MİLLİYET – 9 NİSAN 2014 ÇARŞAMBA – ALİCE
Biri, “Son yılların en başarılı sloganı ne?” dese bana, verecek tek yanıt var ona:
“Çare Sarıgül.”
Türkiye’nin her yanında görebileceğiniz bu slogan öylesine verimli ki…
CHP’de Genel Başkanlık koltuğu bir kasetle Deniz Baykal’dan Kemal Kılıçdaroğlu’na geçip Mustafa Sarıgül taca çıkınca “Çare Sarıgül”ü küçük bir dokunuşla “Bi çare Sarıgül” yapanlar olmuştu.
Yılların “Çare Sarıgül”ü gün geldi “Çare Drogba” oldu.
Ataşehir’de bir duvarda gördüm.
30 Mart seçimlerinden sonra birileri yine mini bir müdahalede bulunmuş “Çare Sarıgül”e.
“Sarı” silinince “Çare Gül” kaldı geriye…
Bu “gül” çiçek gül mü yoksa Çankaya’da Gül mü bilmiyorum.
Onu da bunu yapana sormak lazım.
ALTINDA BEZ ELİNDE IPAD
Bu rakamlar Amerika’dan…
2011 yılında Amerika’daki 2 yaş ve altı her 100 çocuktan 11’inin poposunda bebek bezi, ağzında biberon elinde tablet bilgisayar veya akıllı telefon vardı…
Yapılan yeni araştırmaya göre tablet bilgisayarlı ve çok çekirdekli akıllı telefon sahibi bebelerin oranı yüzde 38’e yükseldi.
Türkiye’de bu oran nedir bilmiyorum, ama bizde de “iki dirhem bir çekirdek” büyümüş ebeveynlerden bir kısmının bebek ya da çocuklarını tablet bilgisayar ya da akıllı telefonlarla oyaladığını görüyorum.
En azından yeğenlerimin durumu öyle…
Ağlayınca ağzına yalancı emzik dayatılan bir neslin ferdi olarak şunu da biliyorum.
Artık 22 yaşında olan oğlum bebekliğinde tablet bilgisayarlar ve akıllı telefonlar henüz icat edilmemişti, ama birçok Türk kadını gibi kayınvalidem de çocukların kliple oynatılacağını keşfetmişti.
Yağız’ın çocukluğu Kral TV’nin karşısında geçtiği için “Kış Güneşi” klibinde Tarkan’dan kaptığı eline geçen her bardağı fırlatıp kırma alışkanlığını bıraktırana, Allah’ın Metin Arolat’ın şarkısındaki gibi sadece “Yukarıda” değil, her yerde olduğunu anlatana kadar bayağı uğraşmıştık.
“Y kuşağı” böyle yetişti.
Bugün iPad’lerle ve akıllı telefonlarla yatıp kalkan, sanal alemde birçok şeyi minik parmaklarının ucuyla yönlendiren “android bebeleri”, büyüyüp hayatın gerçekleriyle tanıştıklarında acaba ne yapacaklar?
POPÜLER KÜLTÜRÜN DEĞİŞMEYEN KURALI
Demet Akalın, kendisini Hande Yener’le karıştırıp sorusuna, “Hande Hanım” diye başlayan basın mensubuna şu yanıtı vermiş:
“Sahne açamayanlarla beni karıştırmayın.”
Demet Akalın ve Hande Yener, aynı dönemin müzik starları…
Biri çalıştığı mekana yeteri kadar rezervasyon gelmediği için sahne alamazken diğeri çıktığı her yeri doldurursa kaçınılmaz bir polemiktir bu…
Anca şunu da unutmamak lazım…
“Popüler kültür” budur.
Bugün varsın, yarın yoksun!
3 Mayıs’ta Bostancı Gösteri Merkezi’nde bir arada sahne alacak şarkıcılara bakar mısınız?
Belkıs Özener, Yılmaz Morgül, Umut Akyürek, Ela Altın, Metin Milli, Yıldırım Bekçi, Ayşe Taş ve Zekai Tunca…
Düne kadar tek başlarına sahne aldıkları yeri dolduracak kadar popüler olanların bugün “gişe” kaygısıyla sekizi bir arada sahne alıyorsa, “Ne oldum” değil, “Ne olacağım?” demekte yarar var.
Popüler kültürde “iyi para” kazanmak için “eski ünlülerden” olmanız yetmez, hep zirvede olmak gerek…
Düne kadar bir konserden 100 bin lira alan assolistlerin kadrosunda 5, 10 liraya sahne alan şarkıcılar bugün 100-150 bin liraya konser veriyor, o assolistlerden bazıları 20 bin liraya iş bulamıyor.
GÜNÜN SÖZÜ
“Dost diyebilmek. Dost diye bilmek… İkisi çok farklı.”