi Dervişi, BatıTrakya’daki her azınlık gibi dertli mi dertli? Kaç çocuk sahibi olduğunu sorduğum Bekiri’nin verdiği şu yanıt ilginçti: “Belden iki, elden 50 çocuğum var.”
GÜNÜN SÖZÜ
“Bardağın dolu ya da boş olduğunu düşünerek zaman kaybetmek yerine, suyu içip keyfini çıkarın.”