MİLLİYET – 20 ŞUBAT 2016 CUMARTESİ – ALİCE
Benim de aralarında olduğum 266 kişiyi usulsüz bir şekilde dinleyen polisler hakkındaki davanın ilk duruşması hafta içinde yapıldı. T. C. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nden gelen çağrıda duruşmanın 10.00’da başlayacağı yazılıydı.
“Vatandaş” sırasını beklerken birileri özel güvenliğe, kart göstermeden, “Personelim. Onlar da misafirlerim” diyerek kuyruğu baypas edebiliyor. E-5 tarafındaki girişten içeri girip, C Blok Zemin Kat neresi diye sorunca aldığım yanıt şu oldu:
“İleride solda, merdivenlerden iki kat yukarı çıkın.”
Bina kodu, girişin iki kat üstü zemin sayılarak çizilen “Avrupa’nın en büyük adliye sarayı”nın girişinde de torpilin olması doğal!
Salon dar gelince…
Zemin kata çıkıp, duruşma salonunun önüne gittiğimde Aydın Doğan‘dan Mehmet Ali Yalçındağ‘a, Fatih Altaylı‘dan Deniz Akkaya‘ya, Rifat Hisarcıklıoğlu‘ndan İnan Kıraç‘a, Yekta Güngör Özden‘den Adnan Polat‘a birçok ünlü “müşteki” yoktu ama bir kısmının avukatları vardı.
Benim gibi “müşteki”lerden sadece Leyla Alaton, Dalia Garih, Fulden Uras ve Selami Öztürk‘ü gördüm ve selamlaştım.
“Hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydetmek, silahlı terör örgütüne üye olma ve iftira” iddiasıyla yargılanan 148 kişiyle birlikte bizi içeri aldıklarında saat 11.30’du.
Mahkeme heyetinin karşısında tutuklu sanıklar, arada jandarmalardan oluşan bir koridor, arkalarında tutuksuz sanıklar.
Müştekiysen müşteki kal
Görevliler, biz “müşteki’”lere de en arka sağda ayırılan yeri gösterdi. Önde ayırılan bölüm tutuksuz sanıklara yetmeyince onlar da bizim yanımıza geldi.
Ardından sanıkların yakınlarını aldılar salona ama onlara ayırılan yer yok. Onlar da geldiler yanımıza.
Sağımda tutuksuz sanık, solumda tutuklu sanığın annesi olduğu halde başlayan bir yargılama!
“Müşteki”lerden bir kısmı, “Biz geldik” deyip bunu zabıtlara geçirdi. Sıra bize gelince görevliler baktılar ki salonda yer yok, “Bugün sanıkların tek tek kimlik tespiti yapılacağı için size sıra gelmez. Ayrıca ‘müşteki’liğinizin kabul edilip edilmeyeceği de daha belli değil” dedi.
Hâkim ve savcılar yok
Böyle bir ortamda sadece müşteki değil, aynı zamanda davacıyız desen ne fayda?
Müşteki olarak ayrıca sadece polislerden değil, usulsüz dinleme kararını imzalayan savcı ve hâkimlerden de davacı olduk hesapta! Ancak onlardan hiçbirinin adı yoktu bu davanın sanıkları arasında.
Sanıklardan Ali Fuat Yılmazer’in avukatı Hüseyin Ataol da ilk duruşmada bu duruma dikkat çekti. Avukat, müvekkilinin tutuklanmasına sebep olan dinleme kararlarından birinde Mahkeme Başkanı Ahmet Civelek’in de imzası olduğunu söyleyip reddihâkim talebinde bulundu. Duruşma nisan ayına ertelendi. Böyle başlayan bir yargılamanın sonunda suçlular gereken cezayı alır mı? Bekleyip göreceğiz!
GÜNÜN SÖZÜ
Canı yanan sabretsin. Can yakan, canının yanacağı günü beklesin. (Hz. Muhammed)