MİLLİYET – 23 KASIM 2015 PAZARTESİ – ALİCE
Pazar sabahı arkadaşlarla kahvaltı için gittiğim Beylerbeyi’ndeki Trabzon Kültür Derneği’nde müzik yapımcısı Polat Yağcı, Kral Grubu Genel Koordinatörü Mehmet Akbay (Gezegen), Sevim Emre ve Orhan Gencebay’la karşılaştım.
Cuma günü Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nin düzenlediği “Müzik Eserleri Bağlamında Telif Haklarının Kollektif Yönetimi” konulu panelde müzik sektörünün içinde bulunduğu durumun masaya yatırıldığını anlatan Gencebay, şunları söyledi:
“Bu panelde bir kez daha müzik sektörünün komada olduğunu ve can çekiştiğini anlattım. Yargıtay mensupları da vardı panelde. Onların huzurunda, telif konusunda mahkemelerimizin verdiği birçok kararın AB Müktesebatı’na uymadığını söyledim. Maalesef bizde yargıçlar, ‘Telif Hakkı’nın, aslında bir ‘İnsan Hakkı’ olduğunun bilincinde değil. Müzik sektörü, internetten korsan kullanım nedeniyle komadayken Yargıtay’ın verdiği bir karar, fişi çekip sektörü bitirecek türden.”
Müzik sektörüne darbe
Gencebay, bu sözlerin ardından cep telefonunu açıp, Yargıtay’ın umuma açık yerlerden telif toplamayla ilgili verdiği kararı gösterdi.
Türkiye’de müzik sektörü yılda 20 milyon euro civarında telif topluyor.
Bu teliflerin çoğu radyo, televizyon ve ‘Umuma Açık İşletme’ olarak tanımlanan restoran, bar, market, otel gibi yerlerden geliyor.
Yargıtay’ın, yerel mahkemede görülen bir dava üzerine verdiği karar, umuma açık yerlerden telif isteyen müziğin meslek birliklerini şoke etti.
Çünkü Yargıtay, yerel mahkemenin, “Umuma açık işletmelerde (lokanta, bar, market, otel lobisi vb), müzik eserinin kullanılması halinde, eser sahiplerine telif ödemesi gerektiği” şeklindeki kararını, şu gerekçeyle bozdu:
Radyo – TV, eser sahibi mi?
“…Umuma açık işletmelerde müzik eserinin radyodan veya TV’den yayınlanması halinde, bu yayın nedeniyle sadece radyo – TV yayıncısının yayın üzerindeki mali haklarının ihlal edilmesinden söz edilebilir. İznin onlardan alınması gerekir.”
Yargıtay kararının sektörün fişini çekecek türden olduğunu vurgulayan Gencebay, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Maalesef radyo ve televizyonları eser sahibi gören bir zihniyetle karşı karşıyayız. Umuma açık mekanlar, şayet canlı müzik yapar veya müziği CD’den çalarsa müzik sektörüne telif ödeyecek. Müzik yayını radyo ve TV’dense telifi bu kuruluşlar alacak.
Böyle bir şey olabilir mi? Bizler o eserleri üretmesek radyo ve TV’ler neyi çalacak? Müzik eseri için eser sahibi yerine, o yayını yapan kuruluşu muhatap saymak ne demek?
‘Yıllardır söylüyoruz, sanatçıyı yaşat ki sanat yaşasın, ama dinleyen kim?”
GÜNÜN SÖZÜ
‘Kırılacak 206 tane kemiğiniz varken, aptalın biri gelir kalbinizi kırar.”