MİLLİYET CADDE – 23 Nisan 2012  Pazartesi  ALİCE

Objektif olmaya çalışsa da bir yanıyla da subjektiftir insan. O nedenle ödül alamayan adayların ve onları sevenlerin yapacakları ‘makul ve mantıklı’ eleştirilere saygı duyacağımı vurgulayıp ekstradan alkışı hak edenleri yazmak istiyorum…

‘3. Antalya Televizyon Ödülleri’nin hem ‘ön jüri’sinde, hem ‘ana jüri’sinde görev yaptım. 29’u dizi, 169’u program ve 23’ü belgesel toplam 221 yapım arasından sadece 36’sını ödüllendirmek sancılı bir süreç. Sonuçta bu 37 kişiyi ödüllendirmek, 184 kişiyi elemek ve bu sayının birkaç misli insanı küstürmek demek.
Her jürinin verdiği kararlar gibi bizimkiler de elbette eleştirilecek.
“Ödül onun değil, şunun hakkıydı” diyenler çıkacak ve kendilerine göre haklı gerekçeler sıralayacak.
Jüride başka insanlar olsaydı, eminim bazı kategorilerde ödül alanlar değişirdi.
Neticede bilgisayar programı değil değerlendirmeyi yapan, her biri farklı dünya görüşüne sahip insanlar.
Ne kadar objektif olmaya çalışsa da bir yanıyla da subjektiftir insan.
O nedenle ödül alamayan adayların ve onları sevenlerin yapacakları ‘makul ve mantıklı’ eleştirilere saygı duyacağımı vurgulayıp Antalya’da ekstradan alkışı hak edenleri yazmak istiyorum.

Rakibi ayakta alkışladılar
‘Ana Jüri’de görev yapanlardan biri de oyuncu Ece Uslu’ydu.
Oyuncu son gün tansiyon sorunu yaşayınca bir süre ara verdik toplantıya.
Barut Otel’in sağlık personeli anında müdahale etti ona. Sonra bir süre istirahat etti kanepede. “Benden bu kadar” deyip gidebilirdi, ama öyle yapmadı. Kendini iyi hissedince aramıza katıldı. Uslu’nun işine duyduğu saygı alkışı hak eden türdendi.
‘Drama Dizisi En İyi Erkek Oyuncu Ödülü’ Erdal Beşikçioğlu’na gitti. İsmi anons edildiğinde salon alkıştan inledi, insanların çoğu ayakta alkışladı onu. Beşikçioğlu’nu ayakta alkışlayanlar arasında aynı dalda aday olmalarına rağmen ödülü alamayan Nejat İşler ve Fikret?Kuşkan da vardı.
İşler ve Kuşkan, ödül aldıktan sonra Beşikçioğlu’nu kucaklayıp teprik etti.
Ayça Bingöl’ün ödül almak için sahneye çıktığında rakiplerinin ismini tek tek sayması, Meral Çetinkaya’nın ‘Yardımcı Kadın Oyuncu’ ödülünü almaya, aynı ödülü geçen yıl alan genç oyuncu Farah Zeynep Abdullah’la çıkması takdire şayandı.
Halit Ergenç’in sektörün sorunlarına çözüm önerilerini dile getirdiği konuşması, ‘Onur Ödülü’ne layık görülen Orhan Boran’la Umur Bugay’ın söyledikleri ve ödül alan TV yıldızlarından bir kısmının söyledikleri de öyle.
‘3’üncü Antalya Televizyon Ödülleri’ için perşembe günü gittiğim Antalya’dan pazar döndüm İstanbul’a.
Hem de not defterimdeki bir yığın notla, ama devamı yarına.

007 BOND SiYASETi!

Eminönü’nde film çeken ‘007 James Bond’ ekibi hakkında Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir’le Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın verdikleri demeçleri takip ettiniz mi?
Etmediyseniz ben alt alta yazayım da, siz asıl filmi o zaman görün.
“Çatıların üzerinde motosikletlerle yapılan kovalamaca sahneleri benim de içime sinmedi. O görüntüler beni de rahatsız etti. Ben olsaydım bu kadarına izin vermezdim.”
Bu sözlerin sahibi kim?
Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir.
Tv8’deki ‘Böyle Bir Şey Var Mı?’da bunları söylerken dinlediğim Demir’i iki kanalda daha seyrettim.
Bu kez Kapalıçarşı’nın damındaydı, yanında Sky Türk 360’ın muhabiri vardı.
Elindeki plastik kiremit parçasını gösterip, “2 bin 300 torba moloz kaldırdılar. Sonra bu malzemeyi getirip döşediler. Öteki türlü zaten motosiklet gitmez bu kiremitlerin üzerinden” dedi.
Aynı Mustafa Demir’i bu kez Habertürk’te seyrettim:
“Burayı temizledikten sonra üzerine kendi getirdikleri kiremit görünümlü plastik malzemeyi serdiler. İçinde de köpükleri var. Bunların yere montajını yaptılar. Bizim gördüğümüz o motosikletli sahneleri bunların üzerinde çektiler. Kapalıçarşı kiremitlerinin üstünde yapılmış bir çekim yok. Zaten bu kiremitlerin üzerinde o motorları sürmelerinin imkanı yok.”

Dün ‘siyah’tı, bugün ‘beyaz’
Belediye Başkanı bir gün öyle, bir gün böyle de Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın yaptığı farklı mı?
Fikret Abi’ye (Bila) “Kapalıçarşı’nın, Mısır Çarşısı’nın fiziki bir temas olmadan kullanılabileceğini söyledik. Yoksa motosikletle buralara dalıp, kıra döke gidebilirsiniz demedik. Bu nedenle ilgili arkadaşlar bunun gereğini yapacaktır” diyen Günay’ın A.A.’ya verdiği demeçse şöyle:
“O mekan zaten bize bağlı değil, biz sadece belli konularda yardımcı olmaya çalışacağımızı söyledik. Onlar da gereken izinleri aldılar, gereken ücretleri yatırdılar. Bu arada bazı ufak tefek tahribatlar, yani bazı kaçınılmaz çevre sorunları sanıyorum ki biraz abartılı boyutlarda yansıdı.”
Şaşırdınız mı?
Hiç şaşırmayın.
‘007 Bond siyaseti’ bu!