MİLLİYET CADDE – 20 ARALIK 2015 PAZAR – ALİCE
Cemal Reşit Rey’de ‘Sıra Dışı İnsanlar’ belgeselinin galası vardı cuma akşamı… Yönetmenliğini Orhan Tekeoğlu’nun, yapımcılığını eşi Nurdan Tümbek Tekeoğlu’nun üstlendiği belgesel Giresun, Trabzon ve Rize’de yaşayan sıra dışı insanları anlatıyor. Bu insanlardan Rize Güneysulu Bilal Atasoy’un söyledikleri kahkahaya boğdu belgeseli izleyenleri.
Bir kayaya çelik halatlarla bağlı havada asılı evinde tek başına yaşayan 86 yaşındaki Karadenizli, rüzgarla dönen kule yapmasının sebebini şöyle açıkladı:
“Manzarayı seyretmek için her seferinde başımı çevirmek zorunda kalmıyorum. Dönen kule sayesinde manzaranın tadını çıkarıyorum.”
‘Sıra Dışı İnsanlar’ın galasına katılanlar arasında iş kadını Leyla Alaton da vardı. Alaton’un boynundaki Arapça yazılı kolye dikkatimi çekti. Kolyede ne yazdığını sorduğum Alaton, “El nur, yani ışık yazıyor” dedi.
POWERTÜRK, DIGITURK’E DÖNDÜ
Geçenlerde yazmıştım Türkiye’nin önemli müzik kanallarından PowerTürk’ün Digitürk’ten niye çıktığını.
O yazıyı okumamış olanlar için kısaca hatırlatmakta yarar var Cem Hakko’nun bu konuda söylediklerini:
“HD yayın için ciddi yatırımlar yaptık. Uydudan, Tivibu’dan ve D Smart’tan HD yayın yapıyoruz ama Digitürk’te bunu yapamadık. Çünkü HD yayın için yeterli kapasitelerinin olmadığını söyleyip, bizi sıraya soktular. Yabancı müzik kanallarını üste para verip platformuna alan Digitürk’ün, bizden yılda 600 bin doların üzerinde HD yayın için de ayda 60 bin dolar istemesi, hesap Kitap yapmamızı gerektirdi. Digitürk’ün ayrıca elindeki HD kanallarını kendi tematik televizyonlar için kullanıp, bizden esirgemesi de bu kararı vermemizi etkiledi. O yüzden PowerTürk olarak çıktık Digitürk’ten.”
Önceki akşam Digitürk’ü izlerken ekranda şöyle bir yazı belirdi:
“Sevilen müzik kanalı PowerTürk, 98 nolu kanalda yayında.”
Cem Hakko’yu arayıp bu geri dönüşün nasıl olduğunu sordum.
Hakko, “Biraz biz, biraz da onlar ödün verince anlaştık ve Digitürk’e döndük tekrar. Ama maalesef hâlâ HD değil yayınımız” dedi.
EMiROĞLU’NDAN 21.YÜZYIL DRAMI
Mehmet Ali Yılmaz’ın patron, Güneri Civaoğlu’nun Genel Yayın Yönetmeni olduğu 80’li yılların ortasında Güneş gazetesinin magazin servisinde birlikte çalıştığımız şimdilerin eğitimci iş adamı Talip Emiroğlu, roman yazdı. Emiroğlu’nun ‘Babanın Adı Var – Bir 21. Yüzyıl Dramı’ adlı romanı Chiviyazıları’ndan çıktı.
Emiroğlu, ilk romanına neden böyle bir ad verdiğini şöyle anlattı:
“Ağıtı kadınlar yakar. Kadınlar söyler, babalar susar. Ve suçlu hep babalardır. Babanın sadece adı var. Kimileri çocukları için servetini harcar, kimileri de servet için çocuklarını.”
Emiroğlu’ndan, çocuklarından koparılan babaların hayata tutunmalarının romanını değil, kendi başarı öyküsünü kaleme almasını beklerdim. Çünkü, cemiyet muhabirliğinden Avrupa Koleji ve Avrupa Meslek Yüksek Okulu’nun patronluğuna uzanan, gençlere örnek olacak bir öyküsü var.
MOURINHO DA KOVULUR!
İngiltere Premier Lig kulüplerinden Chelsea’nin, efsane teknik direktörü Jose Mourinho’yu kovması olay oldu.
“Mourinho gibi bir adam kovulur mu?”
Kovulur.
Çünkü futbol, birçok sektör gibi ‘dün’ neyi başardığının değil, ‘bugün’ ne yaptığının ölçüldüğü bir arenadır.
Yarıştan koptuğunuzda kimse, “Bunun başarılarla dolu şöyle bir geçmişi var” diyerek ayrıcalık uygulayamaz size.
Chelsea’nin sahibi, çalıştırdığı takım ligin 16’ncı haftada lider Leicester City’nin 20 puan gerisinde kalmamış, dört galibiyet, üç beraberlik ve dokuz mağlubiyetle düşme potasını bir basamak üzerinde yer almamış olsa gönderir miydi Jose Mourinho’yu?
Göndermezdi. Hal böyle olunca Chelsea, “110 yıllık tarihimizin en başarılı teknik direktörü” deyip gönderdi Portekizli Jose Mourinho’yu.