MİLLİYET – 16 ŞUBAT 2015 PAZARTESİ  –  ALİCE

ozgecan.20150220104435Kadın cinayetleri öyle bir hâl aldı ki, çıkarılan onca yasa, toplumsal lanete rağmen karşı cinse şiddet uygulayan erkeklerin sayısı azalmıyor…
Cem Garipoğlu’nun öldürüp testereyle doğradığı Münevver Karabulut’tan sonra Tarsus’ta minibüs şoförünün tecavüz etmeye kalktığı üniversite öğrencisi Özgecan’ı önce bıçaklayıp ardından babası ve bir arkadaşının yardımıyla yakması, hepimizin yüreğini dağladı.
Başta kadınlar olmak üzere Türkiye ayağa kalktı.
Kimi sosyal medya aracılığıyla duygularını dile getirdi, bazı futbolcular ve spor adamları maçlar sırasında, 14 Şubat Sevgililer Günü’nde sahne alan şarkıcılar da sahnede…
Özgecan’ın acısı hepimizi kenetlendirdi.
Tarsus’lu Özgecan’ın kanının yerde kalmaması için katilleri hak ettikleri cezayı almalı.
İdama karşıyım, o yüzden Özgecan’a kıyanların, ömür boyu tek kişilik hücre cezasına çarptırılmasından yanayım.
Ama Türkiye’deki hukuk sistemi malum.
Duruşmaya takım elbiseyle geldikleri için katillere ‘iyi hal’den indirim uygulayan hakimler, zırtpırt af çıkaran hükümetler olduğu sürece bunların da yırtacağını düşünenler ‘idam’larını istemekte haklı.
Kadın cinayetlerinin artmasını siyasi gerekçelere bağlayanlar da oldu, “Fatmagül’ü izledi, Özgecan’a tecavüze kalktı” diye başlık atanlar da…
İşledikleri hunharca cinayetle Türkiye’yi ayağa kaldıran suçlular varken, sadece erkekliğin değil, insanlığın da utancı olan bu ruh hastalarına ‘suç ortağı’ yaratmak niye?
Toplum olarak yapmamız gereken belli:
“Ya benimsin, ya toprağın” diyerek kadın cinayeti işleyen erkeklerin hiçbir aftan yararlanmayacak şekilde ömür boyu hapse mâhkum edilmeleri için gerekli yasal düzenlemeler yapılana kadar toplumsal baskı oluşturmak.
Sonuç alana kadar da bu işin peşini bırakmamak.
Aksi takdirde daha çok şahit oluruz bu tür cinayetlere…

SEVGİLİLER GÜNÜ’NDE NEYE ŞAHİT OLDUM?

Senarist ve yönetmen Biray Dalkıran’la bir iş yemeği yiyecektik. Bu hafta Lübnan, haftaya İtalya, sonrasında ise İspanya seyahatim var. O nedenle Dalkıran’la pek yakında vizyona girecek “Eski Sevgiliyi Unutmanın 10 Yolu” üstüne sohbet edeceğimiz yemek “Sevgililer Günü”ne denk geldi.
Çengelköy’deki Villa Bosphorus, “Sevgililer Günü”nü kutlamaya gelen çiftlerle, sevgililerle doluydu.
Üşenmedim, saydım. 27 masanın ikisinde iki kadın iki erkek, diğerlerinde bir kadın bir erkek vardı. 2 erkeğin başbaşa yemek yediği tek masa bizimkiydi.
Dalkıran’la aramızda bunun geyiğini yaparken yanı başımızdaki masada romantik filmlerde bile rastlamadığım bir olay oldu.
Garson, masadaki genç kadının önüne üzeri sedef kaplı, zincirli ve kilitli bir sandık bıraktı. O sandığı açmaya çalışırken biri gitarist, diğeri kemancı iki müzisyen belirdi masanın etrafında. Genç kadın çalan müzik eşliğinde kutuyu açtı. Genç kadın, papatya çiçekleri arasındaki mücevher kutusunu çıkarıp masanın üstüne koydu. Genç adam kutuyu açtı, içinden çıkan alyansı eline aldı.
Çalan müzik nedeniyle ne dediğini duymadım, ama belli ki yaptığı teklif kabul gördü. Önce yüzüğü taktı, sonra sevgilisinin elini öptü.
Yanı başımdaki bu unutulmaz romantik anlara kayıtsız kalmam mümkün olmadı. Cep telefonumla kare kare görüntüledim bu anı.
Tebrik ettiğim komşularıma kendimi tanıttım.
Bu olayı yazmak ve fotoğraflarını kullanmak için izin istedim.
Hızlı okuma eğitmeni Yavuz Güven ile gıda mühendisi olmasına rağmen özel sektörde başka bir işte çalışan Mahmure Güresen, 5 ay önce tanıştıklarını söyledi.

GÜNÜN SÖZÜ
“Karanlığa küfredeceğine bir mum yak.” (Konfüçyus)